"Ne çıkar ateş böceği sansalar bizi"

ON altı yaşında hem şiir yazar, hem en sevdiği şairin şiirlerini Türkçe’ye çevirir. İlk parasını o çeviriden kazanır. İki yıl sonra, lisedeyken tanışır, hayatı boyunca seveceği kadınla. Sevdiği genç kızın yarışmada birincilik kazanan masmavi tablosuna bakar... Onun da en sevdiği renk mavidir. Yıllar sonra mavinin o tonu, ismiyle anılacaktır zaten

Haberin Devamı

Pikniğe giderler, arkadaşlarıyla topluca... Aşk, baharla birlikte görünür hale gelir:
“Tırtılları tanıdık seninle baharda /tırtılken daha sevmeyi öğrendik.”
21 yaşında, Çocuk Esirgeme Kurumu Salonu’nda, sade bir nikahla evlenir, Rahşan’la...
İlk çevirisini yaptığı Tagore gibi, Bülent Ecevit de Hukuk tahsilinin yarıda bırakır.
Onun gibi Londra’ya gider...
* * *
Ve hayatı boyunca neredeyse taptığı şairin ülkesini, hasretini duyduğu Hindistan’ı anca 75 yaşında görebilir.
Rahşan Ecevit’le birlikte, Tagore’un evine giderler.
Bahçedeki yemeğe Hintli müzisyenler katılır, Tagore’un bir bestesini seslendirirler.
Ardından asıl sürpriz gelir:
“İçerde, Tagore’un evinde dinlenmeniz için size iki yatak hazırladık...”
Ne çıkar ateş böceği sansalar bizi
Dört yıl sonra, Eylül 2004’de Ecevit’in şiirlerini ilk kez Türkçe’ye kazandırdığı Tagore’un adı Çankaya’da bir caddeye verilir. Büstü dikilir...
Ama Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ecevit’i açılışa çağırmaz.
Çağırmasın, ne çıkar... Tagore demiştir diyeceğini, iki asır önce:
“Arkanı güneşe çevirirsen, gölgen önüne düşer...”
* * *
Siyaseti, politikaları, başbakanlığı, icraatları tartışılır Ecevit’in. Meramım da o değil zaten.
Tartışılıyor, hatta yargılanıyor da yeri geldikçe...
Ama sevgisi, sade hayatı, “Ecevit mavisi”, Tagore’un şiirini getiriyor yine akla:
“Ey güzellik /aynanın övgüsünü bırak /aşkta gör kendini
(...) Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak
ne çıkar ateş böceği sansalar beni?
kalmadı böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kırılmaktan korkmasak, yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
denesek.
risk alsak.
yanılsak.
fark etmez.
tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
hem hepimiz bir yıldızız.
ne çıkar ateş böceği sansalar bizi...”
* * *
Nereden çıktı bu mevzu diyorsanız...
19. Milli Eğitim Şurası'nın yankıları sürüyor.
Sekiz yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilere tavsiye ettiği 100 Temel Eser kapsamında, “Türk Manilerinden Seçmeler" kitabı yayınlanmıştı.
Kitaptaki manilerden birisi şöyleydi:
"Ecevit’in kafası /Cum Sezer’in sopası /Aptal olduk hepimiz /Kafaları kopası..."
Skandal basına yansıyınca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'i hemen uyarmış, talimat vermişti; "Çözün bu işi..."
Bakan Çelik de, "Piyasalardaki kitapları her gün kontrol edecek halde değilim. MEB logolu kitap basan yayınevine dava açacağız" demişti.
Yani... "Kontrol"ü zor olan uygulamalar da sorun yaratır.
Uygulaması zor olan kararlar almak da...
* * *
Eğitim Şurası'nda her şeye el atılmışken...
Rabindranath Tagore da, hala Milli Eğitim Bakanlığı'nın kabul ettiği 100 Temel Eser arasında yer alıyor.
"Meraklısına", hatırlatayım dedim.

Yazarın Tüm Yazıları