Mülteciler ve uluslararası hukuk

MÜLTECİLER, BM Anlaşması ve 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi sürecinden bu yana, uluslararası toplumun gözlem, gözetim ve himayesi altında. Mültecilerin hukuki durumu bakımından esas olan husus, ‘mülteci’ meselesinin, içtimai ve insani mahiyeti.

Haberin Devamı

21. yy, Batı medeniyetinin müsebbibi olduğu Ortadoğu ağırlıklı mülteci dramları karşısındaki acizliğinin ortaya çıktığı bir dönem oldu/oluyor.

Türkiye, ‘çekincelerine’ rağmen, mültecilerin hukuki durumuna dair sözleşmenin gereğini en yüksek seviyede yerine getiren devlet konumunda.
Sözleşmeye koyduğu çekinceler bakımından, ülke sınırları içinde barınma imkânı tanıdığı Suriyeliler ‘mülteci’ statüsünde olmayıp, ‘misafir’ konumunda ve Türk hukukunun yetki ve görev alanı içinde.
Bu nedenlerle de Mülteciler Yüksek Komiserliği denetimi altında bulunmuyor.
Uluslararası Af Örgütü, ‘Türkiye ‘mülteciler’ bakımından güvenli ülke değil’ değerlendirmesi yaparken, sözleşme hükümlerini aşan gereksiz bir değerlendirmede bulunuyor.
Türkiye’nin bu konumu bakımından, uluslararası insan hakları gözlemcileri, ‘takdir ve teşvik’ dışında, ortaya koydukları bütün yargı’larında kendi varlık nedenlerini inkâr etmiş oluyorlar.
Türkiye-AB arasındaki, Suriye’den AB ülkelerine (özellikle Yunanistan), Türkiye’den yasadışı (vizesiz) giriş yapan üçüncü ülke vatandaşlarının, Türkiye’ye ‘Geri Kabul Anlaşması’, mültecilerin hukuki durumuna dair uluslararası sözleşmenin hükümlerini aşmak için yapılan muvazaalı bir işlem mahiyetinde... Avrupa Birliği ülkelerine fiili (kaçak) giriş yapmış Suriyelileri, ‘uluslararası mülteci’ statüsünden, Türkiye’de ‘misafir’ statüsüne taşıyor ve sorumluluk Türkiye’nin sırtına bindiriliyor. Sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyip Türkiye’yi bir tampon bölge konumunda istismar etmek ahlaki bir tutum sayılamaz.
Türkiye’nin, Suriye içinde ‘güvenli bölge’ taleplerini, Suriye Kürtlerine alan açmak için kulak arkası edenler, kendi değerlerinin hukuki çerçevelerine de riayet etmiyor, Türkiye’ye ‘kriter’ dayatırken, kendi kriterlerine dahi uymuyorlar ve ciddiyet sorunu yaşıyorlar.
S. Ö.

 

Haberin Devamı


GÜNÜN SÖZÜ

 


“Kahpe içeriden olunca kapı kös tutmaz.”
(Atasözü)

 

 

Haberin Devamı

Su gibi aziz olmak ya da olmamak...

 


BUGÜN (22 Mart) Dünya Su Günü... Su, dünyanın % 70’ini kaplıyor. Yaşama su ile başlıyoruz. Su gibi aziz olur denir ya... Unutmayalım bunu... Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici’nin uyarılarına bakalım:
“Susuzluk iklim değişikliğinin nedenlerinden biri. Doğal dengenin bozulmasının sonucu olarak seller artacak, deniz suları yükselecek, salgın hastalıklar çoğalacak. Bir yandan da kuraklık başlayacak. Dünyada yılda en az bir ay içme suyundan mahrum kalan insanların sayısı 4 milyarı buldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl 3.4 milyon insan içilebilir temiz suya ulaşamadığı için yaşamını yitiriyor. Ancak bunlara karşı halen yeterli önlem alınmıyor. Göller ve akarsular kirletilip kurutuluyor. Gittikçe büyüyen bir sorunumuz olduğunun farkında mıyız? Biliyorum, hâlâ önemsenmeyecek. Ancak başımıza gelince göreceksiniz ki iş işten geçmiş olacak. Çünkü doğanın geri dönüşü yok” diyor.

