20 yıl önce gidip bayıldığımız restorana yeniden yolumuz düşünce...

Hotel Empordà’ya adım attığımız an pişmanlık duyduk. Dümdüz ve gösterişsiz... Ama El Motel’deki üç saat süren öğle yemeğinden sonra keyiften dört köşeydik. Yemek nefisti ve fiyatlar çok iyiydi. Aradan 20 yıl geçti. Gene bu civara yolumuz düştü. Gözlerim ilk gidişimden aklımda kalan minik kalamar çöp şişi aradı. Hemen buldum. Yüzüm güldü.

Haberin Devamı

20 yıl önce gidip bayıldığımız restorana yeniden yolumuz düşünce...
Benim stratejim, önce şarap listesine bakıp seçtiğim şaraba göre karar vermek. Nadir bulunan olağanüstü bir Galisya beyazı seçtim. Deniz ürünlerine ağırlık vereceğiz demek bu.

Seneler geçti üstünden, detayları unuttum. Fransa’da Collioure adlı kasabaya gitmiştik bir haftalığına. Beni buraya çeken iki neden vardı. Öncelikle yaşamının büyük bölümünü bu kasabada geçirmiş yazar Patrick O’Brian. Ünlü yazarın ‘Katalanlar’ adlı romanı ‘Aubry-Maturin’ serisi gibi akıcı değildir ama geçen yüzyılın başındaki Katalan yaşamı ve gelenekleri hakkında iyi fikir verir. İkincisi; burada yaşamış olan Picasso’nun bazı tablolarının ‘Les Templiers’ adlı lokantada olduğunu duymuştum. Ama aradığım ortam ve gastronomiyi tam bulamadım, istediğim heyecanı pek yaşayamadım.

Haberin Devamı

Diğer bir Michelin yıldızlılardan daha iyiydi

Les Templiers iz bırakmadı. Diğer bar ve lokantalar da... Kasaba güzeldi ama çok tenhaydı ve melankolik bir hava vardı.  Mevsim sonu olduğu için hava çok güzel  olmasına rağmen plajlar boştu. Gittiğimiz plajın işletmecisiyle sohbet ettik. Adı galiba Didier idi.  Ben, “Collioure, çok güzel” dedim. Omuz silkti. “Hayat yok burada” dedi. Bizim Kaliforniya’dan geldiğimizi öğrenince bayağı heyecanlandı. Adamın aklı fikri orada. Biz Kaliforniya’daki stresli ve robotvari yaşamdan kaçmak için buraya geliyoruz, o buradaki tekdüzelikten kaçmak için oraya gitmek istiyor. ‘Komşunun tavuğu kaz görünür’ örneği. Her neyse. Adama yemeklerin hayal kırıklığı uyandırdığını söyledim.

O da aynı fikirdeymiş. “Ama Katalan mutfağı güzeldir” dedi. İyisi İspanya’daymış. “Figueres buraya bir saat, orada çok güzel bir lokanta var” diye de ekledi. Hotel Empordà’daymış. El Motel adı. Dali müzesine yakınmış. Pahalı da değilmiş.

Adamı dinledik ve gittik. İyi de etmişiz. Önce Dali’nin ev-müzesini gezdik. Onun iç dünyasını ve çeşitli fantezilerini yansıttığı eserler büyüleyici ve düşündürücü.

Hotel Empordà’ya adım attığımız ansa pişmanlık duyduk. Dümdüz ve gösterişsiz... Ama üç saat süren öğle yemeğinden sonraysa keyiften dört köşeydik. Yemek nefis ve fiyatlar çok iyiydi. Lokantanın bir Michelin yıldızı vardı. Fransa’daki bildiğim bir Michelin yıldızlılardan daha iyiydi ve onların yarı fiyatına yemiştik. “Ne yedin” diye sorarsanız bir tanesi belleğime kazınmış. Çöp şiş gibi kısa şişlere geçirilmiş parmak boğumu büyüklüğünde kalamarlar.

Haberin Devamı

Aradan 20 yıl geçti. Gene bu civara yolumuz düştü. Costa Brava’ya. İspanya’nın kuzeyindeki Katalan bölgesi. Barselona’ya yakın. Kaldığımız yer, Llafranc, Figueres’e bir saat. Gene aynı otelin lokantasına gittik. Giriş, sanki eskiye göre daha bir lüks göründü lokanta gözüme. Hava güzel. Terasta güzel bir masaya buyur ettiler. Önüme gelen İngilizce mönüyü elimle itip İspanyolca istedim. Bunun nedeni birçok deniz ürününün İngilizce karşılığının muğlak olması. İspanyolca konuşamam ama mönüleri deşifre edebiliyorum.
20 yıl önce gidip bayıldığımız restorana yeniden yolumuz düşünce...
Terasta güzel bir masaya buyur ettiler.

Tatlı öncesi elbette ki peynir tabağı

Gözlerim 20 sene öncesinden aklımda kalan minik kalamar çöp şişi aradı. Hemen de buldum. Tarhun otu soslu, sacda (a la plancha) pişmiş, şişte minik kalamar. İçim rahatladı ve yüzüm güldü bunu görünce.

Haberin Devamı

Bunun dışında neler ısmarlayacağız? Benim stratejim, önce şarap listesine bakıp seçtiğim şaraba göre karar vermek. Şarap listesi burada çok zengin. Nadir bulunan olağanüstü bir Galisya beyazı seçtim. Deniz ürünlerine ağırlık vereceğiz demek bu. Nefis karidesli kroketlerle başladım. Sonra yukarıda bahsettiğim çöp şiş kalamar. Belleğimiz bizi yanıltmamış. Olağanüstü. Sonra yörenin beşamel sos ve peynirli, dana etli kanelonisi. İyi. Arkadan son zamanlarda yediğim en kaliteli patlıcan. Hünkârbeğendiyi andırıyor ama patlıcan kalitesi fark yaratıyor. Sonra kaya barbun. Barbun kalitesi bizimkiyle eşdeğer ama pişirme çok başarılı. Kurutmadan ızgara. Arkadan gene taze kalamar. Ama bu avuç içi büyüklüğünde ve ızgara. Roka ve fesleğenli sosla. Son olarak lokantanın spesiyalitesi deniz ürünlü paella.

Haberin Devamı

Tatlı öncesi elbette ki peynir tabağı. Tatlı olaraksa lokantanın ve yörenin spesiyali: ‘Taps de cadaqués al ron y café’.

Ülkede zor olan bir şey de lokanta tavsiyesi. Çünkü 20 ayda çok şey değişiyor. Burada 20 yılda hiçbir şey değişmemiş!

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları