El âlem hızlı koşuyor

Elektrikli otomobillerde gelişmeler hızlandı. Arzu edilen seviyeye henüz ulaşılmasa bile ilk elektrikli otomobiller vızır-vızır yollarda dolaşıyor.

Haberin Devamı

Avrupa’da 2018’de 200 bin civarında elektrikli otomobil satıldığı söyleniyor. Türkiye’de ise bugüne kadar 600-700 civarında satılmış. Bunun nedeni olarak fiyatların yüksek, şarj istasyonu sayısının ise yetersiz olması gösteriliyor. Türkiye’de ilk yerli otomobil elektrikli olacak. Bu konuda hummalı bir çalışmanın sürdüğü de biliniyor.

Özel otomobiller için çalışmalar sürüyor ama elektrikli ağır vasıtalarda henüz çok ileri bir düzeye ulaşılmış değil... Dün Almanya’da iki dostumuzla Frankfurt’tan Darmstadt kentine giderken otobanın her iki tarafındaki elektrik hatları dikkatimizi çekti. Otobanın her iki yanına kilometrelerce, bizdeki eski troleybüslerin kullandığı hatlar gibi teller çekilmiş. ‘Otobanlarda Elektrikli, Yenilikçi Ağır Yük Taşımacılığı’ projesiyle hava kirliliğinin de önemli ölçüde önüne geçilmesi hedefleniyor. Hem elektrik hem de mazot motorları olan hibrid ağır vasıtalar, havai hat sayesinde elektrik motorlarını kullanacaklar. Yani çevreyi kirleten gaz çıkarmayacaklar. Havai hatların olmadığı yollara geçince normal motorlarını kullanacaklar. 15 milyon Euro harcanarak yapılan bu 5 km’lik pilot projeden istenilen netice alınırsa tüm Almanya’ya yayılacak.

 

Haberin Devamı

MAZOTLU ARACA YASAK

Almanlar çevre konusunda çok hassaslar. Euro 6 standardının altında mazotlu otomobiller bazı şehirlerin belirli bölgelerine sokulmuyor. Şehirlerde birçok caddenin kenarına seyyar hava ölçüm istasyonları yerleştirilmiş. Bu istasyonlarda günün her saati hava kirliliği ölçülüyor. Egzoz gazlarıyla kirliliğe yol açtığı gerekçesiyle mazotlu otoların bu bölgelere girişi yasaklanıyor. Mazotlu otomobil sahiplerinin bu karara karşı itirazları anayasa mahkemesi tarafından reddedilmiş. Şehir idareleri halkın sağlığını korumak için gerekirse böyle kararlar alabilir denmiş. Bu yüzden şimdi mazotlu otomobil sahipleri kara kara düşünüyor. Otomobillerini elden çıkarmak istiyorlar ama değerleri düşük.

 

ARILARI KORUMA ADINA NE YAPIYORUZ?

‘MECLİS BALI’

Haberin Devamı

İki yıl önce Milas Zeytin Hasadı Şenliği’nde bizim Kelebek yazarı Yonca Tokbaş ile beraberdik. Yonca, ‘Anadolu Arıları Projesi’nin kurucusu ve fikir annesi. ‘Arı sevgisi’ eğitimleri veriyor çeşitli ülkelerde. Arıların sayısının endişe verici bir hızla azaldığı gözleniyor. Yonca gibi gönüllüler bu konuda farkındalık yaratmak için uğraşıyor. Almanya’da da varlıkları tehlike altında olan arılar, hükümetin koalisyon sözleşmesine bile girmiş. Hıristiyan Birlik Partisi ile Sosyal Demokrat Parti arasındaki koalisyon sözleşmesinde “Arıların korunmasına büyük bir önem atfediyoruz” deniliyor.

