Yorgo Kırbaki

Erdoğan şımarıp halife olmasın

25 Kasım 2012
Vangelis Papadopulos yarım asırlık gazeteci. Bir buçuk yıl önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın biyografisini yazmaya başladı. ‘Bir Yunan Gazeteciden Türk Başbakanının Biyografisi’ kitabı birkaç gün önce piyasaya çıktı.

Erdoğan için kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?- Erdoğan’ın okuduğu bir şiir için hapse girdiğini öğrendiğimde kariyerini izlemeye başladım. Başbakan oluşunu, siyasetini. Bir buçuk yıl önce de yazmaya karar verdim.
Erdoğan’ın nasıl bir kariyeri var?- Siyasete girmenin iki yolu vardır. Ya anadan babadan siyasetçisinizdir veya burjuva sınıfından geliyorsunuzdur ya da halktan çıkarsınız. Erdoğan halktan geliyor.
Görüşmenizden izlenimleriniz?- Öncelikle karşısındakinin gözlerine bakıyor. Söylediklerinizi dikkatle dinliyor, anlamaya çalışıyor ve açıkça cevap veriyor. Karşısındakini küçümsemiyor. Belki her şeyi söylemiyor ama cevaplarında samimi.
Mesela size Türk-Yunan ilişkileri için ya da kitapta bahsettiğiniz 6-7 Eylül 1955 olayları için ne dedi?- İlişkiler için “yavaş yavaş”; o olaylar için de “Yanlış yapıldı”... Bir ara da sohbetimiz sırasında “Geçmişteki günahların yükünü ben taşımam” da dedi.
Peki ya onda olumsuz bulduklarınız?- Onda olumsuz hiçbir şey bulmadım. Sadece ‘şımarmamasını’ ve ‘halife olmamasını’ temenni ederim.
Bundan sonra sizce ne yapmalı?- Kemalistlerin de İslamcıların da sığdığı bir Türkiye formülü bulmalı. Kemalistler bunu yapmadı. İslamcıları bir kenara itti. Şimdi Erdoğan Kemalistleri tecrit etmemeli.

Yazının Devamını Oku

Para yetmiyor, gençler parayı ‘dans’tan çıkarıyor

18 Kasım 2012
Biri muhasebe okuyor. Diğeri üniversite bitirdi ama iş bulamıyor, üçüncüsü kalfa sertifikası almaya çalışıyor. Para yok, üç genç kız gece kulüplerinde dansöz olarak sahne alıyor.

Anastasia Mancurani daha 20’sine girmedi. Atina’ya 80 kilometre mesafedeki Halkida şehrinde muhasebe okuyor. Babası da muhasebeci. “Üniversiteyi bitirdiğimde işim hazır ama bu ekonomik krizde ne olacağı hiç belli değil. Para toplayabilmek için çalışmam gerek” diyor.
Anastasia Yusef  24 yaşında. Baba Mısırlı anne Yunan. Bu diyarda doğdu, büyüdü. Ekonomi ve şirket yöneteciliği okudu. Çok uğraştı ama iş bulamadı, hâlâ arıyor. Yunanistan’da işsizlik oranı yüzde 25’i geçti, gençlerde yüzde 50’nin üzerinde. “Okul arkadaşlarımın bazıları iş bulabildi, bazıları bulamadı. Bulanlar da inanılması güç düşük maaşlarla çalışıyorlar” diyor.
Hristina Papadeli’nin ailesi Sudan’dan geldi. 17’sinde Yunan vatandaşı oldu. Eczacı kalfası eğitimi gördü. Şimdi 21 yaşında, kalfa sertifikası almak için ayda 200-300 euro maaşla pratik eğitimi yapıyor. “Annem ve beş kardeşim var. Sertifika alsam ne olacak?” diyor.
Birbirlerini tanımayan bu üç genç kadının ortak bir yanı var. Geceler..
Anastasia Mancurani, Anastasia Yusef ve Hristina Papadeli, güneş bu diyara “Hadi bugünlük eyvallah” deyip, yerini aydedeye bıraktığında, muhasebeyi, şirket yöneticiliğini ve eczaneyi unutuyorlar.
Adeta kimlik değiştiriyorlar. Daracık şortlar, upuzun topuklar, seksi saç şekli ve makyajla karanlığa karışıyorlar. Onlar Atina’nın ‘in’ gece kulüplerinde dansöz olarak sahne alıyorlar. Her zaman sahne değil tabii, bazen bar tezgahının, bazen de masaların üzerinde.
“Çok kazanıyorum. Okumak için gençliklerini harcayan ve işsiz olan yaşıtlarıma bakıyorum, haksızlık” diyor Anastasia Mancurani.

Yazının Devamını Oku

Kilise parasız kalırsa

11 Kasım 2012
Yunanistan Kilisesi’nin lideri devlet gibi kendilerinin de iflasın eşiğine geldiğini söyledi. Şimdi bir de zorunlu din dersi konuşuluyor

Bu diyarın en zengin müesselerinden biri otosefal Yunanistan Kilisesi’dir. Hanlar, araziler, tahviller, hisseler ne isterseniz var. Ekonomik kriz patlayınca üç yıl önce, gelir azalmaya başladı. Kiliselerde mum yakanlar 1 Euro yerine 20 cent bıraktılar. Ayinler sırasında para toplanması için dolaştırılan tepsiye bir zamanlar 20 veya 50 Euro atanlar, ya 1-2 Euro ile yetindiler ya da pürdikkat ayini izliyormuş gibi yaptılar. Kriz derinleştikçe, kilisenin gayrimenkullerinde kirada oturanlar “Valla para yok” dediler. Düğünler, vaftizler, cenaze törenleri eskisi gibi şatafatlı yapılmaz oldu. Bir de Yunan devlet tahvillerinin yüzde 53 oranında değer kaybı gelince durum iyice bozuldu.
Yunanistan Kilisesi’nin lideri Atina Başpiskoposu Yeronimos, geçenlerde devlet gibi kilisenin de iflasın eşiğine geldiğini itiraf etti.
Kilisenin kasasında iki ay yetecek para kaldığını ve sivil 300 çalışanı işten çıkarmak zorunda kalacağını söyledi Yeronimos.
Kiliseye ait pek çok binanın kiracı bulunamadığından uzun süredir boş kaldığını, kiralık olanlardansa kira toplayamadıklarını da açıkladı.
“Kilisenin büyük serveti var iddiaları koskoca bir masaldan ibaret. Ne yapmam gerek şaşırdım. Para bitiyor. Şahsen ben 2 bin Euro’nun altında maaş alıyorum ve başka bir gelirim de yok” diye konuştu Başpiskoposu.
Para olmayan yerde malum ya dırdır olur.
Yunanistan Kilisesi’nin karar organı Sen-Sinod Meclisi (Ruhani Meclis) Eğitim Bakanlığı’ndan bence garip bazı taleplerde bulundu.

Yazının Devamını Oku

Irkçı partinin yeni ‘yıldız’ı

28 Ekim 2012
Birkaç yıl önce “Erkeği yatakta aşırı uç isterim” diyordu, şimdi elinde Nazi bayrağına benzer bir bayrakla ‘Altın Şafak’ sloganları atıyor. Hristina’yı bilmem ama Altın Şafak alarm veriyor

Buralardaki siyasi partilerin ne tadı var ne tuzu. Koalisyon hükümetini oluşturan üç parti, yani merkez-sağcı Yeni Demokrasi, sosyalist Pasok ve Demokratik Sol memleketi iflastan kurtarmak için AB ve IMF’nin acı reçetelerine (13.5 milyar euro) hep “Yes sir” demek zorunda kalıyorlar. Bunun bedelini de, anketlerin gösterdiği gibi ağır mı ağır ödüyorlar. Yeni Demokrasi düşüşte, Pasok ile Demokratik Sol adeta yerlerde sürünüyor.
Ana muhalefetteki Radikal Sol Koalisyon partisi pek de zahmet etmeden, yorulmadan anketlerde banko birinci. Komünist Partisi her zamanki gibi yüzde 5-6’lık gücünü koruyor. Milliyetçi Bağımsız Yunanlılar partisinde kan kaybı başladı. Anketlerde en fazla dikkat çeken ırkçı-faşist Altın Şafak partisinin sürekli yükselişi. Daha beş ay önceki seçimlerde yüzde 7 almışlardı, şimdi yüzde 15’lerdeler.
Sadece tepkinin adresi değiller, sadece öfkeden rant kazanmıyorlar. Sanki konu biraz daha derin.
Adamlar ne hikmetse her gün gündemde kalmayı başarıyorlar. Geçen hafta Radikal Sol Koalisyonu’nun lideri Aleksis Çipras, Altın Şafak’da değirmenin suyunun nereden geldiğini soracak oldu “Sinirlerine hakim olsun, külotlu çorabını yırtabilir” cevabı aldı.
Eski Başbakanlardan Kostas Miçotakis ile Yunanistan’ın hayattaki tek ‘milli kahramanı’ Manolis Glezos (2. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi işgalinde Akropolis mabedindeki Nazi bayrağını indirdi) bu parti için tehlike çanlarını çalacak oldular, cevap gecikmedi: “Bu moruklar öldüklerinde maalesef devlet parasıyla gömülecek.”

