Aziz Yıldırım’ın ‘Otobüs’ isyanı!

FUTBOLUN o kendine özgü meşhur çekiciliğinde, basitliğinin önemini hepimiz biliyoruz.

Haberin Devamı

O kadar basit ki bu oyun, şu ülke topraklarında bir çırpıda konuya vâkıf 40-50 milyon teknik direktör bulabilirsiniz.

Mesleğinde yıllarını verse de belli noktalara gelememiş, uzmanlaşamamış, belli donanımlara ulaşamamış onca insan, iş ‘ayak topu’ olunca sıranın en önünde bitiveriyor.

Yapacak bir şey yok, bu sevdanın doğası bu...

Tablo önümüze böyle gelince kulüpleri yöneten başkanların da futbol bilgisi, görgüsü, deneyimi elbette üst düzeyde oluşuyor.

Haklılar da, o kadar para verip herkesin ahkâm kestiği bir alanda fikir sahibi olmayacaklar da kim olacak?

Haberin Devamı

Hem gerektiğinde ilk olarak soyunma odalarına uzanıp teknik kadroya ve oyuncu topluluğuna ‘gerekli’ ikazları yapanlar da bizatihi onlar değil mi?

İdman sahalarının, soyunma odalarını atmosferini, havasını, haletiruhiyesini onlardan daha iyi kim bilecek ki?

Bu bağlamda F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın geçen haftaki "Anadolu takımları, büyük kulüplere karşı 1-9-1 şeklinde mücadele ediyor.

Futbolumuz böyle gelişmez. Anadolu kulüpleri büyükleri yenmek için mücadele etmeli. Berabere kalıp 1 puana sevinmemeli” şeklindeki açıklamaları kuşkusuz bir futbol birikiminin ve gözlemin de ifadesiydi.

Evet, ‘Üç Büyükler’ namlı ‘İstanbul saltanatı’nı yıkmak için şimdiki futbolun ötesine gitmek, başka çözümler üretmek gerekiyor ama şöyle de bir durum var.

Malum, ‘Endüstriyel futbol’ sadece sahada oynanmıyor: Basın, siyaset, ekonomi, taraftar toplulukları türünden dengeler ele alındığında ortada herkesin kabul edeceği bir eşitsizlik, adaletsizlik var.

Haberin Devamı

Bu dengesizlik ister istemez takımlara da yansıyor. Bazen bir büyüğün kadrosundaki (eskimiş) ‘Dünya yıldızı’nın fiyatıyla bir Anadolu takımının bütün bir kadrosu şekilleniyor.

Hal böyle olunca da bütün bu eşitliği bozan unsurlar takımlar sahaya çıktığında birine 1-9-1 rolünün üstlenmesi gerektiğini söylüyor.

AYAKTA KALMA KÜLTÜRÜ’

Tabii bu tür ‘diziliş’lere sadece dengesizlikler neden olmuyor, ‘Ne olursa olsun kazanma ve ayakta kalma kültürü’ de Anadolu takımının teknik direktörlerini böyle oyun planlarına itiyor.

Çünkü açık oynatıp da ortaya koyacakları güzel futbolu kimsenin takdir etmeyeceklerini çok iyi biliyorlar.

Oysa alacakları bir puan belki de sezon sonunda hem takımlarının kümede, hem de onların kulüple kalmalarına yarayacak.

Haberin Devamı

Asıl problem Anadolu takımlarını teknik direktörlerini oyun ufku değil, oradaki başkanların da kendi klasmanlarında ‘Büyük takımlar’ın başkanlarına benzer bir profil ve refleks sunması.

Bu noktada geçen haftanın bir başka ‘Başkan’ açıklamasına geçmek gerekiyor sanırım ama Yıldırım’a 1-9-1 tarifi üzerinden gerektiğinde ünlü Portekizli teknik adam Jose Mourinho’nun da benzer taktiğe soyunduğunu ve bu defansif düzenin Batı futbol lisanında ‘Sahaya otobüs park etti’ şeklinde tanımlandığını hatırlatmak isterim.

Diğer ‘Başkan’ açıklamasına gelince, Torku Konyaspor cephesinden geldi. Yeşil-Beyazlı kulübün başkanı Ahmet Şan, takımın teknik patronuna ilişkin “Aykut Kocaman’ın kendine has bir sistem ve futbol anlayışı var.

Haberin Devamı

Kocaman’ın sisteminde, benim ve taraftarımızın istediği hücum futbolunu göremiyoruz.

Göze hoş gelen bol gollü maçlar izleyemiyoruz” dedi. Sonrasında açıklamalarının çarpıtıldığını ve kendisine muhalif olan çevreler tarafından istismar ettiğini söylese de bu ifadelerin bir zihniyetin dışa vurumu olduğu aşikâr.

Kocaman’ın teknik becerisi, görgüsü ve üslubu belli...

Üstelik, Konyaspor’da daha önce de çalışmış.

Bu duruma sanırım şöyle açıklık getirmek lazım: Eğer ‘hücum futbolu’na dayalı bir takım istiyorsanız yanlış adrese gitmişsiniz.

Madem böyle bir düşünceniz, özleminiz, hedefiniz vardı, mesela Ersun Yanal bu tanımın hocası.

Takım da çalıştırmıyor. Çalsaydınız kapısını, onunla anlaşsaydınız.

Haberin Devamı

Bu kadar futbolun içindeyseniz zaten kimin, nasıl oynattığını da bilmeniz ve ona göre hareket etmeniz gerekirdi.

OLMADI HOCAM!

Ve buradan, bugüne kadar yaptıkları ve söyledikleriyle hiç de tutarlı olmayan bir açıklamaya gidelim: Şenol Güneş, Gençlerbirliği maçı sonrası bir hakem tartışması üzerinden İlhan Cavcav’a, kendisine yakışmayan ifadelerle (“Cavcav sahadaki hakemi görebilmiş mi ki? Uzağı görebiliyormuş demek!”) ‘Yaşlılık’ üzerinden cevap verdi.

Malum, insanoğlunun normal serüveni içinde ‘Yaşlılık’ önemli ve zorunlu bir durak...

Böylesi bir gerçek ortadayken bu durum üzerinden pek de incelik taşımayan bir açıklama hem teknik adamlık profili hem de eski öğretmen kimliği açısından Güneş’e hiç mi hiç yakışmadı.

Umarım bu konuda en kısa zamanda gerekli düzeltmeyi yapar...

Yazarın Tüm Yazıları