 

 

Haberin Devamı

DEVRİM GİBİ KARAR

 

 

İZMİR Büyükşehir Belediyesi’nden bir haber... Gelecek yıllarda yaşanabilecek muhtemel su sıkıntısına karşı arayışlar çerçevesinde İZSU Genel Müdürlüğü son olarak, Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi’ndeki atık sularını mikrofiltrasyon, ultrafiltrasyon ve ters osmoz sistemleri ile içme suyu (TS266) standartlarına getirecek yeni bir tesis kurmaya hazırlanıyor. Tesis günde 2 bin m3 atık suyu arıtıp içme suyu standartlarına getirecek kapasitede olacak. Günde 600 bin m3 evsel atık suyu arıtılacak. Tesisin işletmesinde gerekli temiz su ihtiyacını karşılayacak. Tesis, aynı zamanda Türkiye’de arıtma suyundan içme suyu elde edilen ilk ünite olacak.

 

 

Haberin Devamı

Aleviler yol haritasını açıkladılar

 


Alevi Kültür Dernekleri’nin, hafta sonu yapılan 11. Olağan Kongresi’nde çizdiği yol haritasında, Alevi toplumunun talepleri üzerine yürüteceği çalışmalar şu şekilde sıralandı:
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması ve hükümetin bu düzlemdeki eğitim politikasının değiştirilmesine yönelik çalışmalara aralıksız devam etmek; ‘Sünni İslam’ modelini dikte eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması için çalışmalarına ve mücadelesine aynı doğrultuda devam etmek; Cemevlerimizin ibadethane kabul edilmesi, yasal ve anayasal statüsünün kazanılması için çalışmalarına devam etmek; Alevi toplumuna ait olan dergâhlarımızın sahiplerine verilmesi için yasal girişimlerde bulunmak; Alevi katliamları ile ilgili ‘Hakikatler Komisyonu’ kurulması ve yüzleşilmesi için gerekli girişimlerde bulunmak; Madımak’ın utanç müzesi olması için yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini sağlamak; eşit yurttaşlık talebimizi yükselterek; kamusal alanda alenen yaşadığımız “ayırımcılıkla” mücadele etmeye devam etmek...
Kongreye katılım sağlayan tüm üye ve delegelerimize sonsuz teşekkürler... Hakk Muhammed Ali rehberimiz; dem-i Pîr, Kerem-i Ali cümlemizin yoldaşı ola, aşk ile...”

 

 

MESAJ PANOSU

 

Haberin Devamı


-DEMOKRASİ, farklı görüşlere tahammül rejimidir. Bunu gazeteciler de benimsemelidir. Birbirlerini ihbar etmemelidir.
Turgay OLCAYTO
-TÜRKİYE son yüz yıldır hiç bu kadar tedirgin olmamıştı. Hiç bu kadar huzursuz olmamıştı. Hiç bu kadar itibar kaybetmemişti.
Mehmet MERT

 

 

ATSO Ödül Töreni’nde tartışma... Türel’in alınganlık yapmasına gerek yoktu

 


BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Menderes Türel, ATSO bombasının pimini öyle bir zamanda çekti ki Antalya’ da bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açılışlarla gövde gösterisi yapan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ve ne yazık ki geleneksel ATSO ödül töreni gündemde ikinci plana düştü.
Türel, ödül törenine katılmayarak ATSO’ya tepki gösterse de iş alemine göre asıl hedef CHP Milletvekili Çetin Osman Budak... Türel’in sosyal medya üzerinden paylaşarak gösterdiği tepkiye bakılırsa Budak’a ödül veriliyor olmasını içine sindirememiş. Oysa Budak’a ödül kent merkezindeki ATSO’nun eski binasının yerine yapılan Antalya Kültür Sanat’a (AKS) katkılarından dolayı veriliyordu. Ve bu özel ödül Suna İnan Kıraç Vakfı Başkanı İnan Kıraç ile binanın mimarı Dr. Sinan Genim ile paylaşılmıştı. Aslında geçtiğimiz haziran ayında AKS açılışı sırasında verilecekti bu ödüller. O zaman da yine bir terör olayları nedeniyle davetiyeler dağıtılmış program belirlenmiş olduğu halde tören iptal edilmişti. Yani özel kültür ödülleri gecikmeli olarak önceki geçen cumartesi Geleneksel Ödül Töreni’nde verilmişti.
Türkiye terörün tehdidi altındayken, dış baskılarla baskı baskıya karşı iken, ‘siyasi hesaplarla’ taraflar arasında böyle bir çekişmeye gerek var mıdır?
Bir de, Antalya’ya kültürel bakımdan çok şey katan İnan Kıraç ve Sinan Genim’e yapılanlar
-
ATSO törenlerine bu güne kadar sağdan soldan, hükümetten muhalefetten hatta eskilerden çok siyasi katıldı. Her törende, iktidarlar tüccarın, iş adamlarının lehine bir çok konuda eleştirildi.
Bir çok ATSO seçiminde başkanlığı ve yönetimi kazanmak adına siyasi birliktelikler ve yakınlaşmalar yaşandı. Listeler sabaha karşı değişti, isimlerin yerine yeni isimler konuldu. Siyasi kimliği ve siyasi yakınlıkları ile bilinen bir çok isim ATSO yönetimlerinde, meclislerinde oldu ve hala var.
Menderes Türel, ATSO’dan Büyükşehir’e gitti.