NAZİ SELAMI

Sadece Yunanlılar için kan bağışı kampanyaları, sadece Yunanlılara yapılan erzak yardımı, kaçak göçmenlerin üç-beş kuruş kazanmak için pazar yerlerinde kurdukları tezgahları kırıp dökmek, fanatik dindarlarla bir olup Hazreti İsa ve 12 havarisini eşcinsel tasvir eden oyunun sahnelendiği tiyatroyu basmak Altın Şafak’ın son ‘icraat’larından bazıları. Her operasyonda milletvekilleri ön planda. Polis, molis takmıyorlar.

Yazının Devamını Oku

Maria’yı havaalanında nasıl sabahlattık?

21 Ekim 2012
Ahmet Uran, Vasil Danilof, Özgen Acar, Reha Muhtar, Stelyo Berberakis... 1980’lerde Atina temsilciliği hem çok zor hem de bu matrak isimlerle çok eğlenceli bir işti. İşte bir örnek hikâye...

Türk-Yunan ilişkileri tukakayken, vıdı-vıdı, gerginlik, kriz hiç eksik olmazken Türk medyasının Atina’daki temsilcilerinin işi, bugünkünden çok ama çok daha zordu.
Rahmetli Ahmet Uran Baran önce Güneş’in sonra Anadolu Ajansı’nın, rahmetli Vasil Danilof da önce Günaydın’ın sonra Hürriyet’in temsilcileriydiler. Toprakları bol olsun.
Milliyet’in temsilcisi sevgili abim Özgen Acar’dı. Baran, Danilof ve Acar biz daha gençlerin hocalarıydı. Özgen abinin Türkiye’ye dönmesinden sonra Atina’ya sevgili Reha Muhtar geldi. Anadolu Ajansı açıldığında da halen A Haber’in Ankara Temsilcisi Murat Akgün.
Sabah ve NTV’nin Atina Temsilcisi sevgili Stelyo Berberakis de o zamanlar Cumhuriyet’teydi. Seksenler işte...
Onca işleri, onca güçleri olmasına rağmen o gazeteciler eşsiz mizah anlayışına sahipti. Birbirlerine hani yuh dedirtecek şakalar yaparlar ve sonra da kahkahalarla gülerlerdi. Eh hocalar öyle olunca talebeler de etkilendi.
Hürriyet’te Maria adlı bir asistan vardı. İşinde gayet iyiydi ama fazla meraklıydı. Her şeyi bilmek isterdi. Mesela Anadolu Ajansı’nın bürosuna geldiğinde o an ne yazıyoruz, göz ucuyla kontrol eder, masaların üzerinde kağıtlara da güya çaktırmadan bakardı.
Türkiye’de hayali ihcarattan aranan Turan Çevik Atina’da yakalanmıştı. Şakanın zamanıydı. Bugünle kıyaslandığında iptidai bilgisayarın başına geçerek “Ankara’ya not: Turan Çevik bu akşam özel uçakla İstanbul’a gönderilecek. Pilot, tesadüfen Murat Akgün’ün okuldan arkadaşı çıktı. Uçağa biz de bineceğiz” diye yazıp bıraktım.

