Püf noktası

SİSTEM tartışmalarında püf noktası, kuvvetler ayrılığıdır. Demokrasi ve hukuk devleti, ancak kuvvetler ayrılığı varsa vardır.

Haberin Devamı

Sayın Cumhurbaşkanı ise başkanlık sistemini savunurken “sürat” kriterini kullanıyor, “yargı engelliyor” diye vurguluyor. Denetim konusu sorulduğunda da yargı denetimini değil, “Başkan’ı Meclis’in denetlemesini” anlatıyor.
Halbuki ister parlamenter ister başkanlık; sistemin püf noktası yürütme ve yasamanın bütün işlemlerinin yargı denetimine tabi olmasıdır.
Yasamanın çıkardığı kanunlarda anayasaya aykırılık varsa, Anayasa Mahkemesi iptal eder. Yürütmenin tasarruflarında kanunlara aykırılık varsa idari mahkemeler ve nihayet Danıştay iptal eder.

AMERİKA’DA YARGI

Başkanlık sisteminde yargı denetiminin zayıf olduğu görüşü yanlıştır.
Yürütme ve yasamanın işlemlerini denetleme konusunda yargının fazla “aktif” olması anlamına gelen “yargısal aktivizm” kavramı Amerikan hukukunda ortaya çıkmıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesi, kendisini Avrupa anayasa mahkemelerinden daha yetkili görür.
Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin ünlü yargıçlarından Felix Franfurter’in “Yüksek Mahkeme anayasadır” sözü bunun bir ifadesidir. Yine ünlü yargıçlardan Charles Huges’ün “Yüksek Mahkeme nasıl anlarsa anayasa odur” sözü de böyledir. Bu konuda Doç. Dr. Murat Yanık’ın “Başkanlık Sistemi” konulu kitabını tavsiye ederim.
Başkan Senato’da konuşacağı zaman bütün senatörlerin, yani yasama organının ayağa kalkmasına karşılık hâkimlerin oturması ve alkış bile yapmaması aynı kültürün eseridir: Hem yargıçlardaki tarafsızlık dikkati hem yasama ve yürütmenin yargıya gösterdiği saygı!
Biz ise başkanlık sistemi deyince yargıyı “ayak bağı” diye niteleyerek yola çıkıyoruz!

Haberin Devamı

HUKUKUN DEĞERİ

Başkanlık sistemini savunmak için Amerika’yı örnek göstermek, fakat o sistemdeki kuvvetler ayrılığı ilkesini ve hukukun üstünlüğünü göz ardı etmek, bizi iyi bir yere götürmez. Modern devlet, her şey bir kenara, sırf ekonomide başarılı olmak için bile evet “süratli” çalışabilmedir ama bu yetmez. Daha önemlisi “hukuk güvenliği”nin bulunmasıdır.
Yetkiler aşırı biçimde Başkan’da toplanırsa... Başkan partisinin vekillerini belirleyerek yasamayı denetimi altına alırsa... Yargı siyasi iradenin işlemlerini hukuken yeterince denetleyemezse... Evet çok hızlı kararlar alınır fakat kararlarda yanlış ihtimali çok artacağı gibi toplumda hukuka güven de kalmaz.
ABD ve Avrupa’da hukuka bu kadar üstün yer verilmesi bir lüks değildir. Gelişmiş, hür ve düzenli toplum haline gelmenin, güçlü devlet olmanın tek yolu budur.
Sayın Ali Babacan’nın dediği gibi:
“Eğer hukuk devleti olamazsak, demokrasi eksik, sıkıntılı bir demokrasi olarak kalır, ekonomimiz de hiçbir zaman arzu ettiğimiz noktaya ulaşamaz.” (22 Nisan 2014)

Haberin Devamı

YASAMA VE YÜRÜTME

Sistemlerde püf noktasının kuvvetler ayrılığı olduğunu belirtmişken, yasama ve yürütme ilişkisine de bakmak gerekir. Milletvekillerini yürütme tayin ediyorsa, orada kuvvetler ayrılığı formel düzeye düşmüş demektir. Bizdeki gibi.
Fransa’da Holland, İngiltere’de Cameron, hele ABD’de “Zavallı Obama” kimin parlamenter veya senatör olacağı konusunda hiçbir yetkiye sahip değildirler. Yasama organının üyeleri, serbest önseçimlerle veya eyaletlerdeki geniş katılımlı konvansiyonlarla seçilirler.
Hatta Amerikan sisteminde başkanlık seçimleriyle yasama organının çeşitli seçimleri ayrı tarihlerde yapılır, yasamanın başkan karşısındaki bağımsızlığını güçlendirmek için.
Madem sistem tartışacağız, kuvvetler ayrılığı ilkesinden başlamalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları