Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Kır kabuğunu çık

Nasıl kıvrandığımı, heyecanlandığımı ve hatta korktuğumu, doğum sancısı çeker gibi nefesler alıp verdiğimi anlatamam.

Haberin Devamı

Hatta bunu yazmak istediğimi söylediğimde, arkadaşlarım “sakın korktuğunu söyleme, asla yazma” dediler.
Ama neden saklamam, saklanmam gerek anlamıyorum.
Her kim ki bir şeyleri hiç korkmadan yapıyorsa helal olsun. Benim de korkmadığım şeyler oluyor. Ama bazen de korkuyorum. Ve bunu da saklayamayacağım.
Ben aslında çok rahat, çatır çutur konuşan biriyim.
Çocukluğumdan beri çok severim konuşmayı, anlatmayı. Anlattığım şeyi, sevdiğim için anlatırım. Yaşadığım neyse o olduğu için anlatırım.
Çoğu zaman sadede gelemem, illa dallanır budaklanırım. Konular konuları açar, ben de hiç kapamaya yeltenmem. Nehir gibi akarım...
Sustuğum zaman da, hasta mısın, bir şeye mi canın sıkkın dendiği olur.
Sustuğumda kafamdan konuşuyorumdur oysa... Ya da evet, vardır bir derdim.
Bir keresinde, ben heyecanla nefes almadan aynı anda bin konuyu anlatırken babamın masadan fırlayıp “Allah aşkına dur, kalpten gidiyorum” dediği doğrudur.
Bir keresinde de sırf 1 saat susmam için bayram harçlığımı erken alma teklifi almışlığım oldu.
Sustum mu?
Tabii ki hayır!
Gelin görün ki, birileri kalkıp “sen bir gün TedxReset’te konuşacaksın” dese, gülerdim.
Gülerdim dediğim o şey gerçek oldu iyi mi!
Hep böyle hayran hayran konuşmaları pür dikkat dinlediğim, özendiğim, yahu amma ilginç ve ilham veren insanlar var şu hayatta dediğim sahne orası.
Ve bu cuma, 12 Mayıs’ta, o sahnede ben de konuşuyorum.
Şu an bu cümleyi yazarken, minicik bir serçe gibi heyecanla karışık titremeler geliyor üstüme.
Hayatımdaki en büyük başarısızlığımın sonucunda, bir şeyler yazmıştım. Ve o gün içimden, “Ulen bi gün bunları Ted konuşması gibi anlatmak isterim” diye içimden geçirmiştim; çünkü o başarısızlığım hayatımda başıma gelen en şahane şey olmuştu.
Nasıl derin geçtiyse içimden, anneannemin deyimiyle, saatine denk gelmiş.
Şu koca Evren hep duyar beni. Ne dilesem gerçek olur, ben de hiç nankör olmam, hemen teşekkür ederim.
De bugün bir ara, “Sevgili Evren, sen benim her dediğimi niye bu kadar ciddiye alıyosun ayol!” derken yakaladım kendimi.
Nasıl bir heyecan var içimde, Allah Allah!
O sahneye çıkıp, çat diye halıya, araba camına yapışıp kalan sinek gibi yapışmaktan filan korkuyorum.
Trajikomik duygular içindeyim.
Gerçi ben neye böyle değilim ki?
Sevgili Ali Üstündağ konuşmamın adını sorunca tıkandım. Çocuğuna isim vermek kolay mı yahu? Değil tabii.
Bu seneki ana tema “Şimdi Burada” olduğu için, içimden ilk geçen “Şimdi dediğin şey, çok çıplak ve dürüst bir şey” oldu.
Ama konuşma için çok uzun bir isim gibi geldi ve vazgeçtim.
Gele gide, kıvrana kıvrana, “Kır kabuğunu çık” dedim ben de.
Çünkü benim şu an, şimdi içinde bulunduğum his ve durum tam da bu.
Çocuklarıma anlattım bu heyecan dorukta halimi ve nedenlerini.
Destina: “Anne, eğer bir gün yaptığın bir şey için bu heyecanı ve korkuyu hissetmezsen, o işi asla yapma” dedi. Beni, benim ona söylediğim cümlemle vurdu.
Aslan Cem “Anne, ya öyle olursa ya böyle olursa diye düşünmek insanı boşuna geriyor. Enerjisini emiyor.
Çık ve ne anlatacaksan anlat, anı yaşa” dedi, o da beni benim cümlemle vurdu.
Ve inanır mısınız, şu anda sırf bu hislerimi, bütün çıplaklığıyla şuraya yazdığım için rahatladım gibi. Bir insanın en büyük gücü ne biliyor musunuz?
Kendine dürüst olmak.
Şu an, açık seçik ve dürüstçe ne hissediyorsam yazdığım için kendimi güçlü hissettim... Şimdi sakin sakin çalışmaya devam edebilirim.
Ve günün sonunda, sürç-i lisan ettiysem de, edersem de affola.
Her şey aşktan...
Ve ben de sadece Yonca.
Yonca
“yumurta”
TEDxReset hakkında tüm bilgiler için: www.tedxreset.com
 

Yazarın Tüm Yazıları