Paris’teki iklim konferansında sorumluluk kimde?

AŞIRI derecede karbon salınımı küresel iklim dengesini bozdu, ısı arttı, çevre felaketleri yaşanmaya başladı.

Haberin Devamı

Dünya bu hızda karbon salımıımına devam ederse, küresel ısınma süratle artacak, Arktik ve Antarktik buzullarındaki erime hızlanacak, kuraklık ve yok olan ormanlar ile doğanın dengesi onarılamayacak biçimde bozulacak ve insanlığın yok oluşuna uzanan bir süreç yaşanacak.

 

Bu tespitler birer öngörü değil, bilimsel sonuçlar.

 

Sorun çok ciddi.

 

Paris İklim konferansı bu sorunları çözmeyi amaçlıyor veya amaçlıyor gibi yapıyor.

 

Ana soruyu ise kimse gündeme getirmiyor; doğanın dengesini 200 yıldır kim bozdu?

 

Şimdi hangi çözümü üretiyor?

 

Haberin Devamı

Karbon salımıımındaki aşırılık 1800’lerin sonlarında başladı.

 

Buharın keşfi ve sanayi devrimi ile fosil yakıt yani petrol çağı başladı.

 

Petrolün üretimi arttırıcı rolü her alanda kendisini gösterdi.

 

Petrol, insanlığa pek çok şeyi çokça üretme imkanı sağladı.

 

Sanayileşmenin beşiği olan İngiltere’nin zenginliği inanılmaz ölçüde artarken, buna ABD de eklendi.

 

Onları Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya, Japonya gibi ülkeler takip etti.

 

Kişi başı gelirleri 10 bin dolarlardan 60 bin dolar seviyesine çıktı, sürekli ürettiler, zenginleştiler ve tükettiler.

 

Petrol onlar için vazgeçilmez olmuştu.

 

Bunun için petrol olan her yere demokrasi! götürmeleri boşa değildi.

 

1980’lerde fotoğrafa Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore gibi gelişmekte olan ülkeler eklendi.

 

Haberin Devamı

Sanayi stratejileri kuran, büyük nüfusları ve yer altı kaynakları ile sahneye inen ve biz de üretip zenginleşeceğiz, sizin kadar tüketeceğiz diyen bu ülkeler de karbon salımıımını hızlandırdı.

 

Ancak henüz kişi başı gelirleri ve tüketim seviyeleri gelişmişlerin yanına bile yaklaşamıyor.

 

Şimdi Paris’teki iklim değişikliği konferansında 200 yıldır doğanın dengesini bozan gelişmiş ülkeler, kendilerine yetişme çabasındakilere, “sınırlamalar” getirmeyi teklif ediyor.

 

Karbon gazı salımıımını düşürecek yeni üretim teknolojileri ve uygulamalardan, çeşitli kotalara kadar pek çok tedbir tartışılıyor.

 

Ancak çözüm bir türlü gelemiyor.

 

Çünkü ortada bazı “yakıcı sorunlar” var.

 

Haberin Devamı

Birincisi, kişi başı milli geliri 55 bin dolar olan ABD’nin kişi başı milli geliri 7 bin dolar olan Güney Afrika’ya gel beraber karbon salımıınımını azaltalım teklifini yapması ile “..bir berber bir berbere...” tekerlemesi arasında ciddiyet açısından bir fark bulunmuyor.

 

İkinci sorun ise yeni üretim teknolojilerin yaratacağı maliyetlerde yatıyor.

 

Yeni yatırımlar için finansman bulmakta zorlanan gelişmekte olan ülkelerin karbon gazı salımıımını düşürmek için alınacak önlemlerin yaratacağı ek maliyetleri nasıl karşılayacakları belirsiz.

 

1992 Rio Zirvesi’nde gelişmiş ülkeler geri kalmışlara çıkan yeni faturaya destek sözü verdi.

 

Her yıl milli gelirlerinin binde 7’si oranında bir yardımı gelişmekte olan ülkelere aktarma kararı alındı.

 

Haberin Devamı

Kararın üstünden yıllar geçti ama söz verilen yardımlar gerçekleşmedi.

1992’de toplam 69 milyar dolar olan yardımlar, 2000’de, artacağı yerde, 53 milyar dolara geriledi.

 

Yardım ortalaması yüzde binde 2.2 oldu.

 

Örneğin A.B.D. 2000 yılı itibariyle milli gelirinin sadece binde 1’ini ayırdı.

 

Bütün gelişmiş ülkeler içinde sonuncu sırada.

 

Yani görüldüğü üzere, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler tüketim çılgınlığına son vermedikçe, üretimlerine sınırlamalar getirmedikçe, karbon salımıınımlarını azaltmadıkça ve 200 yıldır yarattıkları tahribatı onarmak için ortaya ciddi bir finansman koymadıkça yapılan konferanslar fotoğraf çektirmekten öteye gitmez.

 

Haberin Devamı

Bize gelince; yaşanan tartışmalar, küresel ekonomi ve iklimdeki gelişmeler çeşitli fırsatlar sunuyor.

 

Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki zehirlenmemiş topraklarımız olmak üzere büyük bir gıda potansiyelimiz var.

