Kes-yapıştır programda dikkat çekenler

Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki 62. hükümetin programını açıklandığında ilk baktığım şu oldu; bir yıldan az bir süre görev yapacak yeni hükümetin programının, 61. hükümet programından ne farkı vardı?

Haberin Devamı

Tamam, ‘kervan yolda düzülür’ bakışıyla hazırlayan da bunu ciddiyetle ele almıyor, ayrıca yeni hükümet de bir devam hükümeti; programın da çok farklı olması beklenemezdi. Bölük pörçük ‘kes-yapıştır’ bir programda dikkatimi çeken unsurları sıraladım;

1. Yeni program büyük ölçüde eskisinin güncellenmiş hali; yapılan icraatlar da, ekonomik figürler de 2011’den 2013’e çekilerek güncellenmiş.

2. Yeni programda, 2013’de yayımlanan 10. Kalkınma Planı’ndan eklemeler yer alıyor. Özellikle 10. Plan’da yer alan dönüşüm programları ‘reform’ niyetine sıralanmış. ‘Üretimde verimliliğin artırılması programı’ gibi 25 dönüşüm programı hükümet programı içine alınmış.

3. Programın bütünlüklü bir ekonomi felsefesi yok; bir tarafta tasarrufları artırma niyetinden bahsederken, diğer tarafta 5 yıllık vadede kamu kaynaklarıyla 250 milyar dolar, kamu-özel işbirliği ile yapılacak 100 milyar dolarla beraber 350 milyar dolar yatırım yapılacağı anlatılıyor. Tasarrufun nasıl olacağını anlatmayan, daha çok temenni düzeyinde ifade eden, ama nereye ne kadar harcayacağını bilen bir programın tutarlığı tartışılır.

Haberin Devamı

4. Programda, son birkaç yılda eleştirilen ve soruşturulamayan skandallar konusunda neler tartışılmışsa, ne eksik kalmışsa birkaç paragraf yeni metne eklenmiş; bunlara dönük bir savunma söylemi olarak yer almış. Örneğin, “Ekonomide yakaladığımız istikrarlı büyüme ve güven orta­mının devamı için ekonomide fırsat eşitliği ve adaleti sağla­yarak hiç kimseye imtiyaz veya ayrıcalık tanımadık. Rekabe­ti iyi işleterek hiç kimse için korunaklı kolay para kazanma alanı oluşturmadık, kurallı bir piyasa ekonomisi anlayışını hâkim kıldık” cümleleri programın ekonomi ile ilgili ilk satırlarında yer alıyor. Kurumlar ve kuralların yerle bir olduğu bir süreçten sonra.

5. Ortaya çıkan bir yolsuzluk ve rüşvet skandalının şüphelilerinden politikacılara dönük dosyalar henüz Meclis’te bekletilirken “Yolsuzluklarla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassa­siyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk.” denilmiş.

Haberin Devamı

6. Yabancı düşmanlığı ve komplocu bakış açısı hükümet çevresinde siyasal hamilik bulurken, güçler ayrılığı fiilen çalışmaz hale getirilmişken, ‘Türkiye’nin dışa açık yapısı ve dünya ile en­tegrasyonunu güçlendirici mahiyette düzenleme­lerden’ bahsediliyor. Bunun katkısıyla hem yerli hem yabancı yatırım­cı için cazip bir ortam haline geldiği, uluslararası sermaye girişinde büyük artışlar sağlandığı not ediliyor. Bu satırlar pek de doğru değil, Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımların 2003-2013 arası dönemde ortalaması 10 milyar dolar, 61. Hükümetin kurulduğu yılı izleyen dönemdeki ortalaması da aynı, değişmedi. Türkiye’nin cari açığı ile orantılandığında, geriye gidiş demek; daha büyük cari açık, giderek görece daha düşük doğrudan yatırımla finanse ediliyor demek. Güçler ayrımının, hukukun üstünlüğünün kalmadığı, yabancı düşmanlığının körüklendiği bir ortamda önemli bir ekonomik zorluğun çözülmesi de güçleşiyor.

Haberin Devamı

7. En ilginç olan program redaksiyonu şurada olmuş; 61. Hükümet programında, “küresel kriz IMF gibi uluslararası kuruluşlardan kaynak kullanmadan, kendi politikalarımız ve imkânlarımızla başarıyla yönettik. Tek bir bankamız batmadı, borç-faiz sarmalına görmedik, finansal piyasalarda çalkantılar yaşamadık” biçimindeki metnin, 62. Hükümet programında aynen ama ‘tek bir bankamız batmadı’ sözü çıkarılarak yenilenmesi epey ilginç.

8. Programa yerleştirilmiş asıl iddialı cümle şu bence; “Kamu Özel İş Birliği Modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek ya­tırımlar kapsamında işletmeciye verilen garantiler ile işletmeci­nin taahhütlerini devlet muhasebe sisteminde takip edeceğiz.” Anlamı şu, devletin kesesinden verilen milyar dolarlık garanti ve taahhütler var; bunlar da muhasebe kayıtlarına yükümlülük ya da borç olarak yazılacak. Örneğin, yeni yapılan bir havalimanı için yapımcı firmalara belli sayıda yolcu başına ücret garantisi veriliyorsa bunu yükümlülük olarak borç hanesine yazacak devlet. Şu anda kime ne kadar garanti ve yükümlülük altında bilinmiyor. Kamuoyu da bilmiyor. Asıl soru şu; bunun muhasebe kaydı yapılacak da, kamuoyuna da açıklayacak mı hükümet?

Haberin Devamı

ugurses@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları