Yonca Tokbaş

İkiz annesinden mektup var

13 Kasım 2016
Benim önce bir kızım oldu, 4 sene sonra da oğlum. İkinci çocuğumu kucağıma aldığımda 4 yıllık annelik tecrübem vardı.

Oysa bir ikiz annesi, hayatı boyunca iki çocuğuyla da ilk/tek ikiz çocuklu gibi oluyor.
Cümle çok karışık ama anladığınızı düşünüyorum.
İkiz annesi arkadaşım Ayşen, bir keresinde bana “Yonca, ben hiç ‘Birinci çocuğumla bunu yaşadım ondan ikinci de böyle’ diyemedim ki! Her ikisiyle de her tecrübem hep aynı anda ve ilk ve tek tecrübem oldu” demişti. Of nasıl haklıymış!
Bizim Mavi ve Demir de, birçok ikiz gibi, sürpriz yapıp erken geldiler.
Prematüre olayı zaten apayrı çaba, cefa, endişe; ikiz prematüre ise duble zor bir şey. Seferberlik filan ilan ediyorsun. Bebeğini sağlıkla kucağına almak büyük bir şansken, ikizlerin ikisini de sağlıkla kucağına almak daha büyük bir şans.
Çok şükür sağlıklılar. Ne çok şükrediyoruz anlatamam. Ve tüm ikiz ailelerine yürekten saygı, sevgi, güç ve sabır yolluyoruz.
Ben ikiz halası oldum diye yazdığımda, dünyanın her yerinden türlü çeşit ikiz tecrübeleri yağdı.

Yazının Devamını Oku

Politik zehirlenme

8 Kasım 2016
Bir ampul görünce herkes aynı tepki veriyor. Ya aşk, ya nefret.


Ortası yok.


Ampul yok... Ampulün çağrıştırdıkları var.


“Ampul” bir parti, bir görüş, bir tek şeyin tanımı olmuş yani. Algımız değişmiş, kemikleşmiş. Politikayla özdeşleşmiş.


Yazının Devamını Oku

Anne Yazar Kadın İkiz Dans ve Tiffany

6 Kasım 2016
Aslan Cem ateşlendi. Kuru bir ateş.

Bence geçen hafta dünyevi şeyleri aşırı düşünmekten beyni yandı, ondan ateşlendi. Aslan Cem’e de dedim.
“Felsefe yapmaktan kafan yandı, nefes al ver, bol su iç, rahatla, ateş o zaman düşer” dedim. “Haklısın anne” dedi. Bence o düşünme hararetine ateşi 39 değil 47 de olabilirdi, yine de iyi yani.
Destina uyurgezer oldu. O da normal.
Profesyonel olarak dansçısı olduğu Sharmila Dance ile, Dubai’de bulunan ve dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa’daki Armani Otel’de açılacak Tiffany Co. için özel gösteriye gece gündüz aralıksız çalışıyor ondan.
Tiffany Co, Sharmila’nın dansçılarıyla, New York’tan getirdikleri adamlarla seçim yaptı. Destina ecel terleri dökerek gittiği seçmelerde daha 1. dakika sonunda ilk seçilen oldu. Bu iyi bir şey ama stres de duble oldu.
Gece gündüz derken abartmıyorum yani.
Bir de ödevler, sunumlar, Tiffany’den başka 3 şov derken... Provaları gece yarısı biten çocuğu karşıla, teselli et, özel menü hazırla, alarmlar kur, yetişilecek şeyleri atlama, “olur evladım, halledersin çocum, bu da geçer, boş ver her şeyi, gel bir uyu, bak bu tempo insanüstü, bırak kendini hırpalama, nefes al, lanet olsun istersen hepsini bırak, senden kıymetli mi, e tamam o zaman bırakma devam et, hepsini yaparsın sen!” demekle meşgulüm.

Yazının Devamını Oku

Bütün dünya sürekli tartılıyor

20 Ekim 2016
Üniversite yıllarım kilo sorunuyla boğuşarak geçti. Düşünüyorum da, benim kilo sorunum yokken, çevrenin kadına, kadın bedenine olan bakışı ve abuk sabuk yorumları sayesinde, içinde bulunduğum türlü hassasiyetleri bahane edip nurtopu gibi bir kilo sorunu edindim. Daha önce bütün açık kalpliliğimle bunu yazdım zaten.

Bu konuda yapmadığım şey, yaşamadığım saçmalık kalmadı gibi.
Bir “hasta” olarak
hayli doktor da tükettim, uzman da...
Hesap kitapla, tek tip diyet uygulaması ekollerle hep bir ileri iki geri yaptım ve çok büyük stres yaşadım.
Odak noktan o rakam, o kilo, o besin, o diyet olunca iş daha da zorlaşıyor.
Tutarlı, sürdürülebilir bir şey asla olmuyor. Asabın giderek bozuluyor. Kendine olan inancın bitiyor.
Bir de çevrede sürekli her bir şeyi oh maşallah başarmış, hep mükemmel dolaşan tipler oluyor, sen iyice beter oluyorsun. Sürekli bir kıyaslama hali. Kardeşim 10 parmağım benzer değil, benim bedenim ona nasıl benzesin!

