Dünya devleri, Türk tekstili kullanıyor

Daha çocuk yaşlarda babasının Sivas’taki küçük atölyesinde atıldığı iş hayatında önemli yol kat eden İsmail Gülle, yine hedef büyüttü. Yıllardır İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı olarak sektöre hizmet eden Gülle, geçtiğimiz günlerde Türkiye İhracatçılar Meclisi başkanlığı için aday olduğunu açıkladı. Gülle ile bir araya geldik, hem bu heyecanını paylaştık hem de zaman zaman çeşitli krizlerle yüzleştiği bu zorlu maratonu konuştuk.

Haberin Devamı

Dünya devleri, Türk tekstili kullanıyor

Bugün Türkiye’nin ihracat hacminde önemli bir payınız var. Hem aile şirketiniz hem de başkanlığını yaptığınız İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği çatısı altında hatırı sayılır başarılara imza atıyorsunuz. Peki bu iş nasıl başladı? Tekstil dünyasına nasıl adım attınız?

- Babam sayesinde... Tekstil aslında babamızın aşkıydı. Sivas’ta mağazaları vardı. Mal almak için düzenli olarak İstanbul’a gelip giderdi. Bu ziyaretlerden birinde arkadaşının aldığı örgü makinesini görmüş, çok beğenip o işe girmeye karar vermiş. Açıkçası büyük cesaret, çünkü hiç anlamadığı bir işti.

Önceleri hazır giyimci miydi?

- Evet, İstanbul’dan ayakkabı ve giyim alıyor, Sivas’a götürüp satıyordu. Yani mağazacılık yapıyordu.

Haberin Devamı

Amacı, daha doğrusu hedefi neydi?

- Kumaş üretmek. Çünkü o zamanlar iş o kadar kıymetliydi ki. İplik 3 lira, onu kumaş haline getirmeniz de 3 lira. Yani çok üretim yok. Boşluk söz konusu sektörde. Fakat planlanmayan bir durum yaşandı hemen sonrasında.

Ne oldu?

- Kıbrıs Harekatı. Arkasından krizler, enflasyonlar derken iplik oluyor 10 lira, onu kumaş haline getirmek 1 lira. Sıkıntılı dönemdi. Biz bu şartlar altında başladık. Bir yandan okuyor, bir yandan çalışıp babamıza destek oluyorduk.

Kaç yaşında başlamıştınız çalışmaya?

- 13-14 yaşında. Babamızla beraber çalışarak girdik bu sektöre yani...

Sizin o zamanki hayaliniz neydi?

- Enteresan bir soru... O zaman ne hayal ediyorduk açıkçası şu an hatırlayamıyorum. Ama genel olarak o zamanki en büyük hayalimiz bir araba sahibi olmaktı. İkincisi elbette bu işi büyütüp çok daha iyi bir noktaya getirmek.

O hayale ulaşmışsınız da...

- Çok şükür. Önceleri atölye tarzındaydı. Bir makineyle başlamıştık. Sonra 10 makine oldu, derken 20’ye çıktı. İş büyüdü.

BUYURUN ÇOCUKLAR,
İŞİ SİZE BIRAKIYORUM!

İhracat safhasına ne zaman geçtiniz?

- İhracatla tanışmamız 1980’den sonra oldu. 80’den sonra ihracatın en hızlı büyüyen sektörü tekstildi. Biz de o dinamizmden faydalandık. O noktada hem makinelerimiz büyüdü hem de entegrasyonumuz oldu. Önceleri kumaş satıyorduk sadece, sonra onları boyamaya, terbiye etmeye başladık. Derken ipliğini yapmaya başladık. Bugün hammaddeden girip sonuna kadar götürüyoruz işi.

Haberin Devamı

Babaları çok başarılı olan çocuklar çoğu zaman onun kurduğu işi daha ileri taşımakta zorlanıyorlar. Siz o dezavantajı yaşamamışsınız. İşin sırrı neydi?

- En büyük sır, bana göre babamızın cesaretiydi. Babamız işi belli bir noktaya getirdikten sonra dedi ki...

Pardon sözünüzü kesiyorum ama bu arada siz hâlâ Sivas’tasınız değil mi?