Arılar doğaya yeri doldurulmaz bir katkıda bulunuyorlar: Bitkilerin büyük çoğunluğunun tozlaşmasını sağlıyorlar. Alman Tarım Bakanlığı’nın arılarla ilgili programı “Arılar sistem için belirleyicidir” cümlesiyle başlıyormuş. Yani arıların varlığı ile ilgili endişe büyük. Almanya’da belirlenen 570 arı türünün yarısının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu işaret ediliyor. 2017 yılında Alman Tarım Bakanlığı ile Arıcılık Birliği arıların korunmasını tartışmaya yönelik ilk ‘Uluslararası Arı Konferansı’nı düzenlemişler. Dünyanın dört bir yanından 500’ü aşkın uzman katılmış bu konferansa.

Haberin Devamı

Bu tedbirler yetmemiş. Şimdi de Bavyera eyaletinde “Arılar ölmesin” diye imza kampanyası başlatılmış. Kısa sürede 2 milyona yakın imza toplanmış. Amaç eyalet hükümetini arıları korumak için daha sıkı önlemler almaya zorlamakmış. Alınacak önlemler arasında tarım ilaçlarının uygulanmasında daha sıkı kısıtlamalara gidilmesi de var. Fransız ve Alman bilim adamlarının 2009 yılında yaptığı bir araştırmaya göre arıların küresel ekonomiye yıllık katkısı 180 milyar dolar civarındaymış.

2016’da Berlin’de meclisin avlusuna arı kovanları konulmuş. Bunlara ‘Federal Meclis arıları’ deniyor. Yani devletin korumasında yaşayan üç arı kolonisi her yıl 80 ila 100 kilo arasında bal üretiyor. ‘Meclis balı’ adı verilen bal kısmen devlet konuklarına hediye ediliyor, kısmen satılıyor ve geliri arıları korumaya yönelik projelere aktarılıyor.

 

Haberin Devamı

BİLİYOR MUSUNUZ?

SOSYAL Demokrasi Derneği’nin (SDD) İstanbul şubesi başkanlığına Süha Akıncı’nın yeniden seçildiğini, yönetim kurulunun da Ahmet Akküçük, İlyas Güven, İhsan Aksöz, Nüket Karadeniz, Süleyman Erdoğan ve Hasan Fehmi Ata’dan oluştuğunu...

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, artan talebe rağmen ülkemizde stratejik tarım ürünlerinin üretiminin düşmesi, tarımsal istihdamın azalması üzerine Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye “2002–2019 arasında Türkiye’nin tarımsal ürün talebi ve arzında gerçekleşen değişimleri açıklar mısınız? Kaç kişi tarımsal üretimde istihdam edilmiştir” diye sorduğunu...

 

Fındıkçı nasıl kaybetti

SERBEST piyasada fındık 15-16 lira arasında satılıyor. Ürün aylar sonra gerçek değerini buldu. Ne var ki üreticiye hiçbir yararı yok artık bu fiyatın. Kaybeden binlerce çiftçi, kazanan tüccar oldu.

Haberin Devamı

Sezon başında yerlerde sürünen fiyatlardan ötürü on binlerce fındık üreticisi mağdur oldu. Fındıkçı ürününü tüccara yada uluslararası tekel firmaya 10-12 lira arasında satmak zorunda kaldı. Üç sezondur doğa koşullarındaki olumsuzluk rekolteyi oldukça düşürdü. Eskiden bahçelerden fındık fışkırırken, son yıllarda üçte bir oranda ürün alındı. Hatta bazı yerlerde yok denecek kadar azdı. Üretici masrafını karşılamayacağı gerekçesiyle bahçeye bile girmedi. Bir zamanlar üreticinin göz bebeği, can damarı olan FİSKOBİRLİK’in eski olanakları yok, Karadenizli çiftçilerin hiç umurunda değil şimdiki fiyat.

Bakan Pakdemirli, fındık taban fiyatının önümüzdeki sezon başlamadan önce açıklanacağını geçenlerde duyurdu. Ama taban fiyat, fındıkçıyı hoşnut edecek, beklentilerini karşılayacak ve tüccara teslim olmasını önleyecek düzeyde olmalı. Yoksa, eski senaryolar yeniden oynanır, üretici yine yoksun kalır.

