Merkez Bankası

MERKEZ Bankası’nın başına banka içinden Sayın Murat Çetinkaya’nın geleceği açıklanınca piyasalarda bir güven rüzgârı esti, döviz fiyatlarında düşüşler oldu.

Haberin Devamı

Bir süredir faiz ve büyüme konularında MB’yi iktidarın nasıl ağır sözlerle eleştirdiği biliniyor.

Araştırdım, bu konularda Sayın Çetinkaya keskin beyanlardan sakınmış. Bu iyiye işaret, politik tavırlardan sakınan, teknik düşünen bir bankacı izlenimi veriyor.

Son yıllardaki bu faiz tartışmaları, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ne kadar önemli olduğu konusunda belki ciltler dolusu kitap okumaktan daha öğretici bir tecrübe değerindedir.


‘BANKA İÇİNDEN’


Merkez Bankası ve Başkan Erdem Başçı ağır suçlamalara maruz kaldı. Merkez Bankamızın başarılı başkanlarından Durmuş Yılmaz’a dün sordum, şunu söyledi:

“Merkez Bankası’nın ilan ettiği hedefleri tutturması kolay değildir. Erdem Bey, bilinen baskılar karşısında Merkez Bankası’nın bağımsızlığı geleneğini sürdürmede başarılı oldu. Zor bir işti ama başardı.”

Erdem Başçı bu siyasi baskılara kavga gürültü çıkarmadan direndi, “teknik doğru”dan sapmadı. Bu tablo MB’ye güveni artırdı.

Yeni Başkan Sayın Çetinkaya’nın ismi açıklandığında piyasalarda olumlu karşılanmasının bir sebebi de “banka içinden” gelmesi, MB’nin kurumsal ilkelerini sürdüreceğine inanılmasıdır.

Sayın Başçı’ya bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum. Sayın Çetinkaya’ya bir vatandaş olarak başarılar diliyorum.


KAMU KURUMU?

Haberin Devamı


Bizim siyasi kültürümüz “iktidar”a odaklanmıştır, “kamu kurumları”, hele de “bağımsız kurumlar” düşüncesi gelişmemiştir... “Bizim parti” iktidara gelince ilçe sağlık müdüründen İhale Kurumu’na kadar makamlarına “bizimkiler” getirilir!

1970’lerin sonlarında ben MHP Genel İdare Kurulu üyesiydim. Sol iktidara geldiğinde öğretmen okullarının nasıl “solcu” yapılıverdiğini, sağ iktidara geldiğinde hepsinin nasıl “milliyetçi” yapılıverdiğini görmüştüm.

Hiç kimsenin aklında “kamu kurumlarının verimliliği” diye bir kavram yoktu; “bizden” olması yeterdi!

Sosyolog Max Weber’i o yıllarda okumaya başlamıştım. Ortaçağda hükümdarın “şahsi hizmetkârı” olan, onun şahsi emirleriyle davranan memur tipi geçerliymiş... Modern çağda “devletin memuru” olan ve özel emirlerle değil hukuken belirlenmiş görevlerini, rasyonel olarak yerine getirmek üzere oluşmuş modern bürokrasi ortaya çıkmıştı...

Weber buna “hukuki rasyonel bürokrasi” diyordu.


MODERN DEVLET

Haberin Devamı


Sonraki okumalarımda gördüm ki, Tanzimat’ın mimarlarından Cevdet Paşa daha yüz elli yıl önce “devlet-i muntazama” (düzenli devlet) özlemini yazmıştı.

Bizde hâlâ siyasi güç ve taraftarlık devlet düzenini de hukuku da rasyonelliği de eğip büküyordu.

“Hükümdarın memuru” tarihte kalmıştı ama “iktidarın memuru” öne çıkmıştı.

Yargı bağımsızlığına bile tahammül edilemiyor; dün de bugün de...

Merkez Başkası modern devletin en önemli kurumlarından biridir. MB’nin bağımsızlığı da “hukuki rasyonel bürokrasi” kavramının en önemli ilkelerinden biridir.

Onun için çok önemsiyorum, onun için defalarca yazıyorum.

Sosyoloji okumuş yeni Merkez Bankası Başkanımız Sayın Çetinkaya’nın çok iyi bildiğinden emin olduğum liberal Friederich von Hayek’in satırlarıyla noktalıyorum bugünkü yazımı:

“Bir gücü sınırlayamazsak o gücün kötüye kullanımını da önleyemeyiz... Demokrasilerde seçilmiş iktidarları anayasa ve kanunlarla nasıl sınırlıyorsak, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile de sınırlamak gerekir; siyasi sıkıntılardan, beklenti ve çalkantılardan etkilenmeksizin kararlar alabilmesi için.”

Yazarın Tüm Yazıları