Yazının Devamını Oku

Nazar olma mucize ol

16 Ekim 2016
Bir hayalin varsa, hiç çekinme cesurca cümlesini kur.

Yüksek sesle söyle.
Yetmez, yaz bir yerlere.
Bir şey seni mutlu ettiyse, kesin söyle. Paylaş. Anlat.
Hem de avaz avaz!
Büyüt o mucizeyi, mutluluğu, şansını dile getir, hem de çatır çutur.
Eğer hayalin cümleye dökülür, dile gelir, kağıda dökülürse gerçek olur. Kimse tutamaz o evrene yayılan cümleni.
Kimsenin gücü, kem gözü, senin hayalinden daha güçlü değildir.

Yazının Devamını Oku

Ciddi ciddi spor turizmi diye bir olayımız var

13 Ekim 2016
Hayatımda ilk kez 23 Ekim’de bir yarı Ironman yarışına gidiyorum. Gerçi 2013’te bir sprint triatlon yapmışlığım da var. Şoka girmiştim zorluğu karşısında. Yüzmeyi ezelden beri pek seven kuzenim Damla bu işe saran ilk aile ferdimiz. Beni triatlona o sürükledi.

Kardeşim deseniz içinden bisiklet geçen her şeye hasta. Keşke her ailede birbirini kavga cinnet yerine sporun türlüsüne sürükleyenler olsa...
“Yüz Bin Koş” ailesiyle de tanışınca, kendimi triatlet olma yolunda buldum. Triatlet oldum mu diye sorarsanız, hayır derim. Hâlâ daha keyifli ve çevreci bir ulaşım aracı olarak gördüğüm bisikletle ilgili algımı yarışmaya dair geliştirmeye çalışıyoruz. Ben istiyorum ki yonca yeşili ve önünde sepeti olan, selesi yumuşacık, totomu hiç acıtmayan bisikletle sohbet ederek bisiklet süreyim. Ama yooook, o sele o totoyu 90 km hız yaparak acıtmadan ironman olunamıyor anlaşılan.
Ayakkabıyla koşmayan insanım, ayaklarımı da pedala kitlemem gerekiyor iyi mi... Bunlar yetmezmiş gibi bir de “o yooo olamaz çok sert” dediğim o feci seleye totişkocuğumu da adapte etmem gerekiyor. Yani benim triatlet olmama biraz daha zaman var.
Yüz Bin Koş ailesi eğlenerek ve sakatlanmadan spor yapmak konusunda sabırlı çok şükür, hâlâ dışlanmadım.
Sporcu ortamları bayıldığım sabır ve azim hikayeleriyle dolu. Yoktan zaman yaratıp spora emek veren, yapıcı şeylerle kendini geliştiren, çevresine spor konusunda ilham veren insanlar arasında olmak beni de güçlendiriyor.
Önümüzdeki hafta Gloria IRONMAN 70.3 yarışında bireysel ve biz kuzenbirlik gibi takım olarak katılan 75 Yüzbinkoş-gil sporcusu var.
Ironman triatlonda bir yarış markası. Sırasıyla yüzme, bisiklet ve koşudan oluşan üç farklı branşın aynı yarış içerisinde yapılabildiği, irade ve güce dayalı olan Ironman, Türkiye’de bu sene de Gloria Ironman 70.3 Turkey adıyla 23 Ekim’de Antalya, Belek’te olacak.

Yazının Devamını Oku

Kısa öz sportif haberler

9 Ekim 2016
Hayat beni bazen acayip ters köşelere savurup inanılmaz zorluyor.

Tam bir şeye çok sevindiğim, o mutluluğu yaşamak istediğim anda, bir bakmışım kalbime oturan bir şeyin içine çekilivermişim.
Her biri o kadar hızlı ki bu geçişlerin...
Neyse yine de çok fazla şükredecek olduğum trilyarlarca şey var.
Ama bugüne yazı yazmak için çok zorlandım.
Yine de gidin, deneyin, görün, katılın, hem eğlenin hem de tecrübe edin demek istediğim birkaç yarış ortamı var, onları yazayım istedim.

 

Dalyan Caretta Run

İlk defa koşulacak bir yarış. Çocuk koşusu, halk koşusu, 14km ve 21km koşuları var.

Yazının Devamını Oku

Onur ve gurur

29 Eylül 2016
Yazı yazacak zamanım yok. Olsa da yazmamam akıllıca. Ama bunu yazıp bırakacağım telefonu elimden.

Hayatımın ilk çok etaplı ultra maratonunu koşuyorum Likya Yolu Ultra Maratonu’nda.
Siz bu yazıyı okurken, ben 4 günde tamamladığım 125,78 km üzerine 5’inci ve en uzun gün olarak adlandırılan 106,1 km’lik etabı dün yani perşembe sabahı koşmaya başlamış olacağım.
Bu 106,1 km’yi cuma akşamı bitirmiş olmam gerek. Sanırım 36 saat süremiz olacak. Teknik toplantı henüz yapılmadı, yanlış bilgi olmasın derdim.
Belören’den Çıralı’ya dağları, sahilleri, ormanları aşacağız onlarca saat ve km boyunca.
Sırtımızda tüm yükümüz; giyecek, yiyecek, uyku tulumu...
Bakiye Duran yanımda, beraberiz. Türkiye’nin ayakta alkışlaması gereken, doğum tarihine göre 57, ruhuna bedenine göre 15 yaşında olan bu muhteşem atom karınca kadın yüreklendirip cesaretlendirdi beni.
Afacan bir çocuk gibi parkurda. Dağlarda rampa yukarı atak yapıyor, sıkıysa yakala.

Yazının Devamını Oku