Şükrü KARAMAN

                      

 

Odabaşı ‘Daha çok Kadıköy’ ile seçmenin karşısında

KADIKÖY CHP’den belediye başkan adayı gösterilen Av. Şerdil Dara Odabaşı için çok şey yazıldı, söylendi. Peki kim bu Odabaşı? Önce şunu söylemekte yarar var ki, 7 kuşak CHP’li derler ya onlardan. Aile büyükleri Mahmud Odabaşı 2. 3. ve 4. dönem CHP Urfa Milletvekili, ailede babası dahil belediye başkanlığı yapan Odabaşılar var. Ve ailenin gurur kaynağı da Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadeleleri nedeniyle verilen İstiklal Madalyası.

Odabaşı SHP Ankara teşkilatı sonrası aynı partinin İstanbul örgütünde çalışmış ve 2011’de CHP İl Başkan yardımcılığı, 2012’de il başkan vekilliği, 2015 yılında İl sekreterliği görevlerinde bulunmuş. TÜSES üyesi. Kadıköy’de güçlü bir meclis listesi yapmış CHP İlçe Başkanı Ali Narin’le. Birinci sıra Kadıköy’ün tanınmış siyasetçisi Fahrettin Kayhan’ın. Ülkü Özer, Mesut Kösedağı, Hasan Gökpınar ve Nevzat Gül ilk 5’teler. Mesut Kösedağı ve Soydan Alkan da İBB sırasında. Kontenjanda Mustafa Oltulu ve Ayfer Yazgan Kubal ilk ikide. Trabzonspor yönetiminden tanıdığımız Altan Şentürk ile Fenerbahçe’de iletişim sorumlusu Can Gebetaş, TGC yöneticiliği, TSYD Şube Başkanlığı’ndan tanıdığımız Cumhuriyet gazetesi spor müdürü ve CHP’nin İstanbul spor komisyon başkanı Arif Kızılyalın da ilk 10’da yer alıyor.

 

ŞERDİL DARA ODABAŞI’NIN PROJELERİ NE?

 ‘Daha Çok Kadıköy’ sloganı ile seçmenin karşısına çıkıyor. Tanım kitapçığında şu cümleler var: “Kadıköy’ü güzel kılan her şeyi çoğaltmak istiyoruz. Her yaştan Kadıköylünün, “Şimdi daha çok seviyorum” diyeceği bir Kadıköy’ü hedefliyoruz. Açık görüşlü, eşitlikçi, semtini, ülkesini ve insanını çok seven Kadıköylülerin oluşturduğu kültürün değerlerini gelecek nesillere en iyi şekilde aktarmak hedefimiz.”

 

‘Kadınlar Birlikte Güçlü’ Platformu’ndan çağrı

TÜRKİYE’de ve dünyada kadınların ancak birlikte güçlü olduğunu göstermek için, 8 Mart’ta ‘Kadınlar durursa hayat durur!’ diyoruz.

Türkiye’den ve dünyadan kadınlar olarak kararlıyız: Cinsiyetçi baskıya ve tüm sömürü rejimlerine karşı ayaklanıyor, başkaldırıyoruz. Tarihi yeniden yazacağız!

- 8 Mart günü mümkünse tam gün, olmazsa 1 saat, belki en azından 15 dakika, hayatı üreten ve yeniden üreten ücretli/ücretsiz emeğimizi geri çekiyor, çalışmayı durduruyoruz;

#KadınlarDurursaHayatDurur hashtagiyle paylaşıyoruz;

- Evimizin balkonuna, camına, çamaşır ipine mutfak önlüklerimizi, temizlik bezlerimizi asıyor, “Bu evde grev var!” diyoruz;

- Bir günlüğüne başkalarının dertlerini yüklenmiyor, başkaları yerine düşünmüyoruz;

- Kadın kadına eğleniyoruz;

- Bulunduğumuz şehirdeki 8 Mart yürüyüşlerine katılıyoruz!

 

Yazarın Tüm Yazıları