- Yok yok, İstanbul’dayız artık. Babam bir gün açtı önüne alacak-verecek defterini, dedi ki “Şu kadar alacağımız var, şu kadar da borcumuz. Buyurun çocuklar, işi size bırakıyorum”... Bence o en önemli kırılma noktalarından biriydi. 1981 ya da 82’ydi. Turgut Özal’ın Başbakan olduğu dönem.

Kaç çalışanınız vardı o zaman?

Haberin Devamı

- Valla fazla değildi, 20 civarındaydı yanlış hatırlamıyorsam.

Ya şimdi?

- Şimdi 1200 civarında.

İŞİN BAŞINDA ÇOK HATA YAPTIK, ÇOK PARA BATIRDIK

◊ Bu büyümenin ardında da babanız var...
- Aynen öyle... O ve onun bize vermiş olduğu sorumluluk... Bizi ileri itti, yolumuzu açıp tümüyle işin içine soktu. Göstermiş olduğu güven bizi çok kamçıladı. Hem yatırım yapmamızda, hem büyümemizde önemli bir dönüm noktasıdır o. Nitekim çok gençtik, hata da yapabilirdik.

◊ Ama yapmadınız...

- Yoo, yaptık tabii ki... Çok hata yaptık hem de. Yanlış yatırımlar yaptık, yanlış insanlara mal satıp para batırdık. Ama her olaydan sonra kendimizi geliştirerek yola devam ettik.

◊ Sizin gibi iş dünyasına atılmayı planlayan gençlere ne tavsiye etmek istersiniz?

- Valla gençler için en önemlisi, yaptıkları işi sevmeleri.

Haberin Devamı

SIFIRDAN SANAYiCi OLUNABiLECEĞiNiN CANLI ÖRNEĞiYiZ

Sıfırdan sanayici olunur mu?

- Sıfırdan sanayici olunabildiğinin canlı örneklerinden biriyiz işte. Burada önemli olan yaptığınız işe inanmanız, sevmeniz. Bu birinci adım. İkincisi gündemi çok iyi takip etmek ve çalışmak.

İhracatta ne durumdasınız şu an, ne kadar yol aldınız?

- Valla bütün üretimimiz ihracata gidiyor. Birincisi direkt kendimiz satıyoruz hammadde olarak. İkincisi bunu konfeksiyon haline getiren firmalara veriyoruz, onlar konfeksiyon yapıp satıyor. Dünyanın bütün bilinen markalarına bir şekilde satışımız var.

Türk tekstilinin dünya pazarındaki yeri ne?

- Dünyanın 7’nci, Avrupa Birliği’nin 2’nci büyük tedarikçisiyiz. Kalite olarak da son derece iyiyiz.

Haberin Devamı

Dünya bu başarının farkında mı peki?

- Biliyor biliyor.

Ama bana hak ettiği yerde gibi gelmiyor. Hiçbir yabancının “Türkiye tekstilde çok iyi” dediğini duymadım. Biz mi kendimizi anlatamıyoruz acaba?

- Bunu söyletememişsek kusuru kendimizde aramamız gerek. Avrupa Birliği’nin ikinci önemli tedarikçisi Türkiye. Bunu hep söylüyorum ki gücümüzü bilelim. Hangi aileye ait olduğumuzu, ne kadar iş yaptığımızı unutmayalım. Bugün alışveriş için girdiğiniz yabancı bir mağazada, ürünün etiketini çevirip baksanız muhtemelen Türk malı çıkacaktır. Bu başarıyı sağlamak için gündemi de takip etmek gerek. Tüketim de, zevk de değişti. Artık insanlar ihtiyaç nedeniyle alışveriş yapmıyor.

Niçin yapıyor?

- Mutlu olmak ve farklı hissetmek için.

Dünya devi markalar da Türk tekstilini kullanıyor mu koleksiyonlarında?

- Tabii ki kullanıyor. Amerika’da vergiden dolayı daha sınırlı bir pazarımız var. Ama Avrupa Birliği, Türk tekstilinin ve hazır giyiminin en önemli partneri. İtalya ve Fransa markalarının alt üreticisiyiz. Türkiye bu yola fasonculukla başladı. Her şeyinin bize hazır verildiği, sadece dikip geri gönderdiğimiz noktadan bugün kendi tasarımını, kendi kültürünü satar noktaya geldik. Dün fasoncuyduk, bugün markalara satış yapıyoruz, yarın kendi markalarımızı satacağız. Felsefemiz de, hayalimiz de bu. Mutlaka gerçekleştirmemiz lazım.

