Hürriyet saldırıları ve ABD’nin Türkiye’ye bakışı

SALI günü Türkiye’de akşam saatleriydi... Hürriyet’e 48 saat geçmeden ikinci kez saldırmışlardı...

Haberin Devamı

Washington’da ise o sırada öğlendi, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, ikinci saldırıdan habersiz günlük basın toplantısında Hürriyet’e yapılan ilk saldırıyı kınıyordu. Ve işte bir yandan AP bir yandan CNN muhabiri... Kendisinin sözünü kesecek kadar sert girişen gazetecilerin sıkıştırması sonrası, Amerikan Yönetimi adına Gezi Olayları’ndan beri AKP Hükümeti’ne yönelik en sert eleştiriyi ABD Dışişleri Sözcüsü o sırada dile getirdi. Doğrudan hükümeti hedef alıp “Bizim görüşümüze göre kendi anayasalarındaki kendi temel değerleriyle örtüşmeyen gerçekleştirdikleri eylemler var” dedi. Dahası, aralarında bir milletvekilinin de bulunduğu olaylarda AKP’nin konuya yaklaşımını da gündeme getirdi ve aynen şöyle dedi: “Hürriyet Gazetesi’ne yönelik protestonun Adalet ve Kalkınma Partisi üyeleri tarafından teşvik edildiği yönündeki haberlerden endişeliyim. Seçilmiş yetkililer, medya kuruluşlarına karşı şiddeti teşvik eden bir görüntü vermemeleri konusunda dikkatli olmak zorundadırlar.”


*

Haberin Devamı


BİTMEDİ. Brifingin ardından ikinci saldırının haberi gelince... Üstüne ülke çapında HDP binalarına saldırılar olunca... 9 Eylül çarşamba sabahı daha soru almaya geçmeden brifinge bu sefer Türkiye’yle başladı Kirby. Tıpkı Gezi’de olduğu gibi... Ve anayasa vurgusunu bu kez tekrar etmese bile evrensel değerler üzerinden bir kez daha yineledi: “Dün de söylediğim gibi, Türk yetkililerin Türkiye’nin temel değerlerini, demokratik kurumları ve evrensel olarak tanınan temel özgürlükleri muhafaza etmesini bekliyoruz.”
Peki ne anlama geliyor tüm bunlar?


*


ÖNCELİKLE, Amerikan Yönetimi’nin Türkiye ve Erdoğan’a bakışının kendisini gözden çıkarıp çıkarmamak gibi dar bir çerçevede olmadığını lütfen bilin. Daha önce bu köşede uzun uzun anlatmaya çalıştığım şekliyle Gezi’den sonra Tayyip Erdoğan’a bakış Washington’da dönüşü olmayacak biçimde değişmişti zaten. Obama’nın çok uzak değil daha 2012’de “Başkana çok güveniyoruz” diyecek beş dünya siyasetçisinden biri olarak saydığı Erdoğan, Gezi’den sonra “model ülkenin ilham verici liderliği”nden “müttefik bir ülkenin ‘ver-ala’ dayalı ilişkiye girilecek öngörülemez politikacısı” sıfatına çoktan indirgenmişti. Ama sonrasında, tanımdaki “ver-al” ilişkisinin de işaret ettiği gibi... Washington’dan zaman zaman Erdoğan Yönetimi’ni hedef alan açıklamalar yapılması, Amerikalıların uluslararası ilişkilere bakışındaki şaşmaz bir kuralı elbette bozmadı. Çifte standardı normal karşılayan, o katı Amerikan pragmatizmi.


*

Haberin Devamı


DOĞRU, salı günü Kirby’nin kürsüden yaptığı anayasa uyarısı çok ağırdı. Ama işte bahsettiğim o pragmatist yaklaşım nedeniyle, yönetimin en güvendiği uzmanlar bile hafta içi konuştuğumuzda Kirby’nin sözlerine rağmen Washington’ın Ankara’ya olan tepkisini yetersiz buluyordu. Kirby’nin sözlerini aktardığımda “Demek anayasayı hatırladılar” dedi bir uzman. Ve geçici hükümet sırasında, Türkiye’de sistemin fiilen değiştiğini savunan Cumhurbaşkanı’yla bağlanmış İncirlik anlaşmasının yanlış bir zamanlamayla yapıldığına işaret etti. “Seçimin ardından yeni bir hükümet kurulmasını beklemeleri gerekiyordu” dedi. Hatta daha ötesi, perşembe günü konuştuğumuzda, yönetimin içinde yer alan ve Türkiye’yi uzaktan takip eden üst düzey önemli bir isim de Washington’ın tepkisinin zayıf kaldığını bizzat itiraf etti. “Bence Büyükelçi John Bass de açıklama yapmalıydı, sessiz kalmamalıydı” diye konuştu.


*

Haberin Devamı


NİYE seçimden sonra neler olacağını beklemediler... Kendi kendilerine belirledikleri, müttefik ülkelerin seçim dönemlerinde düşük profilli kalma kuralına rağmen neden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la İncirlik işini kotardılar... ‘Karışmıyoruz’ deseler de Türkiye’deki karışıklıkların niye ortasına düştüler... İleride bunun özeleştirisini vereceklerdir. Obama’nın geriye bırakmak istediği mirasa ne kadar uygun olduğu tartışmalı bu kararla mutlaka yüzleşeceklerdir.
Ancak Hürriyet’e gelince... Yaşanan saldırılara verilen cevabın ardından bu müessesenin bir çalışanı olmaktan gurur duyduğumu da lütfen paylaşmama izin verin. Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın tüm Hürriyet ekibini yanına alarak yaptığı açıklamayı okuduğumda, en azından Hürriyet olarak doğru yolda olduğumuzdan bir kez daha emin oldum. Türkiye’nin de bu acıları aşacağından, hak ettiği demokratik değerlere kavuşacağından hiç şüphem yok. Ankara’ya rağmen.

Yazarın Tüm Yazıları