Hazin son: Gladyatör yaşlanır ve trafik canavarına dönüşür!

Hayatı karmaşa içinde geçen genç bir anne ve şehir içi trafikte kendisine musallat olan bir psikopat... Russell Crowe’u farklı bir portreyle sunan ve basında, kilolu görüntülerinin müsebbibi olarak gösterilen Derrick Borte imzalı ‘Dengesiz’, aksiyona yüklenen, kanlı sahneleri de kullanan ‘eh işte’ türünden bir seçenek.

Haberin Devamı

Hazin son: Gladyatör yaşlanır ve trafik canavarına dönüşür
Arabasında sabit duran bir adam... Yağmurla birlikte sileceklerini çalıştırıyor; ardından parmağındaki yüzüğü çıkarıyor ve önüne park ettiği eve dalarak sakinlerine, içindeki şiddeti yansıtıyor...

Sonra son derece hızlı bir kurguyla kotarılmış ve ülkedeki kaotik trafik ortamıyla birlikte bireylerinin artan öfkesini dışavuran bir jenerik eşliğinde öyküye dalış yapıyoruz. Bu kez karşımızda oğlu, erkek kardeşi ve onun kız arkadaşıyla birlikte yaşayan genç bir anne; Rachel var... Oğlu Kyle’ı okula yetiştirmek için yola düşüyor, yeşil ışıkta ilerlemeyen ve tekrar kırmızıya takılmasını sağlayan bir aracın sürücüsüyle atışıyor. Bu atışma sonrasında yeni bir gerilim hattı yükseliyor; sürücü peşine takılıyor, özür dilemesini istiyor. Bu isteği kabul etmeyince de işler çığırından çıkıyor... 

Haberin Devamı

Konusunu özetlediğimiz ‘Dengesiz’ (‘Unhinged’) iki hafta önce salonlarımıza uğrayacaktı, vizyon tarihi bu cumaya ertelendi. Ama bu hamle, konusu itibariyle ilginç bir tesadüfe yol açtı. Derrick Borte imzalı yapım, geçen hafta gösterime çıkan ve bizim de bu sayfalarda tanıttığımız ‘Tek Başına’nın (‘Alone’) bir başka versiyonu adeta. John Hyams’ın yönettiği yapımda, otoyolda, eşini kaybetmiş ve yeni bir hayata atılmak için çabalayan bir kadının peşine tekinsiz bir seri katil takılıyordu; ‘Dengesiz’de ise bu kez yine problemli bir erkeği, çocuklu bir kadının peşinde ve şehir içi trafiği içinde rahatsız ederken görüyoruz. Metnini deneyimli senarist Carl Ellsworth’ün yazdığı film, tıpkı ‘Tek Başına’ gibi elbette Steven Spielberg’ün ‘Duel’ini de akla getiriyor ama asıl olarak adını bilmediğimiz ancak öykünün bir yerinde Tom Cooper olarak telaffuz eden takıntılı psikopat karakteri üzerinden ‘rahmetli’ Joel Schumacher’in ‘Falling Down’ını (Bizde ‘Sonun Başlangıcı’ adıyla gösterilmişti) daha çok hatırlatıyor.

‘Dengesiz’in arka planında modern insanı çileden çıkaran başta ‘şehir içi trafik’ olmak üzere kimi dertler var ama film bu gerekçeye sığınarak şiddet dozajını giderek yükseltiyor ve sorunlu bir adamın giriştiği kanlı eylemler yoluyla asıl olarak gerilimi sağlıyor.

Haberin Devamı

Sizi çok kilolu gördüm!

Doğrusunu söylemek gerekirse böylesi bir rolde, geçmişin ‘Gladyatör Maximus’u (ya da ‘Robin Hood’u) Russell Crowe’u izlettirmek filmin yaratıcılarına ‘parlak bir fikir’miş gibi gelmiş olabilir; keza Yeni Zelanda kökenli oyuncu da performans açısından fena iş çıkarmıyor ama öykünün kendi içindeki inandırıcılık problemleri ‘Dengesiz’i vasatlıktan kurtaramıyor. Öte yandan Crowe’un yakın zaman önce kilolu görüntüleri basına yansımış ve bunun nedeninin, bu filmdeki karaktere ilişkin olduğu yazılıp çizilmişti. Bu arada genç anne ‘Rachel’da Caren Pistorius’un iyi oyunculuk sergilediğini söylemeliyim.

Hazin son: Gladyatör yaşlanır ve trafik canavarına dönüşür

Tabii temaları birbirlerini çağrıştırıyor ama Almanya doğumlu yönetmen Derrick Borte’nin ‘Dengesiz’i, geçen haftaki ‘Tek Başına’nın sadeliğine ve yarattığı atmosfere sahip değil. Yer yer son derece hızlı bir kurguyla birlikte aksiyona yüklenen film, kanlı sahneleriyle etkili olmaya çalışıyor ama zihinlerde derin iz bırakacak bir yapıma dönüşemiyor.

Haberin Devamı

Bazı sahnelerde yüzü itibariyle iyiden iyiye Richard Burton’ı andıran Russell Crowe’u ‘psikopat’ karakteriyle karşımıza getiren ‘Dengesiz’, ‘Eh işte’ türünden bir seçenek olmuş sonuç itibariyle... Ait olduğumuz coğrafyanın seyircileriyse filmi izlerken özellikle bizdeki, çoğu kez yaptıkları yanına kalan ama işin içine ‘sosyal medya’ girince ceza alma ihtimalleri bir nebze yükselen trafik magandalarını da hatırlayacaklar. 

SİYASAL TARİHİN İZLERİNİ SÜREN ÖYKÜLER

Vişegrad Film Günleri

Ve İstanbul Modern Sinema, ‘Vişegrad Film Günleri’nin beşincisiyle huzurlarımızda. 22 Ekim’de başlayan seçkideki dokuz film, ortak coğrafya ve kültüre sahip dört ülkenin (Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya) Holokost’tan komünizme paylaşılan tarihin izlerini sürüyor. Etkinliğin bu haftaki programı şöyle:

Haberin Devamı

Bugün

Yüz (Mug) / Yön: Malgorzata Szumowska Saat: 12.00

Kaybedecek Bir Şey Yok (Nic nie ginie) / Yön: Kalina Alabrudzinska / Saat: 14.30

Yarın

Veronique’in Çifte Yaşamı (La Double Vie de Veronique) / Yön: Krzysztof Kieslowski / Saat: 12.00

Jüpiter’in Uydusu (Jupiter Holdja) / Yön: Kornel Mundruczo / Saat: 14.30

29 Ekim

Kolya (Kolja) / Yön: Jan Sverak Saat: 12.00

1945 / Yön: Ferenc Török / Saat: 14.30

Bölünürsek Düşeriz / (Musime si Pomahat) Yön: Jan Hrebejk Saat: 17.00

VİZYON TURU

Haftanın diğer seçenekleri şöyle: Konstantin Konovalov’un imzasını taşıyan tarihi yapım ‘Son Kale Hacıbey’. Kadroda Yurdaer Okur, Deren Talu, Aleksandr Sokolov ve Irakli Maruaşvil gibi isimler yer alıyor. Bir diğer yapım, yönetmenliğini Chris Butler’ın üstlendiği animasyon ‘Bay Link: Kayıp Efsane’ (‘Missing Link’).

Haberin Devamı

Hazin son: Gladyatör yaşlanır ve trafik canavarına dönüşürSon Kale Hacıbey

Yazarın Tüm Yazıları