Sandık...

KONDA araştırma şirketinin yöneticisi Tarhan Erdem’in seçim araştırmaları çok defa tuttu, birkaç defa yanıldı. Fakat trend analizleri hep objektif oldu.

Haberin Devamı

Erdem, haziran seçimlerinde iktidarın oy kaybedeceğini söylüyor. Erdem’e göre, AKP tek başına iktidara gelebilecek fakat artık Meclis’teki çoğunluğu limitin biraz üstünde olacak.
Seçimlere daha zaman var; iktidar partisinin propaganda gücü de küçümsenemez. Ama belli ki, 2011’deki oyunu alamayacak.
Böyle olursa Meclis’te kanun çıkarmak için daha yumuşak ve uzlaşmacı davranması gerekecek.
Bir tek partinin anayasa yapması ülke için anayasal krizleri tetiklemek olurdu. Çünkü anayasalar “milli mutabakat”la hazırlanmalıdır. İktidar oylarının başkanlık sistemine yetmeyeceği de görülüyor.


EKONOMİNİN ETKİSİ


En önemli faktör elbette ekonomidir. Baş gösteren sıkıntılar belli. Bunun tabii dünya konjonktürüyle ilgili yönü var. Fakat dünyada parası en çok değer kaybeden ülkeler arasında bulunmamız birçok kimseyi düşündürüyor.
Birçok kimse, tarihimizin hiçbir döneminde görülmemiş olan Merkez Bankası’na yapılan baskıların, hatta hakaretlerin de farkında. Ekonomi yönetimine duyulan eski güvenin yerini artık tereddütler aldı.
Bu tablonun sorumlusu Ali Babacan ve Mehmet Şimşek değildir. Aksine onlar güven faktörü olduğu için, içeride ve dışarıda bütün ekonomi çevreleri onların görevlerine devam edip etmeyeceğini merak ediyor.
Ali Babacan bağırıp çağırmadan, itişip kakışmadan devlet adamı olunabileceğinin bir örneği; bizim gibi ülkelerde nadir görülen bir örnek. Defalarca “Sadece Merkez Bankası’nın açıklamalarına itibar edin” diye konuşmuş olması, “kurumlar”ın siyasi iktidarlar kadar önemli olduğunu öğretiyor. Elbette oy eğilimlerinde bir ölçüde etkili oluyor.

Haberin Devamı


SİYASİ ADALET!


Tabii “kurumlar” deyince, yargı bilhassa önemlidir. HSYK seçimlerini siyasi bir makam olan Adalet Bakanlığı organize etti. “Yürütmeyle uyumlu” sonuç alınınca da peş peşe “yapboz kanunları” çıkarıldı, yıldırım atamalar yapıldı.
Ve adalet tarihimizde ucube bir dönem başlatıldı: “İktidar diliyle yazılan iddianameler” dönemi!
Öyle ki “suçun vasıf ve mahiyeti”ni yargıdan önce iktidar partisi tanımlıyor.
Çarşı grubu hakkında “darbe” suçundan müebbet hapis istemiyle iddianame yazıldı, dava açıldı!
Orada Kimse Yok Mu adlı yardım derneği hakkında “terör örgütü” soruşturması açıldı!
Göreceksiniz, başka suçlar olabilir, fakat iktidarın “darbe” söylemini kullanarak yargının açtığı davalar, en fazla AİHM’den dönecektir.
Tarihimizde ilk defa 16 yaşındaki bir çocuğun Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklanması da bu dönemde oldu. Çocuk, kamuoyu tepkisiyle bırakıldı.

Haberin Devamı


‘FABRİKA AYARLARI’


Ergenekon ve Balyoz davalarındaki uygulamaları eleştirirken şöyle yazmıştım:
“Prof. İzzet Özgenç’in ‘Suç Örgütleri’ adlı ders kitabında gördüğümüz gibi, artık hukuk fakültesi öğrencileri yargıda ölçüsüz tutuklamalar olduğunu, hatta ‘akıl tutulması’ niteliğinde iddianameler yazıldığını öğreniyorlar!” (8 Şubat 2013)
Prof. Özgenç’in “akıl tutulması” dediği davranış yön değiştirdi!
Tarafsız ve adil olması gereken yargı, siyasi güce göre böylesine savrulabiliyorsa, adalete güven kalır mı?
AK Parti’nin eski bakanlarından Nihat Ergün, “Adım Adım Siyaset” adlı özeleştirel kitabında, AKP’nin kuruluşundaki “fabrika ayarlarına dönmesi” gerektiğini söylüyor. Ayarların nasıl bozulduğunu düşünmek herkesten önce onların görevi değil mi? Yolsuzluklar konusunda “fabrika ayarları” ne diyordu? Meclis’te parmaklar ne yönde kaldırılmıştı?

Yazarın Tüm Yazıları