Bu noktada Türk tasarımcılara da büyük iş düşüyor tabii...

- Tabii... Türk tasarımcıları da, markaları da son yıllarda çok ön plana çıktı. O yüzden geleceğe bu sektör açısından pozitif bakıyoruz.

Pazar büyüdükçe şansımız da fırsatımız da arttı, yanılıyor muyum?

- Doğru. Eskiden bir şeyi alır eskiyene kadar kullanırdınız ama artık öyle değil. Günümüzde 12 ay boyunca sürekli koleksiyon değişiyor. Bir vitrinde aylarca aynı ürünü görmek mümkün değil.

 DÜNYADA HERKES HER ŞEYİ GÖZE ALABİLİR, EKONOMİK KAYIP HARİÇ!

Madem bu kadar iyi bir üreticiyiz, bu kadar etkili bir pazarız. Yabancı basın bunu neden görmüyor? Ne eksik?

- Diyalog bu işlerin en önemli şartı. Bunu en bariz şekilde 15 Temmuz sonrasında gördük. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli olaylarından birisini yaşadık, akabinde dünya “Ne oldu?” diye sormadı, “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Yani çalışabiliyor musunuz, bizim mallar gelecek mi, üretim yapabiliyor musunuz? Dedik ki bu insanlar Türkiye’yi tanımıyor, gücünü bilmiyor.

Teslim edildi mi mallar?

- Hepsini yetiştirdik. Fabrikalarda dolaşıp Facetime görüşmeleri yaptık, “Üretim devam ediyor gördüğünüz gibi” dedik. Ayakta olduğumuzu göstermek için de Türkiye’den mal alan bütün markaların temsilcilerini Paris’te bir araya getirdik, oturup bu süreci konuştuk. Memnuniyet verici diyaloglarımız oldu.

Ne gibi?

- Şöyle ki; bazı firmaların endişeleri varken bazı firmalar Türkiye’ye güvendiklerini, daha uzun süre iş yapacaklarından emin olduklarını söylediler. Bu da amacımıza ulaştığımızı gösterdi. İşte bu başarıyı devam ettirmemiz gerekiyor. Sorunları karşılıklı diyalogla çözebiliriz. Türkiye’de bu olgunluk da var, altyapı da...

Avrupa ile ne sorun yaşanırsa yaşansın, ticaret ayağı o kadar sarsılmıyor sanki...

- Çünkü dünyada herkes her şeyi göze alabilir ama ekonomik kaybı göze almaz. Her türlü realite ekonomik işbirliğine ve faydaya dayanıyor. Kazan kazan varsa orada işbirliği vardır, diyalog vardır, anlayış vardır. O yüzden herkes kavga eder ama ticari işbirliklerini kenara koyar, onu korur. Türkiye güçlü bir ülke. Herkesin sırtını döndüğü, görmek istemediği milyonlarca insana sahip çıkmış bir ülke. Dünyaya örnek olabilecek birtakım projeler yapabiliriz.

Ne gibi bir proje?

- O insanları üretime kazandırmak gibi... Onların ürettiği malları tercih etmek gibi...

Sizin bu konuda da bir çalışmanız var anladığım kadarıyla.

- Evet bu konuda bir proje üzerinde çalışıyoruz.

BİZİM ŞANSIMIZA KRİZİN BİRİ BİTİYOR ÖTEKİ BAŞLIYOR

◊ Tekstil dışında neler üretiyor, neler ihraç ediyoruz? Güçlü olduğumuz alanlar hangileri?
- Geçen yıla kadar Türkiye’nin en büyük sektörü, tekstil ve hazır giyimdi. En büyük ihracatı o yapıyordu. Geçen yıl otomotiv birinci sektör oldu. Bu çok önemli bir yüz akı bizim için. Çünkü birkaç yıl sonra yerli otomobil üreteceğiz ve inşallah onu da satacağız. Elektronik sektörü gelişiyor, makine sektörü gelişiyor. Mücevher sektörü, maden sektörü, tarımla ilgili sektörlerin hepsi ciddi bir gelişme içinde.

