Yine mi güzeliz

KAR tüm tabiatı, manzarayı değiştirirken, fazla huylu yahut huysuz, “arızalı”  insan tabiatını sakinleştiremiyor.

Haberin Devamı

İstanbul’da peşpeşe yaşanan “kedi evi” vakalarına bakın.

Psikolog Alper Engeler, daha önce Moda’da kaldırıma yaptığı “kedi evi” yüzünden tartıştığı Hızır Erdoğan tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Üsküdar Ünalan Mahallesi’nde sokağa kedilerin sığınması için kutu bırakan gençler saldırıya uğradı.

Videosunu izleseniz, saldıranların öfkesinin 100 yıllık kan davasından beslendiğini sanırsınız.

* * *

Bu hastalıklı öfkenin, pervasız saldırganlığın tüm semptomlarını, trafikte de görmeniz mümkün.

O en ot bitmemiş, bakımsız bahçeleri karlar kraliçesinin ülkesine çeviren doğada, trafik manzaraları yine bir halta benzemiyor.

Yollarda kara-buza, 4 mevsim âleme meydan okuyan sürücülerin, sulusepken haleti ruhiyesi mesela.

* Karda sürekli sol şeridi işgal eder, olmadı rahatça sağ-sol makas yapmak için yolu ortalar. Böylece üç şeritli yolu iki şeride düşürür.

Haberin Devamı

* Camdaki karı temizlemeyip, ön camda el kadar bir yeri kazıyıp, gördüğü yer de anca o kadar  olduğu için “at gözlüğü” ile gider.

* Dörtlüleri yakınca kendini geçiş üstünlüğüne haiz araç varsayıp, kaya-kaya “Savulun, ben geliyorum” tavrıyla seyreder. Her dış etkiye “hızla” karşılık verir.

* Aynı “Açılın geliyorum” tutumunu, korna çalarak, selektör yaparak (da) gösterir. O “boy ölçüşmeci” tavrını, arabasının ana donanımı yapar.

* * *

* Buzun üstünde freni kazıklayıp ya da gazı kökleyip, otomobil kayınca da fara yakalanmış tavşan gibi olacakları öylece izler.

* Yol kenarında kar-buz birikti diye, arabasını yolun ortasına -nerede durduysa oraya- park eder. Tepki gösterince de, detone Adamo edasıyla “Ama her yerde kar var” diye diklenir.

* Kar yağdı, OHAL var bahanesiyle, normalde yapılmayacak herşeyi yapar. Park eden arabaları tıkayacak şekilde arkalarına park eder, kırmızıda geçer, ters yola girer.

* Arabayı -kendince- iyi ısıtmak, hatta içini “hamam gibi yapmak” için sabahın köründe, motoru dakikalarca çalıştırır. Motor sesini aragazıyla mahalle için “motor ısıtma vakti” eyleyip, milleti uyandırır.

* Otomobilin üstünde günlerdir birikip artık kümelenen karları hiç temizleyip, anayolda kardanaraba gibi gider. Ve hızlandıkça “çığ”ını arkadan gelen arabalara savurur.

Haberin Devamı

* Kabak yaz lastiğiyle trafiğe çıkıp, kendini yokuşa vurur. Araba patinaj yapıp yolu, tüm trafiği tıkayınca da yüzüne “mağdur kuzu” ifadesi yerleştirir. (Ayazda yürüyen insanlara arabasını itmeleri için öyle bir “Bir el atın birader” der ki, adama okkalı bir pandik atasın gelir)

* Karın, buzun ortasında, bagajındaki ambalajı açılmamış zinciri çıkarır ve resimli, açıklamalı kullanım kılavuzuna doğru dürüst bakmadan, zinciri takmaya çabalar. Asla takamaz.

* Kar lastiği taktırınca, kutba inen kızaklı uçak misali son hız gider. Tuhaf tuhaf bakanlara da, kar lastiğini işaret edip, “Bir şey olmaz” sırıtışını takınır.

* Klaksonlar, camdan cama efelenmeler, iki karış işaret dilleri yine gırla gider.

Haberin Devamı

Sen de, trafik sıkıştıkça Garfield gibi buğulu camlara yapışan gergin suratlara bakıp, kara gömülü rakı bardağı buğulaması hayal edersin.

* * *

Bunlar karın tadını kaçırır da...

Bizim muhitlere, merkeze, trafik hengamesine uzak mı uzak, dağ başındaki o karlar ülkesine vardın mı, tadı yerine gelir kışın.

Karın bile tadı başkadır... (Evet, çocukluğumdaki gibi tattım da, ondan biliyorum)

El donduran buz gibi bir kaynak suyunu yudumlamak gibi geldi bana.

Ve sürükledi, getirdi tabi bir çok şeyin yanında, çocukluğumu, ilk gençliğimi de...

Öyle de sıcaktı.

* * *

Bir yıl oldu taşınalı... Ayrıldığım yerle, Bahçelievler-Emek’le ilgili -elde var- duygularımla, taşındığım yerdeki duygularımın muhasebesini artık yapabiliyorum.

Haberin Devamı

Sonuç iki kelime, “İyi etmişiz...” Ve bu örnekte her gün benliğini yitiren, başkalaşan eski muhite vefa, şiirdeki gibi “İstanbul’da bir semt adıymış” maalesef.

O semtli olmak, orada yaşamak, aslında "o zamanları", çocukluğu, ilk gençliği özlemekmiş.

Buralarda ise... İçimde 4 mevsim kendini yeniden üreten bir çocukluk, ergen haşarılığı -zıp zıp- geziyor.

Çöp adamlar-kadınlar, kalpler çizili camın buğusuna bakıp, o anların, anıların hatırasına, kara gömdüğüm incecik rakı bardağını kaldırıyorum.

Koca bir ömür boyunca tokuşturulan bardaklar, kadehler... Yanımızda ince bir Müzeyyen Abla...

Kulaklarım çınlıyor:

“Yine mi güzeliz, yine mi çiçek... Hamdolsun.”

Haberin Devamı

Yine mi güzeliz

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları