Denizde gezmek ne demek?

PÜF NOKTASI

Haberin Devamı

Denizde gezmek, kendimiz için yaptığımız olağanüstü bir şeydir. Terapidir. Ve bunun için ille de tekne almak gerekmez.

Denizde gezmek ne demek

Geçen hafta rehber kitaplardan (ya da başka türlü söylenişiyle kılavuz kitaplardan) söz etmiş, hem 2500 yıl önce yazılarak “ilk” kabul edilebilecek Hannon notlarını, hem de raflarımıza yeni gelen, Ali Boratav imzalı Mavi Yolculuk Rehberi’ni örnek olarak ele almıştık.
Kılavuz kitaplar, denizcilere demir yerlerini, boğazları, sığlıkları, nerede neye dikkat edilmesi gerektiğini, hangi limanda/koyda su (bugün artık elektrik ve internet, çamaşırhane, lokanta vs. de buna dâhil) bulunabileceğini, hangi limanın hangi rüzgârlara korunaklı, hangilerine zayıf olduğunu ve benzeri bilgileri aktarırlar. Ortaya çıkışlarına bakılacak olursa, “Bizden sonra buraya gelecek olanlara bilgi verelim” mantığının o gün de geçerli olduğunu söylemek mümkün. Elbette binlerce yıl önce zevk için denizde dolaşan insan fazla yoktu, çünkü zaten şartlar buna çok izin vermiyordu. Zevk almaktan çok, hayatta kalmak önemliydi zira.

Haberin Devamı

TİCARETE ÇOK ŞEY BORÇLUYUZDenizde gezmek ne demek

Ardından ticaret başladı. Gemiler, haliyle tırların vs.nin olmadığı zamanlarda, karada yük taşıyan deve ve diğer yük hayvanlarının taşıdığından çok daha fazla yükü bir kerede taşıyabiliyorlardı ve bu da büyük ticareti sağladı. Rehber kitapların en önemli işlevi, yüzlerce yıl tüccar gemilerinin selametle yol almasını sağlamak oldu.
Ancak kaçınılmaz olarak savaşlar ve askerî denizcilik de vardı ve her devlet, kendi özel bilgilerini depolamak istiyordu. Örneğin, Portekiz’in 15. yüzyılda ürettiği ve çok ama çok gizli tuttuğu haritaları herhangi bir şekilde dışarı sızdırmak, anında ölümle cezalandırılıyordu. Bu ceza, bütün ülkeler için geçerliydi. Çok haksız da sayılmazlardı çünkü o haritaları elde etmek için yapılan seferlerde yüzlerce denizci hayatını kaybetmişti ve onları para karşılığında birilerine satmak veya sırf şirinlik olsun diye göstermek, o günkü ahlak anlayışına bile fazlasıyla tersti.

Haberin Devamı

AMATÖR DENİZCİLİK

Zevk için denizlerde dolaşmak, yani amatör denizcilik, göreceli olarak çok yeni bir etkinlik. (Amatörlük, bir işi sevdiği için yapmak demek, acemilikle amatörlük birbirine karıştırılmamalı.) Gerçi Ortaçağ’dan bu yana prens ve prenseslerin, kral ve kraliçelerin (bizde de şehzade ve sultan kızlarının) şık kayık veya gemilerle denizde dolaştıkları bilinir ama bunun kitlesel bir eyleme, daha doğru deyişle halka yayılması, şunun şurasında yüz yılı ancak biraz zorlayabilir. (Türkiye’den değil dünyanın tümünden söz ediyorum.)
Sözünü ettiğimiz kılavuz kitaplar, bugün artık hem ticaret gemileri hem de amatör denizciler için ayır ayrı yayımlanıyor. Gemiler için hazırlananlarda, rotalar, limanlar vs. var doğal olarak. Amatör denizciler için hazırlananlarda da hangi limanda su -elektrik-internet vs. bulunabilir, hangi koyda nerede demirlenebilir, yakınlarda ne gibi olanaklar, mesela lokanta, eczane, hastane vs var, bunlar ve daha pek çok bilgi bulunur.

Haberin Devamı

Denizde gezmek ne demek

Haritalar ve kılavuzlar birlikte denizciyi tehlikelerden korur. Tabii asıl iş yine denizcide

NEDEN GEZELİM Kİ DENİZDE?

Asıl gelmek istediğim nokta şu: İnsan denizde ne diye gezer? Günümüz koşullarında deli gibi geçinmeye çalışan (ve nadiren başarılı olan) insanın aklına “çıkalım şöyle bir gezelim” fikri, pek kolay gelmiyor belki. Bırakın denizi, bir parka gidip yürümek, bisiklete atlayıp şöyle bir turlamak, az sayıda insanın aklına gelen ya da az sayıda insanın gerçekleştirebileceği etkinlikler. Amatör denizcilik daha da az kişinin dâhil olabildiği bir şey tabii. Ama ömre ömür katan, insanın ruhuna iyi gelen bir etkinlik olduğu su götürmez bir gerçek. Eğer kişinin teknesi varsa, her gün değişen manzara karşısında yaşıyor olmanın verdiği mutluluk ve yaşama coşkusunu tarif etmek güç.

Haberin Devamı

MUTLU OLMAK YA DA OLMAMAK!

Buradaki temel soru şu olabilir: Dünyaya neden geliyoruz? Dolap beygiri gibi çalışıp faturaları ödemek için mi yoksa mutlu mesut yaşamak ve son nefesimizde “yaşadım” diyebilmek için mi?
Yaşadım diyebilmek için gerekli olanlar, herkese göre değişebilir elbette. Ama özümüz olan doğada zaman geçirmek, herkes için ortak olan maddelerden biri olsa gerek. İşte denizde gezmek de doğayla bütünleşmenin, özüne dönmenin ve huzur bulmanın en güzel yollarından biri. Kimileri, “Kardeşim, tekneler dünyanın parası, kaçımız becerebilir ki bunu?” diyor şu an mutlaka. Ama mazeret uydurmaya gerek yok. Tekne satın almak işin bir boyutu ve önemli elbette. Ama buna ayıracak paramız yoksa, yapacak hiçbir şeyimiz yok denebilir mi?

Haberin Devamı

KAYIK KİRALAMAK İYİ BİR SEÇENEK

Bugün her balıkçı barınağında kayık kiralayan birileri var. Saati şu kadar liraya kayıklar kiralıyorlar. Hem artık sadece kürekli değil, motorlu olanları da var. Ailemizle bir hafta sonu bir saatliğine kayıkla dolaşmanın hayatımıza katacağı güzelliği, denememiş olanlarımız bilemez elbette. Deniz kenarındaki bir kasabaya/kente gidip sahilde yürüyüş yapmak, balık-ekmek yemek güzel ama bu kadar zaman içinde, örneğin yaptıracağımız balık-/ekmeği veya evde hazırladığımız sandviçleri yanımıza alarak, kiralayacağımız kayıkla şöyle bir gezinmek, hem unutulmayacak bir anı olacaktır, hem de çoluğumuz çocuğumuz bambaşka bir dünyayı görmüş olur. Üstelik kayıkla gezerken kılavuz kitap bulundurma zorunluluğu da yok. Tek ricam, kayığı kiralayan kişiden can yeleği istenmesi. Kayıktaki herkesin üzerinde can yeleği olmalı. Hava sıcak olsa da mutlaka olmalı. Bir deneyin lütfen. Tabii kuvvetli rüzgâr ve fazla çalkantılı bir deniz yoksa. Deneyin. Pişman olmayacak, hatta alışkanlık edineceksiniz. Sadece, güvenliği ön planda tutun, yeterli.

Denizde gezmek ne demek

Onsuz işimiz ne zor olurdu. (Aron Visuals)

KUZEYİ GÖSTEREN İĞNE: PUSULA

Denizde gezinmek dediğimiz zaman işin tarihine bakmak kaçınılmaz. (En azından benim için öyle.) Pusula denen mucizevi nesne icat edilene (belki de tesadüfen bulunana) kadar insanlar geceleri yıldızlara bakarak denizlerde dolaşıyorlar, yıldızlara bakma ilmini bilmeyenler de kıyı kıyı yol alıyorlardı. Pusula, denizciliğin kaderini değiştirdi, ufukta denizden başka hiçbir şeyin olmadığı durumlarda doğru yöne dümen tutmayı mümkün kıldı.