◊ Neden fark etmiyoruz bunu?

- Bizim şansımıza 2008’den beri krizin biri bitiyor, öteki başlıyor. O da yetmiyor, komşu ülkelerdeki jeopolitik sıkıntılar, Avrupa’yla ilgili yaşanan sıkıntılar üretimimizin hakkı olan büyümeyi, ihracat artışını engelliyor. Biraz çevredeki olaylardan dolayı yani... Biz iyiyiz, daha fazlasını yapacağız ama koşullar el vermediği için her hedefimizi gerçekleştiremiyoruz.

BİZİM 40 YILDA KURDUĞUMUZ ALTYAPI HİÇBİR ÜLKEDE YOK

Sizin modayla bağınız nasıl? İşiniz gereği yakından takip ediyor olmalısınız...

- Fuarlar sayesinde takip ediyoruz. Sonraki sezonun renkleri, çizgileri, nelerin kullanılacağı çok önceden belli oluyor, bunları da fuarlarda görmek mümkün.

Modaya yön verme noktasına ne zaman gelebiliriz dersiniz?

- Açık konuşmak gerekirse henüz o noktada değiliz. Neticede modayı markaların gücü belirliyor. Onlar renklere, desenlere, çizgilere yön veriyor.

Yüksek modayı belirleyen isimlerle de bir araya geliyor musunuz?

- Geliyoruz, çünkü bir sonraki sezon ne tür kumaşlar kullanacaklarını önceden tedarikçilere söylemek durumundalar. Max Mara dahil birçok markanın tedarikçisiyiz. Hepsine biz kumaş veriyoruz.

Bu ticaretten iki taraf da memnun mu?

- Memnun. Şöyle bir durum var, mevcut şartlarda kumaşı çok çabuk ve kaliteli şekilde teslim etmeniz gerek. Tüketici de alım şekli de değişti çünkü. Kimse stoklamıyor. Vitrine koyduğunda baktı ki satıyor, hemen devamını istiyor. Hızlı tüketim, hızlı üretim ihtiyacını beraberinde getirdi. Biz bu ihtiyaca cevap verebiliyoruz. Bizim yaklaşık 40 yılda kurduğumuz altyapı neredeyse hiçbir ülkede yok.

Türk tekstilcilerinin en çok iş yaptığı ülkeler hangileri?

- Avrupa Birliği ülkelerindeki en büyük pazarımız Almanya... Sonra Fransa ve İtalya geliyor. Tekstil, dış ticaret fazlası veren bir sektör, çoğu bunu bilmez.

Gerçekten mi?

- Evet. Bugün hep cari açıktan bahsediyoruz, her ay cari açık rakamları duyuyoruz ya... Tekstilde durum farklı. Bu ürün tamamen buralarda üretildiği için hep cari fazlası var. 20 yılda 400 milyar dolara yakın cari fazla vermişizdir. Bu çok önemli bir rakam. Başka sektörler ithal yapıp cari açık yaratırken tekstil sektörü yarattığı katma değerle çok anlamlı işler başarıyor.

Türkiye ile ilgili algının acilen değişmesi gerek anladığım kadarıyla...

- Doğru. Türkiye ciddi bir gelişme içinde ama bir yandan ülkemizle ilgili algıları değiştirmemiz gerekiyor. Tasarımcı yönümüzü, üretim gücümüzü tanıtmamız şart.

GENÇ TASARIMCILARI DESTEKLİYORUZ

Genç tasarımcılara destek olmak için kumaş tasarım yarışmamızı yıllardır yapıyoruz. Avrupa’dan da çok fazla öğrenci katılıyor. İlk başladığımızda başvurular 20-25 kişi iken bugün 500-600 yarışmacı katılıyor ve bunun yarısı yurtdışından öğrenciler. Bu yola Avrupa’daki birçok moda okuluyla birlikte çıktık. Bugün artık Türk tekstilinin önemini anlatabileceğimiz çok önemli etkinlikler yapıyoruz.
Dünya devleri, Türk tekstili kullanıyor

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları