Sonunda çocukların çocukluğunu çaldılar

Anne - baba sevgisi görmeden büyüyen insanlar tanıdım; gözleri vardı ama ruhları yoktu.

Haberin Devamı

Hayatlarında sevgi eksik kalmıştı ve o eksiklik ile birlikte büyüyüp birer yetişkin oldular. Her doğruya belli ki mantık yoluyla ulaşmaya çalıştılar ve mantık insanı her zaman iyi olana, doğru olana götüremez. İşte bazıları yaşamın içinde bir eksiklik ile kendilerini var etmeye çalışırken, o çok sevdiğimiz çocuklar bugün başka acıların kurbanı oldular. Yurdun birçok yerinden gelen istismar, tecavüz ve ihmallerle sarsıldık. Sanki her yandan kötülük akıyor da biz bu kötülüğün içinde boğuluyoruz. Kimi zaman yaşanan durumu anlatmaya kelimeler bile yetmiyor. Bu büyük kötülük karşısında insanın adalet anlayışı da bir anda çirkinleşebiliyor. Düşünsenize; birçok kişi tecavüz ve istismar suçu işlemiş kişilerin cezasının içerideki mahkûmlarca verileceğini dilendiriyor. Aslında adaleti bile yaşamın içinde bir biçimde suça karışmış ya da hukuksuz insanlardan bekliyoruz. Gerçi biz biraz çocukken de hep bizi kollayan ağabeyimizin, güçlü birinin olmasını isterdik. Kıyısından, köşesinden mafya benzeri insanları tanımak, bize güce yakın olma mutluluğu verdi. Adaleti güçte, bir ölçüde hukuk dışılıkta aradık. Aslında bu bir adalet arayışı değildi, yalnızca bir cezalandırma yöntemiydi. Ne garip bir toplum olduğumuzu hep sorguladım, hep sorgulamalıyız. Güçlü olan adalet dağıtmaz, yalnızca kendi gücünün karşılığını görmek için gaddarca davranabilir. Adalet toplumsal vicdanı temsil ediyorsa, önce soğukkanlı olup yaşananlarla yüzleşmeliyiz. Ancak bu yüzleşmeyi gerçekleştirdiğimizde her suç için doğru cezaya ulaşacağız

Haberin Devamı

PEKİ, ÇOCUKLAR NEREDE GÜVENDE?

Cumhuriyet Savcısı Alperen Öztürk, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile Bandırma Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nin ortaklaşa yaptığı “Yerel düzeyde çocuk ihmal ve istismarını önleme” konulu panelde örneklerle kendisinin ilgilendiği dosyaları, rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenleri ile müdürlere anlatıyor. Herkes kanı donarak dinliyor. Özel bir yurtta çalışan erkek beden eğitimi öğretmeni yine aynı yurtta kalan erkek öğrencileri taciz ediyor, “enselerinden” öpüyor. Bir başka olayda kaynaştırma eğitimine dâhil edilen engelli bir erkek öğrenci, sınıf arkadaşlarının cinsel istismarına uğruyor. Savcı Öztürk’ün anlattığı örnekleri bir yana bırakırsak, haberleştirdiğimiz olaylar belki daha da zor. Birkaç yıl önce Edincik Mahallesinde, henüz 12 yaşında bir erkek çocuk aralarında arkadaşlarının da bulundu 7-8 kişi tarafından cinsel istismara uğruyor. Kötülük bu kez “ağabey” dediği insanlardan, “arkadaşım” dediği kişilerden geliyor. Sonra yine yer Bandırma; adam sevgilisinin 3, 5 ve 9 yaşındaki çocuklarına cinsel istismarda bulunuyor. Olayı koruyucu aile ortaya çıkarıyor. Yer yine Bandırma; bu kez aile dostu, çocuğun“amca” dediği insan sahneye çıkıyor. 12 yaşındaki erkek çocuğa cinsel tacizde buluyor. Yer yine Bandırma; Özel bir rehabilitasyon merkezinin servis şoförlüğünü yapan kişi engelli 13 yaşındaki kızı “çikolata” alarak taciz ediyor. Bunlar bildiklerimiz, öğrendiklerimiz. Bir de hiç bilmediğimiz acılar var. İşte o acıları o küçük bedenler yalnız başlarına yaşamak zorunda. Hep söylerim bu haberleri yapmak, inanın okumaktan daha zor. Hele hele bir ifadede“Nefsime yenik düştüm” cümlesini duyunca insan, bir anda insan olmaktan utanmaya başlıyor.

Haberin Devamı

NE YAPTIK NE YAPMAMIZ GEREKLİ?

Arkadaşın, üvey ya da öz babanın, akrabanın, hatta öğretmenin bile tacize, istismara, tecavüze yöneldiğine dair örneklerin bulunduğu bir yerde olmak kuşkusuz hepimiz için tiksinti verici ama susmak işte o çocukların çocukluğunu çalmalarına göz yummak. Önce olayların takipçisi olup, o çocukların hatta ailelerinin elinden tutmalıyız. Yalnızca idam istemekle çözüme ulaşılamıyor. Yolda yürürken belki de daha çok bir şeyleri görmeliyiz. Her şeyden önemlisi “Olur mu canım öyle şey” deyip geçiştirmemeliyiz. Bir çocuğun acısı bütün bir toplumun acısı olmalı. Yeter ki sahip olduğumuz vicdanlar körelmesin. Çocukları şiirle büyütemedik ama en azından sevgiyle büyütebiliriz. Aslında ne güzel çocuklardık, dünyanın acısıyla baş başa kalmadan önce...

Yazarın Tüm Yazıları