Neden hala yelkenli kullanıyoruz?

PÜF NOKTASI

Haberin Devamı

Eski olan her şeyi terk ettik ama binlerce yıldır kullanılan yelken halen hayatımızda. İyi ama neden? Neden yelkenden vazgeçemiyoruz? Bunun tek yanıtı yok. Bakalım mı birlikte?

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

19. yüzyıl İstanbul’u.

BİR yelkenli tekne, asla bir ulaşım aracı değildir. Artık değildir. Son yüz yılda, yani buharlı makinelerin hayatımıza girmeye başlamasıyla yelkenli tekneler yavaş yavaş ulaşım aracı olmaktan çıkmıştır, son asırda da neredeyse hiçbir yerde ulaşım aracı olarak kullanılmamıştır.
Peki ama hayatımızdan neden çıkmamıştır yelkenli tekneler? Binlerce yıllık bu ulaşım yöntemi, yerine daha iyisi gelince, neden terk edilmemiştir? Örneğin, kağnılar da binlerce yıldır varlardı ama yerine makineler gelince kullanılmaz oldular. Artık hesap yapmak için abaküs kullanmıyoruz çünkü yerine, neredeyse ışık hızıyla hesap yapabilen makineler var. Zamanı bilmek için kum ya da güneş saati kullanmayalı çok oluyor. Binlerce yıldır kullandığımız mektubu bile terk ettik çoktan, artık dijital olarak haberleşiyoruz.
Hemen her şeyi, yerine daha iyisi, kolayı, hızlısı, rahatı gelince terk ettik ve etmeye devam ediyoruz da, yelkenli tekne neden hâlâ hayatımızda? Nedir yelkenlileri bu kadar özel ve vazgeçilmez kılan? Vazgeçmek bir yana, her gün yelkenli teknelerin daha iyisini geliştiriyoruz, iyi bir tekneye sahip olabilmek için dünyanın parasını harcıyoruz, tekne sahibi olanlar epeyce vakit ve nakit sarf edebiliyorlar, yeni üreticiler piyasaya çıkıp duruyor, eski üreticiler de yeni modellerle kendilerini sürekli geliştiriyorlar.
Yelkenlileri terk etmiyor, onlara daha çok bağlanıyoruz.
Peki ama neden?
Bu sorunun bir tane yanıtı yok. Pek çok yanıtın bir araya gelip devasa bir argümana dönüşmesi sonucu aksini düşünemiyoruz bile. Oluşan bu argüman o kadar güçlü ki, pek üzerinde durmadan, açıkçası, hissederek içinde kendimize yer buluyor, kelimelere dökme ihtiyacı bile duymadan o argümanın parçası oluveriyoruz.

Haberin Devamı

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

Haberin Devamı

1571 İnebahtı Deniz Savaşı’na katılan bir Osmanlı kadırgası.

ÖZÜMÜZÜ YANSITIYOR

Yelkenlileri terk etmiyoruz, çünkü özümüze dair ne varsa hepsini birden temsil ediyor. Yelken, doğanın çok önemli iki unsurunu kullanır, diğerlerini de vaat eder. Rüzgârla ilerlerken rüzgârı, üzerinde ilerleyebilmek için de suyu kullanır. Rüzgâr ve su, doğanın vazgeçilmezleridir. Bunları kullanırken, bize, hayatımızın akışını var eden gün batımları ve gün doğumlarını, hayal gücümüzün izin verdiği ölçüde şekilden şekle sokabildiğimiz bulutları, özgürlüğün olduğu kadar çöplüğe mahkum edişimizle ayıbımızın da sembolü olan martıları, denizin hiçbir başka şeye benzemeyen mis gibi iyotlu kokusunu, yağmurun özüne dönüp denizle buluşmasını, bir yandan korku salarken diğer yandan gücü ve görkemi ile hayranlık uyandıran şimşekleri, bize haddimizi bildirip kibirden arınmamızı sağlayan fırtınayı, izlerken ruhumuza, soframızdayken bedenimize neşe veren balıkları, gülen yüzleriyle yanı başımızda zıplayan ve her daim enerjinin timsali olan yunusları, yalnızlık yerine huzuru çağrıştıran adaları, yaşam kaynağımız güneşin tenimize değişini, hiçbir şehir insanının görme olanağı olmayan yıldızları, ormanların ancak denizden görülebilen ihtişamını, uzak dağların karlı zirvelerini ve daha pek çoğunu sunarlar.
Elbette bütün bunlar için baktığını görebilen gözlere de gereksinim vardır ama deniz bunu da sağlar. Denize açıldıkça, insanın farkındalığı artar, baktığını görmeye, gördüğünü sevmeye, sevdiğini daha çok talep etmeye başlar. İnsan, özünden, yani doğadan uzaklaştıkça mutsuz olmuyor mu? Yalınayak toprakta yürümenin verdiği rahatlamayı, bir alışveriş merkezinde hamburger yerken yaşayamadığımız çok açık değil mi? Dünyanın en iyi arabasına sahip biri bile trafiğin sıkıntısını yaşamıyor mu?
İşte doğaya dönmek, burada sayılamayacak kadar çok dertten kurtarıyor bizi. Ve yelken, doğanın en uyumlu aracı olduğu için, üzerinde düşünmeye bile gerek kalmadan içine çekiyor bizi.

Haberin Devamı

HUZUR ARAYANLARA...

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

Lim Sergey, Mavi açık gök ve yelkenli.

Yelkenlileri terk etmiyoruz, çünkü hayatın kulağımıza zorla üflediği bütün seslerden arınmış olarak huzurlu zamanlar sunuyor. Denizde ne korna çalan var, ne beton kırma makinesinin gürültüsü... Limandan çıkıp motorunu susturan bir yelkenli teknede suyun ve rüzgârın sesinden başka bir şey duymak mümkün değil. Huzur, en çok gereksinim duyduğumuz şey değil mi?
k Yelkenlileri terk etmiyoruz, çünkü hepimizin kaçmaya ihtiyacı var. Sonsuza dek kaçabilme cesaretini gösterenler için değil belki ama kısa süreli kaçıp, tamamen kopmadan, geri dönmeyi isteyenler için, en güzel kaçış değil mi yelkenliler? Bin bir çeşit tangırtının, zangırdayan ya da gürüldeyen makinelerin, uğuldayan trafiğin, susmaksızın zırıldayan telefonların hengamesinden, parmağını şıklatmak kadar kolay bir yolla kurtulup, bir anda tamamen yalıtılmış bir dünyaya girmekten, huzurun sesini duymaktan, tenini okşayan esintinin verdiği rahatlıkla sessizliğin tadını çıkartmaktan daha güzel ne olabilir ki?

Haberin Devamı

KENDİMİZİ BULMAK

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

Martyn Mackrill’e ait bir resim.

Yelkenlileri terk etmiyoruz, çünkü kendimizi bulmaya ihtiyacımız var. Doğumumuzdan itibaren aradığımız şey aslında kendimiz değil miyiz? Tutkumuzla baş başa kalabilmek, korkularımızın üzerine gidip onları geride bırakmak, sınırlarımızı keşfedebilmek ve onları zorlayabilmek kendimize yaptığımız yolculuk değilse nedir?
Örneğin, bir fırtınaya ilk kez yakalanan birini o an cımbızla çekip o ortamdan çıkartabilecek ve evinde sıcacık ortamına yerleştirebilecek bir güç olsa, o insanın bir daha denize çıkması belki hiç mümkün olmaz. Ama yok. Böyle bir güç olmadığı için fırtınaya yakalanana herkes, o fırtına ile başa çıkmak zorunda kalır. Korkar ama başa çıkar ve atlatır. İşte o fırtına atlatıldıktan sonra adına ister güven koyun, ister tatmin, ister kendini keşfetmek ya da mutluluk... Hepsinin birden gerçekleştiğini gören insan, artık fırtınadan önceki insan olmaz. Değişip dönüşmüştür. Kendisinin kayıp parçalarından birini bulmuştur.

Haberin Devamı

ZORUNLULUKLARDAN UZAK

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

Don Demers, Deren çıkan yelkenliler.

