IŞİD’i geriletmek ‘3 yıl alır’ diyoruz

IŞİD’e Karşı Küresel Koalisyon’da ABD Başkanlık Temsilcisi’nin Yardımcısı olan Brett McGurk, resmi temaslar için bulunduğu Ankara’da Skype üzerinden Hürriyet’e röportaj verdi. McGurk’un önemli bazı mesajları şöyle:-Türkiye’nin IŞİD’e (DAEŞ) karşı çok az sayıda, PKK’ya karşı çok sayıda operasyon yaptığı algısı var. Oysa askeri düzenlemeler sürdüğü için DAEŞ operasyonu henüz başlamadı.- İncirlik’in açılması oyunu değiştirdi. İncirlik’ten Suriye’ye uçmak 15 dakika sürüyor. Körfez’den, Bahreyn’den uçmak ise 3 saat. Bu önemli bir fark…- Geçtiğimiz yaz üç yıllık bir harekat planı çıkarmıştık. Örgütü geriletmenin 3 yıl alacağını düşünüyoruz.

Haberin Devamı

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olan Brett McGurk’ün Hürriyet’in sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle:

PKK, TÜRKİYE’YE SALDIRMASAYDI…

VERDA ÖZER: Türkiye ve ABD arasında imzalanan İncirlik mutabakatı sonrasında Türkiye Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine karşı geniş bir hava operasyonu başlattı. ABD’li yetkililer bu operasyonların mutabakatın parçası olmadığını birkaç kez vurguladılar. Bu, Ankara’nın ABD hükümetini bu saldırılardan daha önce haberdar etmediği anlamına mı geliyor? Ya da ettiyse, ABD bu operasyonlara rıza gösterdi mi?

BRETT McGURK: Bu iyi bir soru ve netliğe kavuşturacağım için gerçekten mutluyum çünkü bu konuda çok fazla şey söylendi ve bunların çoğu doğru değil. Türkiye’yle İncirlik üssünün açılması ve IŞİD’e karşı mücadele üzerine yürüttüğümüz müzakereler 9 aydır sürüyordu. Ki çok yapıcı görüşmelerdi. Ve bu görüşmeleri iki hükümet olarak 7 ve 8 Temmuz’da sona erdirdik. General John Allen ve ben bir delegasyonla birlikte o iki gün buradaydık ve çok iyi görüşmeler yaptık. Sonunda da bir dizi prensip üzerinde anlaştık.
Başkanlarımız (Barack) Obama ve (Tayyip) Erdoğan, birkaç gün sonra konuştular ve bu prensipler üzerinden ilerlememize karar verdiler. Ve o zaman bu iki lider İncirlik üssünü açma ve DAEŞ’e karşı operasyonlara başlama konusunda anlaştı. Sonra askeri ekiplerimiz gerekli düzenlemeleri yapmak üzere buluştular. Ve sonunda dün ilk kez insanlı hava uçağımız operasyon yaptı. Birkaç gün önce de insansız hava uçağımız İncirlik’ten kalktı.
Tüm bunlarla eşzamanlı olarak, aslında tam da biz bu görüşmelerimizi sonlandırmak üzereyken, PKK – ki ABD terör örgütü olarak tanıyor – ateşkesin sona erdiğini açıkladı ve Türkiye’ye saldırmaya başladı. Sanıyorum Türkiye’nin kendini savunma hakkının bizim için temel prensip olduğu konusunda çok net olduk. Türkiye uzun zamandır ortağımız ve bir NATO müttefikimiz. Ve PKK bu saldırılara başlamasaydı, Türkiye de PKK’ya karşı saldırıda bulunmayacaktı.
Olan budur. Ve bu konuda net olmak önemli: PKK, IŞİD’e karşı anlaşmamızın bir parçası ya da meselesi değildi. Ancak PKK Türk dostlarımız, ortaklarımız için çok ciddi bir tehdit. Ve bu yüzden PKK Türkiye’ye saldırdığında, Türkiye’nin de cevap verme hakkı vardır. Biz şiddetin azalmasını ve çözüm sürecine geri dönülmesini desteklediğimizi de açıkça dile getirdik. Ancak IŞİD’e karşı işbirliği ve İncirlik konusunda sağlanan anlaşmanın PKK’ya karşı herhangi bir şeyle bağlantılı olduğu kanısı tamamen yanlış.

Haberin Devamı

IŞİD’i geriletmek ‘3 yıl alır’ diyoruz

Haberin Devamı

IŞİD’E HAREKÂT İÇİN DÜZENLEME YAPILIYOR

Netleştirmek istediğim bir başka nokta da şu, çünkü birçok yerde bunu okudum: Mutabakattan beri Türkiye’nin DAEŞ’e karşı çok az sayıda ancak PKK’ya karşı çok sayıda operasyon yaptığı algısı. İşin aslı şu ki, ve bu konuda konuşmak için yetkiliyim, son 8 aydır Ankara’ya 10-11 defa geldim. Türk hükümeti DAEŞ’e karşı operasyonlara başlama konusunda çok istekli. Şu anda bizimle birlikte operasyon yapıyor olacaklardı ancak bunun için önce askerlerimizin aralarında bazı düzenlemeler yapmaları gerekiyor. Profesyonel askerlerimizden oluşan bir ekip şu anda Türkiye’de, Türk ordusuyla bu düzenlemeleri yapmak üzere çalışıyorlar.Vurgulamak istediğim son nokta bu: Türkiye’nin şu anda DAEŞ’e karşı operasyon yapmamasının tek sebebi, bu düzenlemelerin son aşamasında olmamız. Buna “hava görev emri” deniliyor. Çok karışık bir konu. Ve bu düzenlemeleri şu anda askerlerimiz sonlandırıyor. O nedenle Türkiye’nin PKK’yı vurması ve DAEŞ’i vurmaması, yaptığımız mutabakattan çok Türkiye’nin DAEŞ’i vurması için gerekli olan düzenlemeleri yapmamızla ilgili .

Haberin Devamı

-Yani Türkiye’nin PKK saldırılarına öncelik vermesinden dolayı değil?

Yine açık olalım: PKK Türkiye’ye bir tehdit. Ve Türkiye’nin içinde hemen hemen her gün saldırılar yapıyor. Bu saldırıların durması lazım. DAEŞ de Türkiye için tehdit. IŞİD bizim için de tehdit. Ve biz Başkan Obama’dan uluslararası koalisyonla birlikte DAEŞ’i yenmek için her şeyi yapmamız gerektiği gibi bir misyon aldık. Ve bunu yapacağız. Yani Türkiye birçok tehditle yüz yüze. PKK bir tehdit. Ve Türkiye PKK’nın saldırılarına yanıt veriyor. Ama aynı zamanda DAEŞ tehdidi konusunda da endişeli. Hava üssünü bizim hava operasyonlarımız için açtı. Şimdi bunlara başladık ve çok yakında Türk F-16’ları da bizimle birlikte uçacak. Ve bugün uçmamalarının tek sebebi, askerlerimiz arasındaki düzenlemelerin etkili bir şekilde yapılması gereği.

Haberin Devamı

TÜRKİYE PKK’YI VURDUĞUNDA ENDİŞELENDİK ÇÜNKÜ…

-Sorumu tekrarlayabilir miyim: Türkiye hükümeti ABD hükümetine PKK’ya karşı hava saldırılarını önceden haber verdi mi? Ve verdiyse, ABD bu operasyonlara rıza gösterdi mi?

Türkiye egemen bir ülke... Egemenliğine uygun olarak da kendini savunma hakkına sahip. Biz Türkiye’yle yıllarca PKK’ya karşı operasyonlarında birlikte çalıştık, yaptığımız ve 2007’ye kadar giden anlaşmalarımız çerçevesinde bilgi paylaşarak. Ve o anlaşmalar hala geçerli. Türkiye ile işbirliğine de devam edeceğiz. Her şey çok hızlı ilerledi ve her şey halloluyor diye düşünüyorum. Bizim tarafımızda en başta kaygı –ya da kaygı yanlış kelime- endişe vardı, sırf gökyüzünde çok fazla uçak olduğu için. Çok fazla şey oluyor. Ve bir de koalisyon operasyonları var. Ve her şeyin koordine olduğundan emin olmalıyız. Bu nedenle uçuş güvenliği meselesi var ve profesyonel askerlerimiz şu anda sahada Türkiye’yle birlikte bu düzenlemeleri yapıyorlar. Biz her şeyin koordine olduğundan emin olmak istiyoruz ki bu etkili ve emniyetli bir şekilde yapılsın.

Haberin Devamı

O zaman iki hükümetin PKK’ya karşı saldırılarda da koordinasyonunu beklemeli miyiz?

Biz PKK’ya karşı saldırılarla ilgili hiçbir şeyde doğrudan koordine olmuyoruz ancak Türkiye’nin kendini saldırılara karşı savunma hakkına saygı duyuyoruz. Ancak vurgulamak isterim ki aynı zamanda şiddetin azalması ve herkesin tekrar çözüm sürecine geri dönmesi çağrısında da bulunuyoruz. Bu bizim temel prensibimiz. Ve bence Türkiye hükümetinin de öyle.

TÜRKİYE, BİR HAFTADIR IRAK’TA OPERASYON YAPMIYOR

- Peki PKK’ya karşı operasyonların kapsamı ABD için sürpriz oldu mu?

Hayır, sürpriz olduğunu düşünmüyorum. PKK Temmuz’un ilk haftasından beri Türkiye içinde hemen hemen her gün saldırılar yapıyordu. Bunun gerçekten bitmesi gerekiyor. PKK Türkiye içinde saldırılar yapmasaydı, Türkiye de PKK’ya karşı saldırı yapmazdı.
Verda Özer: Bu operasyonların ne kadar sürmesini bekliyorsunuz?
Bunu Türkiye hükümetine sorardım. Irak içinde son bir haftada bir saldırı olduğunu sanmıyorum. Ancak ben yine de Türkiye hükümetine sorardım.

PYD İLE PKK BİZİM İÇİN FARKLI

- Türkiye’nin PKK operasyonları ABD’nin PYD ile işbirliğini olumsuz etkiliyor mu?