TELEFON SUSMADI

Yazının Devamını Oku

Aç tavuğun buğday ambarları

14 Ekim 2012
Ekonomik kriz içinde kıvranan, sadece üç yılda hayat standartlarının üçte birinin uçup gittiğini gören; buna karşın tünelin ucunda ışık mışık görmeyen bir halkın neye inanmaya ihtiyacı vardır? Elbette ki bir mucizeye...

Malum Yunanistan’daki ekonomik kriz her şeyi berbat etti. Milletin keyfi yok, asabı bozuk. İnsanların okudukları, duydukları hep ‘yeni kemer sıkma tedbirleri kapıda’ ve ‘şu kadar yeni vergi’den ibaret.
Durum öyle olunca da tabii her mucize mubah...
Bir ara ‘Anatoli (Anadolu) Bank’ gündemdeydi. İddialara göre, 1932’de Yunanistan’ın bugün en büyük bankası olan ‘Ethniki’ (NBG) ile birleşen ‘Anatoli’nin hesapları kapatılmamış. Unutmuşlar mı ne... Bu bankanın karşılığı külçe altın olan hisselerinin geçen 80 yılda değeri yüzmilyarlara ulaşmış. Fransa Merkez Bankası’nın garantisinde toplam 40 adet ‘Anatoli Bank’ hissesi varmış ve bunlardan her birinin bugünkü değeri 670 milyar euro’ymuş. Hisselerden 39’u nerede meçhul ama biri, Yunan asıllı bir Amerikalı’nın elindeymiş. Adam da “Anavatana helal olsun” filan demiş.
‘Anatoli Bank’ mucizesinin ömrü tabii ki kısa oldu. Bir ara, Almanya’dan 2. Dünya Savaşı için tazminat istenmesi konuşuldu. Tazminat için yapılan hesaplar 200 milyar euro’nun üzerinde. Neredeyse Yunanistan’ın borcunun üçte ikisi. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin benzer bir başvuruda bulunan İtalya’ya red cevabı vermesi, Atina’da Almanya’dan tazminat ‘mucizesi’ beklentilerine büyük darbe vurdu.
Bir ara da, yurtıdışında paraları bulunan Yunan zenginlerle ilgili listeler dolaştı ortalıkta. “Zenginler kaçırdıkları paraların vergisini öderlerse memleket kurtulur” denildi. Liste miste yok. Ayrıca olsa bile Yunan devleti yurtdışındaki bankalarda yatan paraların faizi üzerine vergi alabilir. En iyimser tahminlerle birkaç yüz milyon Euro işte. Yunan zenginlerin parasıyla ilgili mucize de söndü gitti.

YUNANİSTAN’A 600 MİLYAR RUMLARA 20 MİLYAR EURO

Ve son günlerde, ABD’deki Yunan asıllıların 600 milyar Euro topladığı, bu parayı 100 yıllığına yüzde 0.5 faizle Yunanistan’a vermeye hazır olduklarıyla çalkalandı buralar. Neymiş, adamlar hem Yunanistan’ın, hem de Kıbrıs Rum Kesimi’nin borçlarını ödeyeceklermiş. Bitmedi. KKTC’deki evlerini arazilerini geri satın alabilmeleri için Rumlara 20 milyar euro hediye edeceklermiş.

Yazının Devamını Oku

Apostol’un hikâyesi

7 Ekim 2012
Küçük bir çocukken tanımıştım Apostol’u. Cin gibi bir çocuktu. Delikanlılığında da müthiş bir aşçıydı. Ve bir İstanbul sevdalısıydı. Ta ki iki hafta önceye kadar...

“Elbette ölümü düşünüyorum. Bu hastalık yüzünden ya kalbim duracak, ya uykuda ya da komada bulacak ölüm beni. Ha, patlayıncaya kadar yemek yesem de olur. Ölümden sonra koskoca bir hiç. Tamam öleceğim ama kendimden daha fazla sevdiklerim var. Onlara vereceğim acıyı dindirebilecek hiçbir şey yapamayacağım, ona yanıyorum” diyordu sosyal paylaşım sitelerinde. Twitter’da 4 bin takipçisi vardı, blogunu da her gün binlerce kişi tıklıyordu.
Apostol Ganas sadece 30 yaşındaydı. Sekiz yıl önce biricik annesi Dina’yı kaybetmişti körolası kanserden. Teyzesi Maria, annesi oldu o günden sonra. Babası Markos, kardeşi Panayot, anneannesi Kiki hanım ve ortaokuldan beri biricik aşkı Marianna sayesinde acısını unuttu zamanla. Yeniden bağlandı hayata. Üniversiteyi bitirdi. Askere gitti. Dönüşünde iş aradı, evlilik hayalleri kurdu.
Ve bir gün bacağında bir sancı. Şişmandı, ortopedik bir sorun sandılar. Hastane... Sonra tahliller ve teşhis: Kanser!

