Rusya'da neler oluyor?

Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'ye yüksek düzeyde önemli  ziyaretler yapıldı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ziyareti ittifak üyesi Türkiye'nin 24 Ağustos tarihinden itibaren başlattığı Suriye harekatı ertesinde önem taşıyordu. Bu ziyaret sırasında Türkiye ile NATO arasında güvenlik konusunda dikkati çeken  gündem maddeleri ele alındı.

Haberin Devamı


Güvenlik denince Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesi öne çıkıyor. Öncelikli olarak 15 Temmuz darbe girişimi terör örgütleriyle mücadele kapsamında ele alındı. Stoltenberg'e Türkiye'ye yaşatılan kabus gecesi anlatıldı, TBMM'deki izleri gösterildi.

 

Ardından PKK ile mücadelede gelinen son nokta hakkında bilgi verildi. Türkiye'nin IŞİD'e karşı başlattığı Suriye harekatı anlatıldı.


Stoltenberg de teröre karşı Türkiye'nin kendini savunma hakkı olduğunu dile getirdi.

 

Aynı tarihlerde AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişleme’den sorumlu üyesi Johannes Hahn da Türkiye'yi ziyaret ettiler.

 

Haberin Devamı

Bu ziyaret NATO Genel Sekreteri'nin ziyaretinden daha önemliydi. Zira Türkiye'nin NATO ile ilişkilerinde şimdilik önemli bir sorun bulunmuyor. Türkiye'de bazı çevrelerden yükselen "15 Temmuz darbesinde NATO'nun parmağı var" iddialarını ise zaten aklı başında kimse ciddiye almıyor.

 

AB yetkililerinin ziyareti neden önemli? Türkiye henüz AB üyesi değil ve üyelik müzakerelerini sürdürüyor da ondan. Bu koşullarda her iki tarafın da ilişkilerin seyri açısından konuşmalarında dikkatli ve özenli ifadeler kullanmaları,  kamuoyuna da bu anlayışla mesajlar vermeleri gerekiyor.

 

Ziyaretin sonunda yapılan basın toplantısında Türkiye'nin gerek Dışişleri Bakanı gerek AB Bakanı Brüksel'den gelen konukları fırsat bulmuşken sert ifadelerle uyardılar. Türkiye'nin başına gelenlere karşı AB'den yeterli duyarlılık göremediğimizden yakındılar. AB yetkilileri de Türkiye'nin yaşadığı darbe teşebbüsünün boyutlarının bu denli büyük olduğunu yeni kavradıklarını itiraf ettiler.

 

Mogherini ve Hahn Türkiye'den döndüklerinde Avrupa Parlamentosu'nun oturumuna katılarak darbe girişimi sonrası AB-Türkiye ilişkilerini ve Türkiye'ye yaptıkları ziyaret ile ilgili izlenimlerini AB perspektifinden Avrupalı parlamenterlere de anlattılar.

 

Haberin Devamı

Türkiye'nin 15 Temmuz sonrası durumu ile ilgili olarak AB tarafından anlaşılamayan bazı konular bulunuyor. Bu anlaşılamamazlık Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'ye bakışını da olumsuz etkileyebilir. Bunların başında 15 Temmuz ertesinde birdenbire çorap söküğü gibi onbinlerce devlet memurunun terörle ilgisi bulunduğu gerekçesiyle görevlerinden atılmaları, binlerce insanın gözaltına alınması, tutuklanması geliyor. AB bu sürecin bu denli hızlı işlemesini, hayranlıkla değil şaşkınlıkla izliyor.

 

Bu furyada Türkiye'nin ileri demokrasi olma özelliğini kaybetmeden, hukuk devleti, özgürlükler ve çoğulculukla ilgili ilkelere ve yükümlülüklerine sadık kalması gerektiğini AB ısrarla dile getiriyor. Darbe ile ilgili hukuki sürecin adil yargılanma hakkı çerçevesinde yapılması gerektiğini belirtiyor.

 

Haberin Devamı

AB'nin ikinci olarak endişe duyduğu konu ise darbe girişimi ile birlikte başlayan ve o konuyla ilgisi anlaşılamayan gelişmeler. Bu çerçevede bazı gazetecilerin, akademisyenlerin, öğretmenlerin tutuklanmalarına, görevlerine son verilmesine, seçimle göreve gelen Belediye Başkanları'nın görevlerinden alınarak yerlerine kayyum atanmasına AB bir türlü anlam veremiyor.

 

AB şunu bir türlü göremiyor: Olağanüstü Hal uygulaması üç ay süreyle ilan edildi ve olsa olsa bir kez daha uzatılabilecek. Bu süre zarfında Türkiye terörüyle mücadeleyi hızlı biçimde sürdürmek, bu fırsatı değerlendirerek olabildiğince mesafe kaydetmek istiyor. Bu koşullar altında doğal olarak bazı süreçler OHAL dışındaki dönemlerde olduğundan daha az duyarlı biçimde yürürlüğe konuyor.

 

Haberin Devamı

AB'nin de asıl takıldığı nokta bu. Türkiye'nin Terörle Mücadele Yasası'nda bazı değişiklikler ve düzeltmeler yapılması gerektiğini, bu gerçekleşmedikçe Türkiye ile AB arasında Suriye'li mülteci krizi bağlamında varılan mutabakatın yürürlüğe sokulmasında engellerle karşılaşılacağını, vizesiz Avrupa seyahatinin de buna bağlı olduğunu ne kadar anlatırsa anlatsın Türkiye'de duvara çarpıyor.

 

Türkiye kendi terörüyle mücadelesini kendi yasaları ve anlayışı çerçevesinde sürdürecek. Bu konuda AB kriterleri bize uymuyor.

 

Terörle mücadele Rusya'da da gündemde önemli yer tutuyor. Rusya'da 7 Temmuz tarihinde Putin tarafından onaylanarak yürürlüğe giren Terörle Mücadele Yasası terörün tarifini oldukça genişletiyor. Yeni yasaya göre "kanuna uygun olmayan" her türlü davranış "silahlı terör faaliyeti" olarak kabul ediliyor. Bu tür konuların basın ve sosyal medya organlarında tartışılması terörist faaliyet sayılıyor, bu tür tartışmaların içinde yer alan kişiler hakkında bilgisi olup da bunu açıklamayanlar da terörist olarak suçlanıyorlar.

 

Haberin Devamı

Telekomünikasyon şirketleri her türlü veriyi üç yıl boyunca hükümetin kontrolü için saklamaya mecbur tutuluyor, istihbarat örgütüne her türlü kriptolanmış bilgiye ulaşma yetkisi veriliyor.

 

Kanun Rusya'da kamuoyunda büyük tartışma yarattı. Rusya'nın iltica hakkı tanıdığı Edward Snowden dahi yeni kanunu  "Rusya'nın Büyük Birader'i" olarak niteleyerek George Orwell'in meşhur "1984" isimli romanına yollama yaptı.

 

Bütün bu tartışmaların sonunda, geçen hafta Putin söz konusu kanunun yeniden gözden geçirileceği ve gerekli uyarlamaların yapılacağı işaretini verdi.

 

AB ile üyelik müzakereleri sürecinde olmayan ve ileri demokrasi olma hamlesi içinde bulunmayan Rusya'da Terörle Mücadele Yasası ile ilgili gelişmeler oldukça şaşırtıcı. Yoksa Rusya AB'ye üyelik başvurusuna mı hazırlanıyor?

 

Yazarın Tüm Yazıları