PKK bir terör örgütü... PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip. PYD ve YPG Suriye’de DAEŞ’e karşı çok etkili oldular. Biz hava operasyonlarıyla DAEŞ’i bu bölgede zayıflatarak onlara yardım ediyoruz. Tekrar bu konuda okurlarınız için çok açık olmak istiyorum: Bizim Başkan Obama’dan aldığımız misyon, DAEŞ’i zayıflatmak ve sonunda yenmek. Sahada DAEŞ’le savaşan gruplar var ve bizim çalıştığımız ve çalışacağımız gruplar var. Suriyeli Kürtlerin bu çok etkili operasyonlarını kolaylaştırmak için yardım ettik. Ve DAEŞ’le savaşan ve bizimle birlikte çalışan başka birçok Arap ve Hıristiyan grubun operasyonlarına da. Bu operasyonlar had safhada etkili oldu. O sınır bölgesini DAEŞ’e kapatmak çok etkili oldu. DAEŞ’in idari başkenti olan Rakka’yı izole etmek operasyonumuzun temel unsuruydu. Ve bu işbirliği devam edecek. Türkiye hükümetiyle de sürekli temas halindeyiz. Yani burada birçok aktör var. Ve her şeyin mümkün olduğunca şeffaf yapıldığından emin olmak istiyorum. Bizim Suriye Kürtleriyle işimiz, onların DAEŞ’le savaşı sürdüğü sürece devam edecek.

SURİYE KÜRTLERİ HAD SAFHADA ETKİLİ OLDU

- Türkiye ve PYD’nin işbirliği yapması, sizce IŞİD’e karşı savaşı güçlendirir mi? Ve eğer öyleyse, ABD bu iki tarafı yakınlaştırmaya çalışıyor mu? Gelecekte yakınlaşmalarını ve işbirliği yapmalarını bekliyor musunuz?

Diplomatik görüşmelerimizin hepsini açıklayamam ancak elbette PYD’nin Suriye ile ilgili bir vizyonu var ve biz Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunduğundan emin olmak istiyoruz. Bu bizim PYD ile görüştüğümüz temel prensibimiz.
Biz PYD ile konuşuyoruz. Türkiye PYD ile konuşuyor. Herkes birbiriyle konuşuyor. Ama PYD ile resmi ilişki konusunu Türkiye hükümetine bırakıyorum.

- Peki aralarında işbirliğinin yakında olası olduğunu düşünüyor musunuz?

DAEŞ’le savaşan ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve DAEŞ sonrası Suriye’de insan haklarının korunmasını savunan gruplar arasında ve koalisyonla aralarında işbirliği olması çok faydalı olur.
Özellikle kuzey Suriye’de Kobani’yle başlayarak –ki bunun hakkında konuşmaktan mutluyum – Suriyeli Kürt savaşçıların DAEŞ’e karşı had safhada etkili olduğunu gördük. Ve Türkiye dışında iyi anlaşılmadığını düşündüğüm bir husus şu: Kobani DAEŞ’in eline düşmek üzereydi. Kobani’deki Suriyeli Kürtlere kentlerini savunmalarında yardım edeceğimize dair Başkan Obama Ekim ayında karar aldı.Bu kararı almasaydık, Kobani muhtemelen düşmüş olurdu. Ve Türkiye o sırada zaten 200,000 civarında mültecinin akınına uğramıştı. Son derece ciddi bir durumdaydı. Hatırlarsınız ABD ordusu Kobani’ye çok kritik bir anda havadan silah yardımında bulundu. Ve Türkiye de peşmergelerin geçişine izin verdi... Evet, bu çok iyi bir nokta çünkü tarihin anlatımında kayboluyor. Ve sonra Türkiye’ye geldik ve Türkiye ile müzakere ettik. Aslında General Allen ve ben buradaydık ve gece geç saate kadar Başbakan Davutoğlu ile Kobani’deki durumu konuştuk. Bir koridor açılmasına ihtiyaçları olduğunu konuştuk ve Türkiye hemen Kürt peşmergeler için koridor açmayı kabul etti. Sonra Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile bu konuda çalışmak üzere Erbil’e gittik. Ve koridoru açtık. Bu koridor kritik bir zamanda Kobani’ye önemli miktarda cephane ve ağır silah sokmamıza izin verdi. Ve tüm bunlar hava operasyonumuzla birleşince Kobani’de durumun tersine dönmesine yardımcı oldu ve Türkiye tüm bunlar için çok önemliydi.

KOMUTA MERKEZİNDE PYD İLE İRTİBAT HALİNDEYİZ

- Yani ileride de bir işbirliği olmasını muhtemel görüyor musunuz?

Bunu Türkiye hükümetine bırakıyorum ancak DAEŞ’e karşı sahada savaşan gruplarla DAEŞ sonrası Suriye için ılımlı yaklaşımı olan gruplar arasında ne kadar çok işbirliği olursa o kadar iyi olacağını düşünüyorum.
Kürt meselesi konusunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gün önce çözüm sürecinin buzdolabında olduğunu söyledi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD’nin PYD ile işbirliğini olumsuz etkiliyor mu?
Ben Başkan Obama’nın DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyon Özel Temsilcilerinden biriyim. Türkiye iç politikasına dair görüşümü söylemek istemem. Türkiye’de politikanın çok aktif olduğunu biliyorum. Benim ülkemde de politika çok aktif. Tüm bu bölgede de öyle. Ama bizim için önemli olan herkesin DAEŞ ortak tehdidine odaklanması. Daha yeni Erbil ve Süleymaniye’deydim. Biz Kuzey Irak’taki Kürt partileri de DAEŞ ortak tehdidine odaklanmaları için çok teşvik ediyoruz.
O nedenle buradaki politika konusunu Türkiyeli siyasetçilere bırakıyorum ancak biz DAEŞ’in son derece ciddi bir tehdit olduğuna inanıyoruz. Ve bir yere gittiği yok. Dünyanın daha önce görmediği bir sorun. DAEŞ’e katılan yabancı savaşçılar, 80’lerde Afganistan’a gidenlerin iki katı. Ve 100 farklı ülkeden geliyorlar. Şu anda sayıları 26,000’i aşmış durumda. 80’ler Afganistanı’nın el Kaide’yle birlikte nelere yol açtığını biliyoruz.
O nedenle bu son derece ciddi bir tehdit ve sorun. Koalisyonun bir araya gelmesine ve uluslararası toplumun buna çözüm bulmasına ihtiyaç var.
Türkiye hem coğrafyası, hem de ortak değerleri ve çıkarları sebebiyle kilit bir partner. Bu yüzden Türkiye ile çalışmak için Ankara’da bu kadar fazla zaman geçirdik ve DAEŞ’e karşı mücadelemizi arttırmak için ortak anlaşmalara vardık.
Koalisyonun bölgedeki (Erbil ve Katar gibi) askeri karargâhlarında Türkiye’den de irtibat subayları olduğunu sanıyorum. Bu doğru mu? PYD’nin de bu yerel karargâhlarda temsilcisi var mı?
Her gün Katar’dan koordine edilen hava operasyonlarımızda PYD’nin temsilcileri yok. Ancak koalisyon üyelerinin temsilcileri var. Türkiye de artık resmi olarak hava operasyonlarına katıldığı için, Katar’da operasyonun kilit bir üyesi olacak. Ve Türkiye’yle şu anda gerekli düzenlemeler üzerinde çok yakın çalışıyoruz. Bu çok zor bir konu. Hava operasyonlarımız bir yıldır sürüyor, aslında bir hafta önce tam bir yılı doldu. 6,000’den fazla hava saldırısı yaptık. Ve bunu yaparken bir yöntemimiz var. Bu, tarihin gördüğü en kusursuz hava harekatlarından biri. Ve bunu korumak istiyoruz. Şimdi Türkiye’yi sürece dahil etmek bizim için çok önemli. Türk F-16’larını gökyüzüne çıkarmak için şu anda askerlerimiz düzenlemeler üzerinde aktif olarak çalışıyorlar.

- Peki Erbil’deki askeri koordinasyon merkezinizde PYD temsilcisi var mı?

Erbil’de birçok kişiyle ilişkimiz var. Ancak o temelde resmi bir temsilci yok. Ama elbette Suriyeli Kürtler DAEŞ’e karşı savaşırken herkesin nerede olduğunu bilmek istiyoruz ki hava harekâtımız etkili ve yanlışsız olsun.
Dolayısıyla onlarla sahada irtibat kurmak için yollarımız var ve bu çok etkili oldu. Bu temaslar komuta kademelerimizden geçiyor. Erbil de bunun bir parçası, ve hava operasyonlarının yönetildiği Katar’a kadar gidiyor.

- Yani o merkezlerinizde PYD’nin resmi temsilcisi henüz yok?

Resmi değil. Sahada DAEŞ’le savaşan birçok grupla temas kuruyoruz çünkü hava operasyonlarının etkili olabilmesi için iyi bilgi istiyoruz.

OBAMA-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ VERİMLİYDİ

- Başkan Obama 8 Temmuz’da IŞİD’e karşı mücadele konusunda “Türkiye ihtiyacı olan kapasiteyi tam olarak arttırmış değil" demişti. Sizce bugün aynı cümleyi sarf eder mi? Türkiye kapasitesini tam olarak arttırdı mı?

8 Temmuz’la, Başkan Obama ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuştuğu 22 Temmuz arasında çok şey oldu. Şu an olduğumuz noktada, Türkiye hükümeti DAEŞ’e karşı mücadeleye kendini tamamen adadığını açıkça gösterdi ve koalisyon uçaklarının DAEŞ’i vurması için hava tesislerini açtı. Bu daha dün gece oldu. Bu ezber bozan (game-changer) bir şey. İncirlik’ten Suriye’ye uçmak 15 dakika sürüyor. Körfez’den, Bahreyn’den uçmak ise 3 saat. Bu önemli bir fark. Ve bu şimdi başladı.
Türkiye aynı zamanda yabancı savaşçıların Türkiye içindeki şebekelerine karşı da sert önlemler aldı ve biz de bu konuda çok bilgi paylaşıyoruz ve güçlü işbirliği yapıyoruz.
Dolayısıyla Başkan Obama o açıklamayı yaptığından beri çok şey oldu ve biliyorum ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesi çok olumlu, çok yapıcı ve çok verimli geçti. O temelde ilerliyoruz.

- Türkiye’nin önümüzdeki dönemde IŞİD’e karşı somut olarak neler yapmasını bekliyorsunuz? Mesela IŞİD’e karşı operasyonlarına ne zaman tekrar başlayacak? ABD ve Türkiye ortak hava operasyonlarına ne zaman başlayacak? Ve İncirlik dışında başka üsler de ABD’ye açılıyor mu?