EVLİLİK HAYALLERİ

Aile ikinci kez yıkıldı. Londra’da ameliyat, kemoterapi, onca ilaç. Düzelir gibi oldu, bir süre sonra metastas.
Gülümsüyordu. Sevdiğine “Birlikte yaşayalım” teklifinde bulundu. Ayrı eve taşındı. Marianna ile evlilik hayallerinin küçük bir parçasını yaşamak istedi belki de. Kısa sürdü evlilik provası. Yine hastane yine kemoterapi...
Geçen ağustos sonun başlangıcıydı. Son günlerinde hasta yatağında kansere küstü ve aşkı, aşkını anlattı blogu’nda uzun uzun. “Apostol Marianna’yı sevdi işte” dedi.

Yazının Devamını Oku

Sula’nın Zamane Evi futbolculara sponsor

30 Eylül 2012
Madam Hrisula’nın Larisa’da 4 milyon Euro’ya açtığı genelev, futbol takımı Vukefalas’a sponsor oldu. Galibiyet primi nasıl ödenecek dersiniz?

Yunanistan, malum üç yıldır ekonomik krizle boğuşuyor. On binlerce dükkan ve işyeri kapandı. İşsizlik oranı yüzde 25’i, işsizler ordusu 1 milyonu geçti. ‘Kriz aynı zamanda fırsattır’ tezi, en azından bugüne kadar bu diyar için geçerli değil. Kimse, hiçbir şeye yatırım yapmıyor. Bankalar kredi musluklarını kapatmadı, adeta mühürledi. Böylesi bir ortamda 4 milyon Euro’luk yatırım her babayiğidin harcı değil.
Atina’dan 350, Selanik’tense 150 kilometre mesafedeki Larisa şehrinde orta yaş üstü bir kadın, krize inat 4 milyon Euro harcayıp yeni bir ‘işyeri’ açınca elbet dikkatleri üzerine çekti.
Ortayaş üstü dedim çünkü yaşını bilen yok. Soyadını da. Onu herkes ‘Madam Hrisula’ diye tanıyor.

AÇILIŞTA İZDİHAM

İki torun sahibi ‘Madam Hrisula’ Larisa’nın Amfithea ilçesinde, yerleşim bölgesinden uzak, odaları bol, tek katlı iki ev inşa ettirdi önce. Bahçeyi çiçeklerle doldurdu. Evlerin içini fantezileri pes dedirtecek yatak odalarıyla döşetti. Tablolarla, halılalarla süsledi. Jakuziler, rengarenk banyolar, lazerler, spotlar ve ışık oyunlarıyla donattı. Küçük bir ‘erotizm müzesi’ de yaptı. Sonrasında Yunanistan’dan tutun da dünyanın dört bir yanından güzel ‘sermaye’ler getirtti ve geçen 13 Temmuz’da kendi deyişiyle Avrupa’nın en lüks genelevini açtı.
Açılışı, ekonomik kriz döneminde çevirdiği porno kaset milyonlar satan, asker sevgilisiyle askeri müzenin garajında uygunsuz halde yakalanınca, müze müdürü generalin görevden alınmasına neden olan ‘skandal yaratık’ Julia Aleksandratu yaptı. Törene tam 3 bin kişi katıldı, izdiham yaşandı, 50 kasa viski tüketildi.
Genelevine ‘Sula’nın Zamane Evi’ adını verdi Madam Hrisula. Reklam şart tabii. Larisa’nın caddelerindeki bilboard’lar “Saat 03.00 ‘e kadar açığız” diye yazıyordu.

Yazının Devamını Oku