Gizli on birinci madde

KOÇ Üniversitesi’nde değerli gazeteci arkadaşım Cüneyt Ülsever’in dersine konuk olarak katılıyorum, gazetecilik üzerine sohbet. Daha sonra öğrencilerden sorular geliyor.

Haberin Devamı

En çok HDP üzerine, HDP seçimde barajı geçer mi, on maddelik anlaşma uygulanır mı, HDP ile AKP arasında farklı bir anlaşma var mı, Öcalan serbest kalır mı, barajı geçmez ise ne olur? Gazetecilik, hayat, siyaset soruları ama öğrencilerin asıl merakı HDP. İlgimi çekiyor. HDP bu kadar merak uyandırıyorsa şu anda baraj durumu ne?
Buna yanıtı özel bir buluşmada güvenilir bir araştırmacıdan alıyorum. Yayınlanmamış bir ankete göre, HDP yüzde on barajını geçmiş görünüyor. Bu özel bir anket, ilk kez barajı aştığı görülüyor. Ben öğrencilerden izlenim aktarınca, aynı araştırmacı, “HDP merakı böyle devam ederse, oyları yüzde 16-17’lere çıkabilir” diyor. Ben yine de, anketi ve bu görüşü ihtiyatla karşılıyorum.

KOPUKLUK

AKP ile HDP arasında “on maddelik anlaşma” açıklandığı anda yandaşlar mangalda kül bırakmıyor. “PKK silah bıraktı, çözüm süreci mutlu sona ulaştı” naraları. Oysa, Tayyip Erdoğan’ın tepkisi daha ilk anda çok farklı: “İmralı ile Kandil arasında kopukluk var, HDP’de bütünlük yok, hükümet ile HDP Eşbaşkanı’nın sözü birbirini tutmuyor”.
On madde bir anda sisler arasında. Dün Selahattin Demirtaş AKP’ye yükleniyor, “Sizin barış getireceğinize zerre kadar inanmıyorum”. Açıklama heyecanı çabuk sönüyor.

YA ÖCALAN

Haberin Devamı

On madde aslında üç madde. Bir, PKK dağdan inecek, siyasete girecek. İki, Güneydoğu özerk olacak. Üç, anayasal vatandaşlık. Gerisi, kadın, çevre, sivil toplum örgütleriyle süslenmiş, bölgenin elli yıllık kalkınma sorununa vurgu.
On maddede Öcalan ile ilgili hiçbir iz yok. O anlaşmayı babasının hayrına yapmıyor. Anlaşma gerçekten sağlanırsa, Öcalan’ın ödülü ne olacak?
Yoksa, gizli on birinci madde mi var, şimdi piyasaya çıkmasında yarar görülmeyen. Ödül on birinci maddede mi gizli?

‘Sen bu mektubu okurken...’

EKRANDAKİ kadın bir mektup okuyor, fonda erkek sesi:
“Sen bu mektubu okumak zorunda kaldığın için üzgünüm, seni çocuklarla yalnız bıraktım. Kaza değil, göz göre göre ölüme gittim”.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB bu filmi on binlerce kişiye dağıtmak için harekete geçiyor. İş kazası değil, iş cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla 3 Mart’ı “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” ilan ediyorlar. Önceki gün 52 ilde yürüyüş var. 3 Mart 1992’de Kozlu’da 263 madenci yaşamını yitirdiği için mücadele günü 3 Mart.
Kimi zaman “ölçülmeyen karbonmonoksit oranı”, kimi zaman “bakımı yapılmayan asansör”, bazen “kapatılmayan inşaat boşluğu” veya “çadırdaki elektrik kaçağı”, iş kazası adı altında, hepsi cinayet. Yılda bin beş yüz işçi hayatını kaybediyor, binlercesi sakat kalıyor. Türkiye’nin her yerinde, pek çok sektörde. Bir araştırma var, korkunç:
“2003’te günde üç işçi yaşamını yitiriyor. İş kazalarının yüzde 98’i önlenebilecekken, gerekli önlem yok, geçen yıl 1.886 işçi hayata veda ederken, bu yıl günde 5.6 işçi...” İş güvencesi yok, taşeronluk yaygın, çalışma koşullarını patron belirliyor, ölümlerden sonra bir de üste çıkıyor.
Çalışma hayatının yeniden düzenlenmesi için Soma’daki facianın yıldönümü olan 13 Mayıs’a kadar DİSK, KESK, TMMOB ve TTB eylemi sürdürecek, imza topluyor, bir imza da sen ver.

Yazarın Tüm Yazıları