Komşularımızdan beklentilerimiz

Popülizmin en sık kullandığı kavramlardan biri milliyetçiliktir. Milliyetçilik üzerine inşa edilen siyasi söylemlerle güçlü duyguları canlandırarak yaratılan toplumsal hareketlilik siyasi iktidarların sık başvurduğu yöntemlerdendir.

Haberin Devamı


Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolar bu genç devletin komşularıyla ilişkilerini yayılmacı ve toprak kavgalarını tahrik edici bir söylem kullanmaksızın inşa etmişler ve sürdürebilmişlerdir. Bu başarı onların diplomasi yeteneği ve erdemli devlet adamı anlayışları sayesinde mümkün olabilmiştir.

 

Bu dengeyi kurmak ve korumak hiç de kolay olmamıştır. Zira Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihteki ömrü tamamlandığı zaman onun toprakları üzerindeki işgal kuvvetlerine karşı verdiği emsalsiz Kurtuluş Mücadelesi sonunda küllerinden doğan bu yeni ve genç devletin böylesine olgun davranması barışı özlemesinden, dünyaya bakışını barış, kalkınma ve demokratik bir hukuk devleti anlayışı üzerine inşa etme arzusundan kaynaklanmıştır.

 

Haberin Devamı

Benzer yaklaşımların komşularımızda da hakim olması beklenirdi. Ama hemen hemen her komşumuzda Türkiye’nin topraklarına yönelik çağın gerisinde kalan zihniyetleri temsil eden amaçlar üzerinden politika yapan siyasi partiler, dernekler, cemiyetler olmuştur.

 

Örneğin Ermenistan...Ermenistan’da hala 1915 olayları ile ilgili olarak kullanılan söylem dile getirilirken doğu Anadolu topraklarının “Batı Ermenistan” tabiri kullanılarak anılmasından rahatsızlık duyarız. Ermenistan’da bu konuyu canlı tutmak isteyen çevreler Ağrı dağına “Ararat” adı vererek, bu dağın görüntülerini çeşitli amblemlerde kullanırlar ve adeta bugün barış içinde bir arada yaşamak için çaba gösterdiğimiz komşumuz Ermenistan ile aramızda bir toprak sorunu olduğu algısı yaratmaya çalışırlar. Ne kadar rahatsız edici bir durum?

 

Bu görüşlerin bir devlet politikası olduğu görüntüsünü yaratmamak için olabildiğince özenli ve dikkatli davranan devlet adamları da vardır. Bununla beraber, bu konuyu Türkiye’yi rahatsız edici biçimde kullananlar olduğunda halkımızın duygularının incinmemesi mümkün mü?

 

Haberin Devamı

Aynı durumun Suriye için de geçerli olduğunu bilmiyor muyuz? Bugün kendi toprakları üzerinde egemenliğini yitirmiş olan ve bir iç savaşın pençesinde kıvranan Suriye’de Hatay ve İskenderun’un Suriye toprakları olduğunu iddia eden ve bunu gerçekleştirilmesi gereken bir hedef olarak savunan çevreler yok mu? Bugün hala Suriye’de Hatay’ı Türkiye toprakları içinde değil de Suriye toprakları içinde gösteren bir haritayla karşılaşsak bundan duyduğumuz rahatsızlığı en güçlü şekilde diplomatik üsluba uygun olarak protesto eder, düzeltilmesini isteriz.

 

Orada da hep aynı yaklaşımla karşılaşırız. Sorumlu mevkilerde bulunanlar bu tür iddiaları doğrudan dile getirmemeye ve bu yaklaşımların bir devlet politikası olduğu görüntüsünü yaratmamaya özen gösterirler. Ama her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu ve benzeri davranışlar, haritalar, konuşmalarla karşılaştığında Suriye’nin topraklarımızda gözü olduğunu düşünür, incinir ve bu yaklaşımlara karşı da doğal olarak haklı meşru ve hukuki tepkisini gösterir.

 

Haberin Devamı

Yunanistan’da durum farklı mı? Bugün hala “Megali İdea” fikrine inananlar ve bunun bir gün gerçekleşecek bir görüş olduğunu savunanlar, buna da saf bir şekilde inananlar mevcuttur. Megali İdea fikri Fatih Sultan Mehmet’in Istanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğu’na son verdiğinden beri canlı tutulan bir ülküdür ve bugün de Yunanistan’da hala bu ülküye bağlılığını sürdüren çevreler vardır. Bu fikirler dile getirildiğinde, haritalar üzerinde, konferanslarda, konuşmalarda, gazete yazılarında bu tür iddialar yer aldığında Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızın incinmemesi ve bu tür çağ dışı kalmış düşünceleri dile getirenlere karşı tepki göstermemeleri mümkün mü?

 

Haberin Devamı

Peki Kıbrıs? Çok değil daha geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında bu tür milliyetçi duygular nedeniyle yola çıkan ve aslında Megali İdea’nın Kıbrıs adasındaki tezahürü olarak görülebilecek olan Enosis ülküsünü savunanların Kıbrıs’ta yarattıkları trajediyi unutabilir miyiz? Bugün Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün başlıca nedenlerinden birinin de hala bu ülküye bağlı olan çevrelerin mevcudiyeti olduğunu düşündüğümüzde, çağdaş toplumlarda bu tür düşüncelere saplanıp kalan insanların etrafta olduklarını görmek bizleri şaşırtmıyor mu?

 

Bu ve benzeri yaklaşımlar Türkiye’nin çevresindeki komşularının birçoğunda  mevcuttur ve örnekleri çoğaltmak zor değil. Bu düşünceleri zaman zaman canlandırmak, bunun üzerinden siyaset yapmak, böylece ülkelerindeki milliyetçi duyguları kullanarak bir takım amaçlarını gerçekleştirmek isteyen siyaset ve devlet adamlarıyla karşılaştığımızda onların bu devirde nasıl hala bu tür takıntılara sahip olduklarını anlayamamanın verdiği şaşkınlıkla bir yandan kızıyor, bir yandan da Türkiye’nin bu tür heveslere pabuç bırakmayacak kadar büyük bir ülke olduğunu, o düşünceleri ileri sürenlerin de bir gün olgunlaşarak bu hazımsızlıklarını aşacaklarını ummakla yetiniyoruz.

 

Haberin Devamı

Evet, birçok çevre etrafımızda bu ve benzeri görüşleri canlı tutuyor, aklıselim sahibi devlet adamları da o görüşlerin bir devlet politikası olmadığını ve Türkiye’yi hedeflemediğini savunarak Türkiye insanının tepkisine yol açmamak için çaba gösteriyorlar. Ama inciniyoruz değil mi?

 

Biz komşularımızla barış içinde bir arada yaşamak, onlara huzursuzluk değil huzur vermek istiyoruz. Komşularımızın da bize bakışlarında bu anlayışla hareket etmelerini bekliyoruz. Yine de ara sıra başka görüşleri dile getiren söylemler duyduğumuzda, üzülüyoruz. Yapmamaları dileğiyle...

 

Yazarın Tüm Yazıları