Başkalarının hikâyeleri ve Bizim Dünyamız

Dünyadaki genel trend, bir ‘hikâye anlatmak’. Lokantalarda da artık oyunun kuralı bu. Biz geriden geldik ama bu işi iyi öğrendik. Bazen bilinenlere yeni adlar vererek, bazen ‘arabesk sunum’ yoluyla yapıyoruz bunu. Bu arada da mutfağımızın kalitesi düşüyor. Bakırköy’deki küçük meyhane Bizim Dünyamız ise lezzetli yemekleri ve farklı duruşuyla özgünlüğünü koruyan, özel bir yer.

Haberin Devamı

Günümüzde kısa yoldan ve zahmete girmeden başarıyı yakalamanın tek yolu var: Anlatacak bir hikâyen olsun. Hikâyenin gerçeklik payı çok önemli değil. Önemli olan algılarla oynayarak başkalarını ikna etmek.
Politika ve iş dünyasında çok önemli hikâye. İdeolojinin içeriğinden çok, kiminle ve nasıl iletişim kurduğun önemli. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve şu aralar yıldızı sönmeye başlayan Kanada Başbakanı Justin Trudeau. Farklı ideolojileri var ama ortak özellikleri, çok insana cazip gelen bir imaj yaratıp bu imajı etkili bir şekilde kafalara kazıyabilmeleri. Trudeau için “İlk Instagram başbakanı” denmesi abartı sayılmaz.
Başkalarının hikâyeleri ve Bizim Dünyamız
(5 üzerinden 4.5 yıldız)10 Temmuz Cad. No: 85/A Yenimahalle, Bakırköy/İstanbul
(0212) 583 47 31
Eşeği boyayıp
sahibine geri satmak
İş dünyasında da böyle. Gençken bir sene, ‘high-tech start up’ denen yüksek teknoloji ve ‘venture capitalist’ denen riskli girişimlere para koyan sermayedarların finanse ettiği bir şirkette çalıştım. CEO’muz içi boş ama ağzı iyi laf yapan ve iletişim kurmada olağanüstü biriydi. Birçok sermayedarı, kimsede olmayan bir vizyonu olduğuna inandırdı. İki sene içinde şirket halka açılacak ve değeri 100 milyar dolar olacaktı.
Gerçekten sağlam teknolojileri olan yeni kurulmuş şirketler sermaye bulamıyordu. CEO sayesinde biz kolay bulup milyon dolarlar içinde yüzer hale geldik. Ama ben biliyordum ki kayda değer bir teknolojimiz yoktu; ‘boş laf ve vaat’ satmıştık. Sonunda da tabii şirketten ne köy ne kasaba oldu, çalışanlar işini kaybetti ama CEO yüksek maaş, ikramiye falan derken bayağı ihya oldu.
Lokantalarda da artık oyunun kuralı bu. Dünyadaki genel trend böyle. Biz geriden geldik ama hikâye satmayı iyi öğrendik. Bazen eskiden beri bilinenlere yeni adlar verip, ‘eşeği boyayıp sahibine geri satarak’. Bazen daha önce bir yazıda tartıştığım gibi ‘arabesk sunum’ yoluyla.
Sosyal medyayı bu amaçla kullanan ve kullandıran lokanta işletmecileri çoğaldı. Bu arada da mutfağımızın kalitesi düşmeye başladı. Günümüz dünyası bu.
Başkalarının hikâyeleri ve Bizim Dünyamız
Rezervasyon alınmıyor
Bakırköy’deki minik Bizim Dünyamız meyhanesinde yerken bunları düşündüm. Buranın sahibi ve aşçısı Faruk Bey (Pınar) günümüz dünyası ve sanal gerçeklerin çok dışında yaşayan, duygusal biri. Eski Türkiye insanı. Reklamını yapmıyor, yapamıyor. Nefis mezeleri yedikten sonra lafları kerpetenle çeker gibi ağzından alıyorsun. Bezelye hariç hiç konserve kullanmıyor. Mezelerin hepsini sıfırdan kendi hazırlıyor. Bunu yapabilmek için kapasite özellikle sınırlı. 48 kişi.
‘Şunda iddialıyım, bunda iddialıyım’ lafları çıkmıyor ağzından. Kabahati başkasında bulup gerçeği çarpıtan biri de değil. “Uykuluk sanki kumlu gibiydi” dediğimde tipik vatandaşımız bin dereden su getirir ya da herkesin beğendiğini söyleyip ‘Sen anlamıyorsun’ demeye getirir. Faruk Bey, “Mangal iyi temizlenmedi demek” cevabını vererek başkasına saygısı olan biri olduğunu kanıtlıyor. Demek ki ‘özsaygı’sı var.
Mutfağı da bunu kanıtlıyor. Başkalarının hikâyeleri ve beklentilerinden yola çıkarak kurulmuş bir mutfak değil bu.
Adı üzerinde. Kendi dünyası. Bizim Dünyamız derken de herhalde kendisiyle aynı damak zevkinin ötesinde, aynı etik değer ve öncelikleri paylaşanları kastediyor. Bu yüzden rezervasyon almıyor. Ben de buranın müdavimi biriyle geldim ve tanıştırıldım kendisine.
İyi ki de gelmişim. Yukarıdaki örnek dışında mezeler özgün, iyi ve bol malzemeyle hazırlanmış ve çok lezzetliydiler.
Başkalarının hikâyeleri ve Bizim Dünyamız
Bizim Dünyamız’da mezeler özgün, iyi ve bol malzemeyle hazırlanmış ve çok lezzetliydiler. Örneğin yaprak ciğer pamuk gibi; kokusuz ve ne çok ince ne de kalın kesilmiş.
Tereyağlı ve bol fıstıklı humusun ikincisini istedik
Semizotu salata bol yeşil soğan ve zeytinyağlı; çok iyi. Deniz börülcesi diri ve bol sarmısaklı. Tereyağında kızarmış acı biberli sarmısağı mutlaka isteyin. Bol yeşil soğan ve yeşillikli beyin, tam olması gereken dokuya sahip. Yani fazla haşlanmamış. Jelatini bozulmamış. İnce kesilmiş dil nefis. Ah, bir de tatlı hardal yerine Dijon olsa yanında!
Paçanga böreği yağını çekmemiş ve malzemesi bol. Yaprak ciğer pamuk gibi; kokusuz ve ne çok ince ne de kalın kesilmiş. Tereyağlı ve bol fıstıklı humusu çok sevdik ve ikinciyi istedik.
Kâğıtta domates, limon dilimi ve tereyağlı pastırma da bana cazip geldi. Adı şıllık! Çılbır bulmak da çok hoş bir sürpriz oldu. Kuzu kavurma başarılı. Elma ve tarçınlı sıcak helva da mide cilalamak için birebir. Güzel bir dünya!

Yazarın Tüm Yazıları