Ortak harekâtlar çok yakında başlayacak. Şu anda gerekli düzenlemeler üzerinde çalışıyoruz ve bu askerler arasında yürüyor. Tek mesele her şeyi entegre etmek. Ki operasyon başladığı zaman etkili olsun. Ve başladıktan sonra devam etsin. O yüzden ben bunun çok önemli bir an olduğunu ve çok yakında başlayacağını düşünüyorum. Türkiye başka alanlarda da çalışıyor. DAEŞ’a karşı savaş sadece askeri değil. Yabancı savaşçılara karşı mücadele de var, ki Türkiye koalisyonun bu konudaki çalışma gruplarının birinin başında bulunuyor. Yine, finansmana karşı mücadele var. Türkiye’yle DAEŞ’in finansmanı hakkında ne biliyorsak paylaşmak çok önemli ve kritik oldu. Bu devam edecek. Bir de insani yardım var. Türkiye mültecilerden bölgede en çok etkilenen ülkelerden biri.Ve partnerlerimize askeri destek de veriyoruz. Türkiye ise kritik bir üye. Dolayısıyla bu beş konuda da Türkiye koalisyon için önemli bir üye. Zaten bu nedenle buraya bu kadar çok geldik. DAEŞ’e karşı Türkiyesiz başarılı olamayız.

TÜRKİYE IŞİD’E KARŞI OPERASYONLARA BAŞLIYOR

- Türkiye yakında IŞİD’e karşı operasyonlarına yine başlayacak mı?

Evet. Bu tamamen askeri teknik ayrıntılarla ilgili. Bunlar düzenlenip her şeyin entegre olması sağlanacak. Zor bir konu.
Bu konuda askeri meslektaşlarıma riayet ediyorum. Radar ağlarına kadar, her şeyin entegre olması için çalışıyorlar çünkü Türkiye bir yıldır süren bir hava harekatına şimdi dahil oluyor. Bir analoji yapmak gerekirse, sanki uçmakta olan bir uçağa tam uçuşun ortasında başka bir şey ekliyorsunuz. Bu uçak bir yıldır çok rahat uçuyordu. 6,000’den fazla hava saldırısı yaptık. Ve hava gücümüzü nasıl kullandığımız konusunda çok dikkatliyiz. Ve şimdi Türkiye’yi bu operasyona ekliyoruz. Bu demektir ki, Tük F-16’ları da Türk üslerinden havalanacak. Dün gece F-16’larımız uçmaya başladı ve bu Obama ve Erdoğan’ın konuşmasından bu yana çok hızlı bir devir. Yani çok hızlı ilerliyoruz ve Türkiye’yi mümkün mertebe en yakın zamanda bu operasyonlara ekleyeceğiz.

- Peki ABD İncirlik’ten başka üsleri de kullanacak mı?

Türkiye hükümeti bunu önerdi ama bu askeri ihtiyaçlara bağlı.

ÖNEMLİ OLAN IŞİD’İ TEMİZLEMEK

- Türkiyeli ve ABD’li yetkililerin güvenli bölge (GB) ve uçuşa yasaklı bölge (UYB) konusundaki açıklamaları arasında büyük bir uçurum var. Türk yetkililer GB ve UYB isterken, Amerikalı yetkililer ısrarla bu fikre karşı çıkıyor. “IŞİD’den arındırılmış bölge” de bulunan orta yol gibi görünüyor. Öncelikle buna katılır mısınız? Ve lütfen ABD’nin GB kurulmasına neden karşı olduğunu açıklayabilir misiniz? Suriye rejimiyle çatışma riski taşıdığı için mi?