 Yelkenlileri terk etmiyoruz, çünkü bir yelkenli, asla varmak anlamına gelmez. Hayatımızda o kadar “varmak zorunda” olduğumuz nokta varken, bir yere varmadan da mutlu olabilme olanağını kim yadsıyabilir ki? Yelkenli tekne bir yere varmak için kullanılmaz. Bir yere varmak isteyen uçağa, feribota, arabaya biner, bir yelkenli bu iş için doğru araç değildir. Yelkenci, varmayı değil, gitmeyi, gidiyor olma halini seven insandır. Varma kaygısı yoktur ki acelesi, endişesi olsun. Yavaş ya da hızlı, gidiyor olmak, denizin üzerinde olmak yeter ona. Varmak zorunda olduğu hedefleri karada, ardında bırakmış bir insanın hiçbir yere varma telaşı olmaksızın gidiyor olması, tarif edilmesi kolay olmayan, büyük bir mutluluktur. Evden çıkar işe, okula gideriz. Alışverişe gideriz. Çocuğu kurstan almaya gideriz. Ekonomik bir hedefimiz vardır, ona ulaşmak için çabalarız. Ulaşırsak ne olur bilinmez ama ulaşılmazsa mutsuz oluruz. İşe, okula geç kalırsak mutsuz oluruz. Çocuğu kurstan almaya gecikirsek mutsuz oluruz. Hep “varmak” zorundayızdır. Hem de bir an evvel. Varamamak mutsuzluktur. Ama denizde varılmaz, gidilir. Sadece gidilir. Telaş, endişe, korku yoktur. Dolayısıyla mutsuzluk da yoktur işte. Mutsuzluğun olmadığı bir şeyi nasıl terk ederiz ki?
Buraya daha pek çok neden yazabilirim. Ama gerek yok. Bence bu kadarı yeter de artar bile. İnsan, diğer her şeyi değiştirdiği halde yelkenliyi terk etmedi. Çünkü terk edemez. Çünkü insanı insan yapan ve bu gidişle belki de sadece denizde kalacak hemen her şey var orada. Siz de gelin. İster küçük, ister büyük, ister sert, ister şişme bir şeyle... Gelin. Hepimize yetecek kadar yer var.

BYK AMATÖR DENİZCİLİK ÇALIŞTAYI

Neden hala yelkenli kullanıyoruz

BİLİYORUM ki içimizde bolca amatör denizci var. Her amatör denizcinin, ister yelkenlisi, ister motoryatı, ister balık tutmak veya gezmek için kullandığı bir kayığı olsun, sorunları az çok ortaktır. Bu sorunlar da günbegün, biraz yavaş da olsa çözülmektedir; ama çözüm, hepimizin birlikte olmasını, sık sık bir araya gelip konuşmasını gerektirir. İşte bölgemizin ve ülkemizin en önemli yelken kulüplerinden olan Bursa Yelken Kulübü (BYK), bu konudaki çalışmalarına bir yenisini ekleyerek, konuşmaya ve çözüm arayışına yönelik bir adım daha atıyor. BYK’nın Amatör Denizcilik Çalıştayı serisinin ikincisi, 17 Kasım 2018 Cumartesi günü (yarın) Mudanya’daki Montania Hotel’de gerçekleşecek. Saat 15.00’te başlayacak olan çalıştayda “Amatör Denizcilik Mevzuatı ve Öneriler”, “Tekne Sigortası ve Bilinmesi Gerekenler”, “Amatör Denizciliğin sorunları ve Çözüm Önerileri” gibi önemli başlıklar yer alıyor. Çalıştay’ın kapanış konuşmasını ise, ülkemizin en önemli amatör denizcilik duayenlerinden Teoman Arsay yapacak. Eğer denizciliğin sorunları, sizin de sorunlarınız arasında yer alıyorsa, bu ücretsiz çalıştayı kaçırmamanızı öneririm.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

SERİN VE YAĞIŞLI

BU vakte kadar kombileri yakmadan yaşamayı becerenlerdenseniz, bu lüksünüzün yavaş yavaş bozulacağını haber vermekten hiç de mutlu değilim ama gerçekleri saklayamayız. Üstelik eğer denize çıkacaksanız, hiç de sevimli bir hafta sonu olmadığını da hemen belirteyim. Bir kere giderek sertleşen bir poyraz var ve yetmezmiş gibi bir de yağmurlu. Artık 10 derece santigradın altına düşen hava sıcaklıkları ile karşı karşıyayız. (Pazar günü biraz daha ılıman olabilir.) Ama bilirim ki gerçek deniz insanları böyle şeylerle ilgilenmez bile. Hava nasıl olursa olsun ‘orada’ olmayı isterler. Güney Marmara’da deniz suyu sıcaklığı da 14-15 derecelerde. Tüm denizcilere selamet, tüm dostlara sağlıcak dilerim. #tayfuntimocin

Yazarın Tüm Yazıları