Çetin Osman Budak, ATSO’dan Meclise…!

Bu güne kadar belki de ATSO Antalya’da siyasetin zıplama tahtası oldu başka illerde de olduğu gibi.

Peki bugüne kadar inceden inceden siyasetin yapıldığı ATSO’da büyük gürültü neden koptu.

Ve Menderes Türel, hafta sonu yaptığı ‘siyasi çalımla’ ATSO’yu sol’da, yani CHP’li olarak bıraktı.

Birincisi, Çetin Osman Budak seçildikten kısa bir süre daha dönemini bitirmeden siyasete girdi ve CHP’den milletvekili oldu. TOBB’un da desteğini alan Budak, CHP’nin son kurultayında Genel Başkan yardımcılığı koltuğuna oturdu.
Deniz Baykal’dan sonra CHP Antalya’da ilk defa böyle bir konum elde etti.
Yani Çetin Osman Budak parti içerisinde güçlendi.
Ülke siyasetinde kendisini güçlü bir konuma oturtan Budak, yerel politikada da, belediye başkanlığı seçimlerinden bu yana desteğini sürdürdüğü Muratpaşa belediye Başkanı Ümit Uysal’la Antalya’da CHP’nin iplerini ellerinde tutuyor.

AKP, Çetin Osman Budak’ın ATSO’dan elini çekmediği söylentisini yayıyor.
Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) başına yakın arkadaşı Ali Bahar’ın ve ATSO’nun başına da yardımcısı Davut Çetin’in gelmesi ile CHP’li Budak’ın hem siyaset hem de ticari hayatın organize edilmesinde güçleri kendinde topladı.
Bu arada gazeteci Haşmet Öykü’nün bu cümlesi dikkat çekiyor:
“Bu arada bir siyasi senaryoyu da gündeme getirmekte fayda var.
Çetin Osman Budak’ın gönlünde yatan Antalya Büyükşehir belediye Başkanlığı.
Kimilerine göre başkan Türel bu olasılığa karşı Çetin Osman Budak’a vuruyor ve yıpratıyor.
Bana göre Çetin Osman Budak, büyükşehire gözünü dikmiş CHP’liler varken bir de bu koltuğa hevesleneceğini zannetmiyorum. TOBB’da gücünü koruyan Budak’ın hayalleri ülke yönetiminde başka koltuklarda.

Dün sohbet ettiğim bir iş adamı ‘izliyoruz’ dedi ve ekledi ; ‘iş dünyası ATSO’yu siyaseti bulaştıranlara her zaman sert tepki vermiştir. Türel’in bu son çıkışı ATSO seçimlerinde hesaplaşırız diye algılanmamalı aksine yaptığı hareket ile Çetin Osman Budak ve bu günkü ATSO ekibini siyasi ofsayta düşürerek puan kazanmak istemiştir’ dedi.”
ATSO’daki bu ‘kriz’ bir süre daha konuşulur; ta ki önümüzdeki yıl yapılacak ATSO Kongresi ile daha sonraki Belediye Başkanlığı seçimlerinde...

 

 

Bodrum, Yalıkavak Tilkicik Koyu’nda yapılanları bir bir görseniz!...

 

 

BODRUM’da bizim sitenin de bulunduğu Tilkicik Koyu’ndaki yarım adaya tesis yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de 150 teknelik marina yapmaya hazırlanıyorlar. Para hırsı adamların gözünü bürümüş.
Daha önce Ege Üniversitesi’ne yaptırılan incelemelerde buraya barınak ya da marina gibi bir şey yapılırsa bütün koy mahvolacak.
Buraya kıyısı olan siteler bir kampanya yaptık.
Aksoy Holding, 2015 yaz aylarında, Bodrum Yalıkavak, Tilkicik Koyu’nda gerçekleştireceği Epique Island Projesi’ni büyük bir organizasyonla kamuoyuna tanıtmıştır. Proje, 75 adet villa, 150 tekne bağlama kapasiteli marina ve 50 odalı butik bir otelden oluşmaktadır (Ek.1)
Proje’nin yer aldığı Tilkicik Koyu, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nün 22.01.2007 tarihli raporunda bilimsel verilere dayanarak açıkladığı gibi, sualtı ve kıyı eko sistemini oluşturan son derece önemli endemik bitki ve deniz canlılarının yaşadığı bölgedir.
Bu raporda özellikle, bölgede yapılacak sahil dolgusu, dalgakıran inşası gibi imar çalışmalarının bölgenin sualtı biyolojik yapısını bozacağı belirtilmiştir. Raporda gerek yasal düzenlemelerimiz gerekse taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar uyarınca bölgede var olan eko sisteme zarar verecek faaliyet yapılmasının uygun olmayacağı sonucuna varılmıştır. Bu rapor doğrultusunda, Tilkicik Koyu’nda marina yapılması girişimine o yıllarda son verilmiştir.
Ancak, Aksoy Holding çok büyük bütçeli ve kamuoyunda ses getiren tanıtımlar ile Tilkicik Koyu’na “Marina” yapacağını ısrarla duyurmaktadır. Bugün için Ege Üniversitesi’nin raporunda yer verilmiş tespitlerden hiçbiri değişmemiştir. Tek değişiklik projenin ve yatırımcının adıdır.
Tilkicik Koyu’nun çevresinde çoğu Bodrum’un ilk kooperatifleri olan sitelerde (Cennetköy, Balyek Sitesi, Seba, Bodrum Bodrum ve diğerleri) binlerce aile yaşamakta ve Erman Ilıcak’a ait Rönesans Butik Otel’i ve benzerlerinde binlerce turist konaklamaktadır. Aksoy Holding’in Epique Island Projesi’nde yer alan ‘Marina’nın inşa edilmesi halinde, doğal hayatın flora ve faunasının bozulmasının yanı sıra marina ve dalgakıran nedeniyle koydaki su hareketi engellenecek, deniz geri dönülmez şekilde kirlenecektir. Böyle bir örneğin Bodrum’un diğer koylarında da gündeme gelebileceğinden hareketle, bu yanlış girişimin başında, yol almadan önlenmesi ülkemiz doğal zenginlikleri açısından fevkalade önem arz etmektedir.
Biz çevre yaşayanları bir araya gelerek anılan ‘Marina’ projesinin önlenmesi için yetkililerin dikkatini çekmeye karar vermiş bulunuyoruz.
Bu yazının yazılmasından önce kamu Bodrum Deniz Ticaret Odası ve diğer kamu niteliğindeki kurum temsilcileri ile görüşülmüş ve ‘Marina”nın Tilkicik Koyu’nda yapılmasının çevreye zarar vereceği ve bu nedenle yapılmasının uygun olmadığı yönündeki görüşleri alınmıştır.
Tüm bu açıklamalarımız bağlamında, Tilkicik Koyu’nda marina yapılmasına izin verilmesi halinde bir çevre felaketinin gerçekleşeceği ortadadır. Kaldı ki, Yalıkavak’ta halihazırda, tüm bölgeye hizmet veren yeterli kapasitede bir marina bulunmaktadır.
Anılan nedenlerle, bakanlığınızın görev ve yetki alanı içinde konunun değerlendirilerek marina inşaatı ile ilgili verilmiş ise, tarafımıza bilgi verilmesini ve henüz incelenmekte ise izin taleplerinin reddine karar verilmesini yüksek takdirlerinize sunarız.
Dr. Gündüz TEZMEN

Yazarın Tüm Yazıları