Bu harika bir soru. Artık Türkiye ile gerçekleştirmeye çalışacağımız bir dizi prensip üzerine vardığımız bir anlaşmamız var. Bunun birinci adımı, şu anda ilerleyen hava harekatı. İkinci aşaması DAEŞ’i Suriye’de Azez ve Cerablus arasındaki stratejik bölgeden temizlemek. Burası DAEŞ için başlıca merkez. Buraya örgüt bir yıldır takviye yapıyor. Onları buradan temizlememiz gerekiyor.
Ve bu harekâtta başka faktörler de var. Burası gerçekten kritik bir bölge. Yabancı savaşçıların ihtiyaçlarını karşılamaları açısından ve başka birçok sebeple önemli bir bölge. Türkiye’yle bunu yapmak için nasıl birlikte çalışabiliriz diye konuştuk. Sahada Suriyelileri istiyoruz. ABD ya da Türkiye askerleri olmayacak. O nedenle sahada Suriyeli kuvvetleri organize etmek için çalışacağız –Suriyeli ılımlı muhalifleri- ki bu kritik ve stratejik bölgede DAEŞ’e karşı etkili savaşabilsinler.
Şimdi: Bunu nasıl yapacağız? Bu konuda henüz anlaşmadık çünkü konuşuyoruz. Şimdi prensipte ve bir çerçevede anlaştığımıza göre, bunu askeri olarak nasıl yapacağız. Bu noktada Türkiye’de bulunan ve Türklerle bu konuyu konuşan askeri meslektaşlarıma riayet ediyorum. Ve bu görüşmeler çok iyi gidiyor. Çok karışık, zor bir konu. Bunu hızlı yapmak istemiyoruz. Doğru yapmak istiyoruz. Ve daha yeni başladı. ABD F-16’ları dün gece İncirlik’ten kalkıp bu stratejik bölgede 16 hedefi vurdu. Ve bu devam edecek.
Ben GB ve UYB konuşmalarının geçtiğimiz iki yıldır yürüyen tartışmaların kalıntısı olduğunu düşünüyorum ki Türkiye hükümetinin UYB kurulmasına dair pozisyonunu biliyoruz.
Ve elbette ABD UYB’yi birçok sebepten dolayı desteklemiyor. Ama ben bu tartışmaya geri dönmenin ya da şu anda durduğumuz yere renk vermesinin yararlı olduğunu düşünmüyorum. Gücümüzü bu bölgede odaklamada mutabık kaldık ve şu anda bunu nasıl yapacağımız üzerine çalışıyoruz. Daha sonra, DAEŞ’i bu bölgeden çıkardıktan sonra, tabii ki mültecilerin gönüllü olarak evlerine geri dönebileceği koşullar oluşsun istiyoruz. Ama bu zaman alacak. Ve daha o noktada değiliz.
Dolayısıyla adını ne koyacağımıza odaklanmıyoruz. Önemli olan DAEŞ’i o bölgeden çıkarmak istememiz. Bu çok önemli bölgeye yeniden hayat getirmek istiyoruz ve bunu nasıl yapacağımıza dair Türkiye’yle birlikte çalışacağız.

- ABD’nin GB’yi birçok nedenden dolayı istemediğini söylediniz. Bu sebepler neler? Uluslararası toplumun onaylamama ihtimali mi? Ya da Suriye rejimiyle çatışma riski taşıması mı?

Bence GB kelimesi bizi UYB tartışmasına geri götürüyor ve dediğim gibi bunun çok faydalı bir tartışma olduğunu düşünmüyoruz. Nasıl adlandırdığınız önemli değil. Amaç DAEŞ’i bu kritik bölgeden çıkarmak, nasıl Suriye’de ve Irak’ta da DAEŞ’i kritik bölgelerden ve kentlerden çıkarmak için başka gruplarla birlikte çalıştıysak. Hedef bu .Eğer buna “IŞİD’den arındırılmış bölge” demek isterseniz, sorun yok. IŞİD’i bu kritik bölgede yeneceğiz ve geri dönüşler için uygun koşulları oluşturmak istiyoruz.
Burada hipotezlerden bahsetmiyoruz. Bu hava harekâtını bir yıldır yürütüyoruz. Ve yoğunlukla uçtuğumuz yerlerde –Kobani buna dâhil- tamamen o hava sahasını kontrol ediyoruz. İncirlik’ten kalkınca ve Türkiye de bizimle birlikte İncirlik’ten uçunca ve koalisyon ortaklarının da İncirlik’ten uçacağı ihtimalini düşününce, bunlar bu kritik bölgedeki tüm oyunu değiştirecek.
Ve biz terminolojiye ve nasıl adlandırılacağına odaklanmak istemiyoruz. Biz “DAEŞ’i bu bölgeden nasıl çıkarırız”a odaklanmak istiyoruz.

AHRAR’UŞ ŞAM’LA ÇALIŞMIYORUZ

- “Ilımlı muhalif güçler” dediniz biraz önce. Kimler bu ılımlı muhalifler ABD için? Mesela Ahrar el-Şam onlardan mı? Ve Türkiye ve ABD hangi muhalifleri destekleyeceklerinde anlaştılar mı?

Bu iyi bir soru. Biz Ahrar’uş Şam’la birçok sebepten dolayı çalışmıyoruz. Türkiye ile sadece karşılıklı anlaştığımız gruplarla birlikte çalışacağımız konusunda anlaştık. Ve birçok grup var. Bu, Türkiye ile şu anda görüştüğümüz konulardan bir tanesi. Ama karşılıklı anlaştığımız bir dizi grup var. Ancak içinden seçebileceğiniz çok geniş bir havuz var.
Son zamanlarda ABD, Rusya ve Suudi Arabistan arasında diplomasi yoğunlaştı. Diğer yandan Başkan Obama dahil ABD’li yetkililer gittikçe daha fazla Suriye’de “siyasi geçiş”ten bahsediyorlar. Bu, ABD’nin somut olarak Esad’sız bir siyasi çözüm için çalışmaya başladığını mı gösteriyor? Ve Rusya ve İran’ın Esad’dan desteklerini yakında çekmelerini bekliyor musunuz?
Bence herkes Suriye’de Esad Şam rejiminin başındayken istikrarlı bir gelecek olamayacağını görüyor. O nedenle bu korkunç savaşı bitirmenin tek yolu, Esad’ın devrilmesine götüren siyasi bir geçiş. Bu konuda oluşmakta olan çok geniş bir fikir birliği olduğunu düşünüyorum ve dediğiniz gibi çok fazla diplomatik hareket var. Dışişleri Bakanı Kerry Doha’da Suudi Dışişleri Bakanı Adel al-Jubeir ve Rus mevkidaşı Lavrov ile özellikle Suriye’yi konuşmak üzere buluştu. Yeni fikirler de ortaya çıkıyor. Suriye’ye istikrar getirmenin ve savaşı sona erdirmenin tek yolunun Esad’ın gitmesini sağlayacak siyasi bir geçiş süreci olduğuna dair bir mutabakat oluşuyor.

