DÜNYA LİDERİ OLMAK...

Dünya kamuoyunun merakla beklediği önemli bir ikili toplantı yarın gerçekleşecek. Almanya Şansölyesi Angela Merkel ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek için Vaşington'a gidiyor.

Haberin Devamı

Başkanlık görevine başladığından bu yana Trump önde gelen birçok dünya lideriyle görüştü. Bunlar arasında Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, Japonya Başbakanı Shinzo Abe, Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu başta geliyorlar.

Bütün bu görüşmelerin elbette önemli yanları vardı. Ancak Trump-Merkel görüşmesi bunların hepsinden önemli bir boyuta sahip. İki lider arasında birçok konuda görüş farklılıkları var. Dolayısıyla, bu resmi ziyaret sırasında bu tür farklılıkların gerek görüşmelere gerek görüşmeler sonrası yapılacak basın toplantısına nasıl yansıyacağı da merak ediliyor.

Merkel şu sırada Avrupa'daki en etkili siyasi lider. Bu konumunun verdiği sorumluluğu da büyük bir dikkat ve özenle yerine getiriyor. Bir devlet yetkilisinin sahip olması gereken titizlik, ağırbaşlılık ve diplomatik üslup ile muhataplarıyla olan temaslarında ağırlığını ortaya koyabiliyor.

Almanya'nın kendi tarihi ile ilgili duyarlılıklarına yönelik incitici hatta tahrik edici ve tüm Alman vatandaşlarını ağır itham altında bırakan söylemler karşısında dahi Merkel soğukkanlılığını yitirmiyor; seviyesini koruyarak bu tür söylemlerin üzücü olduğunu belirtmekle yetiniyor ve ikili ilişkilerin iki taraflı bir bozulma tırmanışı göstermesini engelleyerek sorumluluğu tek tarafta bırakmayı becerebiliyor.

Merkel'in en önemli özelliklerinden biri de başka ülkelerin kendi iç politikalarına ilişkin faaliyetleri için Almanya'yı kullanmalarına fırsat verilmemesi konusunda gösterdiği titizlik. Barack Obama'nın 2008 yılında ABD Başkanlık seçimleri kampanyası sırasında Berlin'de Brandenburg Kapısı'nda konuşma yapma isteğini reddetmesi hatırlardadır.

Buna rağmen, mesafeli başlayan Merkel-Obama ilişkileri iki ülke arasında iki sorumlu devlet yetkilisinin ağırbaşlılığı ve özeni sayesinde sekiz yıl boyunca gayet uyumlu ve karşılıklı saygı esasına göre ilerlemiştir.

Şimdi aynı saygı esaslı ilişkinin Trump ile Merkel arasında da sağlanıp sağlanamayacağı merak ediliyor. Ülkesinde önemli bir seçim yaşayacak olmasına rağmen, Merkel Vaşington'a kendi ülkesinin iç politikasıyla ilgili propaganda faaliyeti maksatlı bir ziyaret için gitmiyor. Aksine, iki liderin gündemlerinde önemli dünya meseleleri, dış ticaret ve dış politika konuları var.

Trump'ın Avrupa Birliği konusundaki fikirleri ortadayken, Birleşik Krallık'ın referandum sonucu AB'den ayrılma kararı vermesini desteklediği bilinirken, ABD ile AB arasında Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın ilerlemesini durdurduğu ve bu konuya olumsuz yaklaştığı gündemdeyken, Merkel'in Trump'ı ikna etmek zorunda kalacağı birçok gündem maddesi bulunuyor.

Bütün bunların yanı sıra, önemli iki ticaret ortağı olan ABD ve Almanya arasındaki ticaret hacminin Almanya lehine 50 milyar euro fazla veriyor olması da Merkel'in önündeki bir başka dezavantaj oluyor.

Trump Almanya'yı birçok konuda eleştiriyor. Örneğin, Merkel'in Suriye'li mülteciler konusunda izlediği tutum Trump'ın doğrudan hedef aldığı ve karşı olduğunu yüksek dozlu eleştirel ifadelerle belirttiği konulardan biri. Merkel de Trump'ın altı Ortadoğu ülkesinin vatandaşlarının ABD'ye girmelerinin engellenmesi konusunda Trump'ın aldığı karardan hoşnut değil.

İki lider Rusya ile ilişkiler konusunda da birbirlerinden farklı düşünüyorlar. Merkel ile Obama Rusya'nın Kırım'ı ilhakından ve Ukrayna'nın doğusunda yarattığı fiili durumdan dolayı bu ülkeye yaptırım uygulanması konusunda ortak bir tutum belirleyebilmişlerdi. Trump'ın yaklaşımlarından Rusya ile olan ilişkiler konusunda farklı bir tavır izlemeye niyetlendiği anlaşılıyor.

Trump Rusya ile olan ilişkilere küresel düzeyde ABD-Rusya ilişkileri olarak bakarak Avrupa'lı NATO müttefiklerinin bu konudaki yaklaşım farklılıklarına duyarsız kalıyor. Bir yandan da Avrupa'lı müttefiklerine karşı NATO Savunma harcamaları konusunda ellerini yeterince taşın altına sokmadıkları ithamında bulunuyor.

Bu son konuda Merkel dikkatli ve sorumlu bir yaklaşım içinde oldu, Almanya'nın savunma harcamalarının artırılmasını dikkate alacağını açıkladı. Bakalım bu vaat Trump'ın yumuşamasına yol açacak mı?

Avrupa'da popülizmin had safhaya vardığı ve Trump'ın da söylemleriyle Avrupa'daki birçok benzeri politikacıya ilham verdiği düşünüldüğünde, Merkel'in Vaşington'a ne büyük bir gerilim içinde gitmekte olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte, Trump'ın da muhataplarıyla karşı karşıya geldiği zaman daha dikkatli ve aldığı brifinglere daha sadık bir söylem kullandığı da gözden kaçmıyor.

ABD-Rusya ilişkilerinin yeni parametreleri daha henüz tam anlamıyla ortaya dökülmedi. Dolayısıyla, Trump'ın Merkel ile yapacağı görüşmenin en önemli unsurlarından birini Rusya ile ilişkilerin oluşturması şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu konuda Merkel'in daha önce Theresa May'in de yaptığı gibi Trump'a yönlendirici nitelikte bazı telkinlerde bulunması bekleniyor. En azından, NATO üyesi Orta Avrupa ve Baltık ülkelerinin duyarlılıklarını ve endişelerini güçlü bir şekilde aktarması umuluyor.

Trump'ın da Merkel'i bu konuda dikkatle dinlemesi bekleniyor. Zira Trump'ın Putin'i yakından tanıyan ve Avrupa'nın önem verdiği güvenlik meselelerini kendisine anlattığı zaman güvenerek dinleyebileceği başka bir lider bulunmuyor.

Yazarın Tüm Yazıları