HİNT OKYANUSU DENİZCİLERİ

Evet pusulayı Çinliler buldu, bunu biliyoruz. Yaklaşık MS 900’lerde Çinlilerin magnetik iğneyi yol bulmak için kullandıklarını biliyoruz. Hint Okyanusu, diğer okyanuslara göre çok daha eski bir ticaret platformuydu. Çinliler, Araplar, diğer Uzakdoğulular dolaşıp duruyorlar, ticaret yapıyorlardı. “Hint Okyanusu denizcileri” denebilecek bir kitle vardı bölgede. Hem de asırlardır. Haliyle teknolojinin elden ele geçmesi kaçınılmazdı. Ortadoğulu halklar çok iyi denizcilerdi (örneğin Fenikeliler de Ortadoğulu idi ama sadece onlar değil, Gemici Sindbad Umman bölgesinin tipik bir denizci örneğidir) ve Hint Okyanusu’nda cirit atıyorlardı. Pusulayı aldılar Çinlilerden ve tüm Ortadoğu bu aleti öğrendi.

MECRALAR VE DİYAR(LAR)

Hint Okyanusu denizcileri, Portekizli tarihçi Hieronimus Osorius (1506-1580)’un anlattığına göre pusulaya “iğne” diyorlardı. Arapçası “ibra”, yani bizim bildiğimiz ibre! Arapçanın ve Arap denizcilerin sürprizleri bununla sınırlı değil elbet. Örneğin, biz dümen tutarken pusulanın belirli bir değerine doğru gideriz. Mesela gitmek istediğimiz yönde pusula 270 dereceyi gösteriyordur ve pusulaya bakar, hep 270 dereceyi göstermesini sağlayarak dümen tutarız. (Tabii bir yere toslamadan!) İşte dümencinin kullandığı bu pusula değerinin Arapçası ne biliyor musunuz? Mecra! Rotaya “dira” diyorlardı, çoğulu tanıdık gelecek: Diyar! Bir limandan başka bir limana izlenen yolun genel adı ise yine Arapça “tarik” idi. Yani yol. Tarikat da yollar demek değil mi zaten?

Denizde gezmek ne demek
‘PUSULA’ İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Peki “pusula” ismi nasıl ortaya çıktı? Efendim, dedik ya teknolojinin el değiştirmesi kaçınılmaz diye... İşte Avrupa, Ortadoğu’nun asırlardır kullandığı bu aleti, ancak Haçlı Seferleri sırasında görüp tanıdı. 11. yüzyıl sonu, 12. yüzyıl başlarında gerçekleşen bu tanışma, denizcilik açısından hayli olumlu oldu çünkü zaten o vakte kadar müthiş beceriler kazanmış olan Venedikli ve Cenovalı denizciler, yön gösteren bu küçücük nesneyi epey geliştirdiler. Ve bugün kullandığımız pusula ismini de yine bu İtalyan şehir devletlerinin denizcileri koydular: Bussola! Bussola İtalyanca kutu demekti ve İtalyan denizciler aleti bir kutunun içine koymayı akıl ettikleri için bu ismi almıştı. Sonra da elbette Türk denizciler de o ismi kullanmaya başladılar. Yani pusulanın Çin’den başlayan yolculuğu, bu topraklardan geçip Batı’ya ulaştı, İtalyan kıyıları üzerinden ismini alıp bize geri geldi. Lafı yine uzattım. Keyifli mecralarda buluşmak üzere...

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZDenizde gezmek ne demek

SERİNCE AMA SAKİN

Bu hafta sonu rüzgâr sakin fakat bulutlar çevremizde, bu nedenle Güneş bizi çok ısıtmayacak. Hava sıcaklığı 20 derecenin altında. Pazar günü batıdan yağmur bulutları da gelmeye başlayacak gibi görünüyor. Yeni hafta biraz ıslak başlayabilir. Ama en azından deniz havası almak, üzerine bir mont geçirip kayık kiralayarak denizin tadını çıkartmak için hiç de fena bir hafta sonu sayılmaz. Aman can yeleği unutulmaya. Deniz suyu 10-11 derecelerde. Kalın sağlıcakla...

Yazarın Tüm Yazıları