- Peki yakın gelecekte ABD, Rusya ve Suudi Arabistan’dan ortak bir siyasi çözüm beklemeli miyiz?

Bence Suriyelilerin kabul edeceği bir siyasi geçiş çerçevesinde anlaşılması herkesin umudu. Sonuçta bu Suriye’nin geleceği ve görüşmeler de bunun üzerine. Ama şu anda bunların nereye gittiğine dair spekülasyon yaratmak istemem.

- Umudunuz yükseldi mi bu görüşmeler sonrasında?

Son 10 yıldır bu savaşların içinden geçen hiç kimse bence umudun yükseldiğini söyleyemez. Söyleyebileceğimiz, siyasi çözümler bulmak için diplomatik olarak elimizden gelen herşeyi yapmak zorunda olduğumuz. Bakan Kerry’nin Ruslarla, Suud’larla ve başka birçoklarıyla bu savaşı bitirebilecek ortak bir çerçeve ve yol bulmak üzere bu kadar çok görüşmesinin sebebi de bu.

TÜRK ASKERİ İLE İLİŞKİLER DERİNLEŞİYOR

- 1 Mart Tezkeresi sonrasında Pentagon ve Genelkurmay arasında ilişkiler soğumuştu. İncirlik mutabakatının bu ilişkileri tamir ettiğini düşünüyor musunuz? İlişkiler yeniden eski iyi günlerine dönmüş olabilir mi?

Bilmiyorum. 2003’te şu anki işimi yapmıyordum. Ancak tecrübeme bakarak söyleyebileceğim, Türk ordusuyla inanılmaz yakın bir ilişkimiz olduğu ve özellikle buradaki profesyonel askerlerimiz Türk ordusuyla ve askerleriyle sürekli olarak doğrudan çalışıyorlar. Ben ilişkinin çok yakın olduğunu düşünüyorum.
Mutabakatı sağladığımızdan beri, askerlerimiz arasında teknik düzenlemeleri yapmak ve iki ülke liderlerinin telefon görüşmelerinde belirledikleri vizyonu uygulamak üzere mesaileri arttı. Dolayısıyla bu anlaşma kesinlikle askerlerimiz arasında zaten derin olan bağları daha da derinleştirme potansiyeline sahip.

- Yani daha önceki ilişki ve işbirliği seviyesine döndüler?

Geçmiş bir dönemle kıyaslama yapmak istemem. Sadece kendi tecrübeme bakarak konuşabilirim; özellikle de şu anda Ankara’da. Burada olmaktan her zaman çok onur duydum. Ve şu anda, biz konuşurken, askeri uzmanlarımız EUCOM, CENTCOM, Savunma Bakanlığımızdan en iyi elemanlarımız, Türkiye’deki farklı kuruluşlarla mutabık kaldığımız anlaşmaları uygulamak üzere çok yakın çalışıyorlar. Ve bu işbirliği, toplantılar çok çok iyi gidiyor. Son derece yapıcılar ve olumlular. DAEŞ’e karşı ne yapmak istediğimize dair ortak bir vizyonumuz var. Ve askerlerimiz bu düzenlemeleri yapmak için çalışıyorlar.

3 YIL ALACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ

- Samimi olarak, bu savaşın ne kadar sürmesini bekliyorsunuz? Ve sizce sonucu –hem Irak hem Suriye’de –ne olacak? Biliyorum 1 milyon dolarlık bir soru, sorduğum için lütfen kusura bakmayın!

Bakın, DAEŞ’a karşı misyonumuz örgütü yenmek ve ne kadar sürerse sürsün bunun için elimizden geleni yapacağız. Irak ve Suriye’de geçerli olacağını düşündüğümüz genel prensibi belirledik. Çok gerçekçi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu çok zor. Sahada savaş sahadaki ortaklarımızca yapılıyor. ABD ve Türkiye askerlerince yapılmıyor. Dolayısıyla herkesin stratejik sabra ihtiyacı var.
Ancak aynı zamanda DAEŞ’i en yakın zamanda yenmek istiyoruz çünkü DAEŞ kontrol ettiği bölgelerde kadınları esir alıyor, insanları meydanlarda öylesine öldürüyor ve bu insanlar DAEŞ’in altında bu korkunç durumda yaşıyor. Dolayısıyla ABD olarak Türkiye, uluslararası koalisyon, sahadaki Suriyeli ortaklarımız ve sahadaki Iraklı ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. DAEŞ’i kısıtlamak, sınırlamak, ve sonunda yenmek için. Bu biraz zaman alacak ama bunu olabildiğince hızlı yapmak istiyoruz.

- “Biraz zaman” on yıl mı mesela?