 

Bilgi çağını ve buluşçuluğu akıllarına yerleştirebileceğimiz, yeteneklerini küresel rekabette öne çıkartabileceğimiz genç bir nüfusumuz var.

 

Hedef yerli otomobil değil, yerli bilim adamı olacak.

 

Aslında elimizde un, şeker, yağ var. İş helvayı yapmaya kalıyor.

Bartu SORAL-Ekonomist, eski BM Kalkınma Programı Müdürü

 


BALIKESİR VALİSİ’NE MÜFETTİŞ GİTTİ

 

BALIKESİR Valisi Mustafa Yaman’ın Ankara Çayyolu’ndaki Eve Garden Sitesi’nden heyelandan zarar görmüş bir ev aldığını, hasarsızmış gibi sigortalatıp şirketten haksız kazanç elde etmeye kalktığını ‘Ne yaman valiymiş’ (15 Ekim 2015) başlığıyla yazmıştık.

 

Şimdi öğreniyoruz ki, bu yazı üzerine İçişleri Bakanlığı olaya el koymuş ve bir mülkiye müfettişini Balıkesir’e göndermiş...

 

Olay ortaya çıkınca Vali, poliçeyi hazırlayan acente sahibi Hilal Demirözer’i tehdit etmiş ve üzerinde baskı uygulamış...

 

Müfettiş, Vali’nin Kırklareli Üniversitesi’nde çalışan kızı ve EPDK’da çalışan eşine korumalı, şoförlü makam aracı tahsis edip 10 ayda 25 ton yakıt tükettiği, vali konağına gereksiz harcamalar yaptığı iddialarını da araştırıyor.

 

Vali Yaman’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Balıkesir ziyareti sırasında, AKP’li ilçe belediye başkanları ile AK Partili bazı ilçe başkanları Burhaniye Meydanı’ndaki miting alanına alınmadı, öğle yemeği programına dahil edilmedi.

 

Yemek salımıonuna giren bazı belediye başkanları ise masadan kaldırılarak salımıondan çıkarıldı.

 

Vali’nin Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur’u konuşmacı listesine almadığı, bu duruma Cumhurbaşkanı’nın müdahale ederek Uğur’un konuşma yapmasını bizzat istediği öğrenildi.

 

AKP’li 14 belediye başkanı ve ilçe başkanlarının Vali’yi kınama mesajı yayınlamaları dikkat çekti.

 

Müfettişin bu konudaki yerel haberleri de taradığı öğrenildi.

 

MESAJ PANOSU

 

-LİDERLİK çok zor, hem de pek çok!... Hevesle liderlik olmaz, lider doğulur. Halûk TARCAN

 

- “PUTİN bütün belgeleri açıklayacağım” diyor; kendisine bundan sonra Fuat Avni 2 demek gerekiyor. S. DEMİR

 

- HİÇ kimsenin dikkate almadığı soruşturmalar sürerken “Türkiye bağırsaklarını temizliyor, bu Savcı Öz’ün heykelini dikmek lazım” diye fetva verenler suspus olup, kandırılmışız edebiyatına sarılmak adamı güldürmez mi? Abidin AYDOĞDU

 

TARIM BAKANLIĞI PERSONEL ALMAZ MI

 

SAYIN Davutoğlu, yeni programı okuduğumda tarım alanında vaatlerin yüzeysel olduğunu gördüm.

 

Koyun ve keçi haricindeki hayvancılığa, zirai tarımda da zeytin haricinde ekilebilir tarım ürünleri dışında bir açıklık göremedim.

 

Personel alımları ile ilgili bir açıklamaya da rastlamadım.

 

2015 seçimleri öncesinde milli eğitim ve sağlık bakanlıklarında yoğun memur alımı oldu.

 

Tarım Bakanlığı ise açık olmadı. Mehdi Eker bir ara bize umut dağıttı ve doğru çıkmadı.

 

Neyse, bunlar geçmişte kaldı. Ancak 64. hükümetten beklentimiz çok.

 

Veteriner hekim, ziraat ve gıda mühendisleri bu konuda merak içindeler.

 

İlgili bakanlıktan, yeni Tarım Bakanı Faruk Çelik’ten beklentisi olan bu kitleyi kandırmadan alım konusunda bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

 

Diğer kurumlar gibi Tarım Bakanlığı’nın da kendi personelini mutlu etmesi ne zaman olacaktır? 

Tekin OKAY - LÜLEBURGAZ

 

MÜTEAHHİT İFLAS MI ETTİ

 

GAZİOSMANPAŞA’da (TEM’in üzerinde) uzun zamandır inşaatı durmuş olan 600 yataklı hastane inşaatının önünden geçiyorum...

 

Son zamanlarda dikkatimi çeken şey, inşaatın etrafındaki bariyerlerin sökülmesi, şantiye binasının kaldırılması.

 

Aldığımız bilgilere göre, müteahhidin 120 milyon lirayı alıp iflas vermek istediği ama iflası reddedildikten sonra bazılarının devreye girmesiyle iflasının onaylandığı ve TOKİ’nin tekrar yarım kalan inşaat için ihaleye çıkacağıdır.

 

Bu planlanan ihaleye iflas eden kişinin kız kardeşinin de katılacağı alınan duyumlar arasında. Pis kokular geliyor sizin anlayacağınız. 

Reha ULUÇAY

 

BİLİYOR MUSUNUZ?

 

- PARİS’te dün başlayan iklim zirvesi kapsamındaki etkinliklerde TBMM’yi CHP’li Barış Yarkadaş ile AKP’li Çiğdem Karaaslan’ın temsil ettiğini...

 

- İKLİM görüşmelerinde ‘Günün Fosili’ adlı ödülün bu yıl ‘kömür politikaları ve ulusalımı iklim değişikliği niyet metninin yeterli olmaması’ nedeniyle Türkiye’ye verildiğini...

 

- DENİZTEMİZ Derneği/TURMEPA’nın, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü’nün 13 ilde 3400 gönüllü ile çeşitli etkinliklerle kutlayacağını, tüm gönüllülerini “Paylaşmak, Üretmek ve Söz Sahibi Olmak İçin” İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampusu’na davet ettiğini...

 

- TÜRKİYE Bilişim Derneği’nin (TBD) düzenlediği ‘32. Ulusalımı Bilişim Kurultayı ve 2. Ankara Bilişim Fuarı’nın Ankara ATO Congresium Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda açıldığını...

 

Ordu yazısına hem teşekkür ve hem sitem

SAYIN Bayer... Ordu’muzu ziyaret ettiğiniz, zaman ayırıp köşenize taşıdığınız için size minnettarım. Bir Karadenizli sıcaklığıyla her zaman beklediğimizi, Anadolu’nun daha fazla dikkate alınması anlamında sizlerin bu ziyaretinin önem taşıdığını belirtmek isterim.
Yazdıklarınız önemliydi ancak eksik bilgilendirmeden kaynaklanan yazamadıklarınızı ben buradan paylaşmak istedim.
- Bütçenin % 44’ü maaşa giderken şimdi %18 olması yanlış, iki sebeple: 1. Büyükşehir olmakla bütçeye ayrılan ödeneklerin ölçeği büyüdü, ayrıca Büyükşehir Belediyesi havuza ciddi anlamda insan gönderdi ama hizmet alımı yoluyla çalıştırdığı kişi sayısı havuza gönderilenlerin çok daha fazlası. Yani taşeron olarak çalıştırılınca insan kaynakları bütçesine yansımadı. Türkiye’de taşeron sisteminin kanayan bir yara olduğunu söylememe gerek yok.
- En büyük sıcak asfalt projesi Ordu’da doğru, ancak bu projenin tek ihaleyle yapılması yanlış. Yani ihale tek yapılınca ihaleyi alan firma projeyi 3 yıla yayarak yapmaya çalışacak. Halbuki proje en azından 4 alt bölge için 4’e ayrılsaydı ve her bir parçayı başka bir firma alsaydı hizmet 4 koldan hızla bitirilebilirdi. Bu ayrı konu asıl söylemek istediğim şu: Bu yol projesinin bedeli KDV dahil 375 milyon TL, ihale sonucunda %3’ün altında kırımla KDV dahil 365 milyon TL’ye doğulu bir firmaya veriliyor.
İnşaat sektörünün çok büyük ölçekli projeleri dahi başarıyla yürüttüğü bu sektörümüzde bu rakamdaki bir ihaleye her inşaat firmamız girmek isterdi ve kırım oranı ortalama %30’ları bulurdu. Burası kanayan yara
-Ordu‘muzun kalkınma planı yok, ulaşım master planı yok, diğer sektör planları yok, Bulvar toplu taşım servis yolları otopark kaldırım düzenlemeleri yok ama ne var: TEDES... Önce çözüm sonra kural ve ceza sayın Bayer...
- Çöp sorununu vahşi depolamayla çözmek demek: Yaklaşık 100 MW’lık (400 milyonluk yatırım, yıllık 20 milyon dolar gelir) enerjiyi, Ordu’nun tamamının organik tarıma geçmiş olsa ihtiyaç duyulan toplam organik gübreyi ve geri dönüşümle ilgili daha bir çok poltansiyeli çöpe atmak demek...
- Ordu’nun 5000 dönüm sanayi parseline ihtiyacı var, merkezdeki 2. OSB çalışması 7 yıldır devam ediyor, henüz onaylama aşamasına gelemedi maalesef, Fatsa’da genişleme OSB işlemleri başladı o da yıllarca sürer. Halbuki bir OSB’nin sürecin yazma proje onay kısmı hızlı modda bir yıl, altyapı ihalesi ve inşaatı bir yıl ve üst yapılar bir yıl olmak üzere en fazla üç yıldır, Ordu’da inanılmaz derecede işsizlik var.
- Size anlatmak istediğim çok şey var, memleketimi şikayet etmek istemem elbette, ben bu memlekete aşık olan biriyim, memleketim kara sevdam...
- O kadar sıkıntılı konular var ki ben buraya yazmaktan ar ettim.
Ersin ÖZMEN- (www.orduolay.com)

 

Yazarın Tüm Yazıları