Geçtiğimiz yaz üç yıllık bir harekat planı çıkarmıştık. Örgütü geriletmenin 3 yıl alacağını düşünüyoruz. Ama DAEŞ’i yendikten ve Rakka, Musul, Ramadi gibi yerlerden çıkardıktan sonra bile, hücresel bir terör örgütü olarak kalacağını aklınızda tutun.
Irak’ta el Kaide 2011-12’de, yani şiddetin en aza indiği yıllarda bile, hala haftada 5 ila 10 arasında intihar saldırısı yapıyordu. O iki yılda 4,000’den fazla Iraklıyı öldürdü. Bu sefer DAEŞ’i bunu yapamayacağına emin olduğumuz noktaya kadar yenmek istiyoruz. Hala korkunç intihar saldırıları yapıyor. Bugün Bağdat’ta yine bir bombalı saldırıda 60 kişi öldürüldü.DAEŞ alan kontrol etmek istiyor. O alanların hayatını söndürmek istiyor. Ve hücresel bir terör örgütü olarak da kalmak istiyor.
Biz örgütü tüm bu cephelerde yenmeye çalışmak istiyoruz. Hakim olduğu bölgeleri almak istiyoruz. Finansmanını elinden almak istiyoruz. Eleman almak için kullandığı araçları almak istiyoruz. Yabancı savaşçı ağlarını sadece Suriye ve Irak’ta değil, tüm dünyada kurutmak istiyoruz. Ve bu zaman alacak. Ama bunun için uluslararası bir koalisyon kurduk. Türkiye bu koalisyonun kilit ortağı ve bunu zorlamaya devam edeceğiz.

SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE İNANIYORUZ

- Sizce Irak ve Suriye üniter devlet olarak kalacaklar mı?

Irak’ın Anayasasında belirlenmiş olan vizyonu, üniter, federal ve demokratik bir Irak öngörüyor. Buradaki kilit kelimelerden biri “federal”. Bu ademi-merkeziyetçilik prensibi ve Başbakan Abadi’nin kilit prensibi. Bu da Abadi’yi bir önceki, merkezi güce inanan başbakandan çok farklı kılıyor. Abadi gücü ademi-merkezileştirmeye ve daha fededal bir yönetme biçimine inanıyor. Biz buna “işleyen federalizm” diyoruz. Bunun Irak Anayasasında belirlemiş model olduğunu düşünüyoruz. Bu onların vizyonu. Irak hükümetinin vizyonu. Ve istikrarlı bir Irak ve işleyen federalizm için bir model.
Suriye’de ise, şu anki savaşın durumuna bakınca, Suriye’nin nasıl istikrara kavuşacağını öngörmek çok zor ama prensiplerimiz çok net. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğüne inanıyoruz ve sonuçta Esad sonrası Suriye’nin geleceğinin nasıl görüneceği Suriyelilere bağlı.

- Fransa, İngiltere ve Körfez ülkeleri gibi koalisyon ortaklarınızın ne zaman IŞİD’e karşı hava operasyonlarına katılmalarını ve İncirlik’i kullanmalarını beklemeliyiz?

Bu kararı Türkiye hükümetinin koalisyon ortaklarını davet etmek üzere alması gerekir –ki koalisyon ortaklarını hoş karşılayacaklarını açıkça belirttiler. Ancak bunun için başkentleri ayrı ayrı davet etmesi gerekir. Ve en önemlisi bunlar koalisyon ortaklarının başkentlerin alacakları kararlar. Yani İngiltere, Fransa, Avustralya, hepsi de hava harekâtına katılmak istediğini söylediler. Ancak kendi ulusal siyasi süreçlerinden geçmeleri gerekir çünkü şu anda bu ülkeler sadece Irak’ta operasyon yapıyorlar.
Biz tabii ki bu ülkelerin Suriye harekatının tam parçası olmalarını hoş karşılarız. Ve bu tabii ki Türkiye’den ve İncirlik’ten en etkili şekilde olur. Ancak bunlar başkentler arasında yapılacak görüşmeler. Dolayısıyla adım adım ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum.
Liderlerimiz 22 Temmuz’da konuştuğundan beri bence çok hızlı yol aldık. Sadece 2 hafta içinde insansız hava operasyonlarımız İncirlik’ten başladı. Dün gece de F-16’larımız İncirlik’ten kalktı. Bir sonraki adım Türkiye’yi hava harekatına tamamen entegre etmek ve bu yakında olacak. Sonra da diğer koalisyon ortaklarımızla ilgili meseleyi ele alacağız. Ancak bu, günün sonunda Türkiye hükümetinin ve koalisyon ortaklarının başkentlerinin kararı olacak.

- Peki ya Körfez ülkeleri? Onlar da ne zaman ABD ve Türkiye ile birlikte hava operasyonlarına başlayacaklarını tartışıyorlar mı?

Bence adım adım ilerlemek istiyoruz. Körfez ortaklarımız Suriye hava harekatının bir parçası ve bu harekatın İncirlik’ten uçarak çok daha gelişeceğini düşünüyoruz. Bunlar devam edecek görüşmeler. Ancak şu anda vurgulamak istediğim, nerede olduğumuz. Bundan bir aydan az bir zaman önce bu anlaşmaya vardık. Ve İncirlik’ten hava operasyonlarını başlatmak üzere çok hızlı hareket ettik. Bu daha başlangıç. Türkiye’yi çok yakında bu harekata katacağız ve sonra koalisyon ortaklarımız meselesini ele alacağız.

- Çok teşekkürler Sayın Büyükelçi

Yazarın Tüm Yazıları