Asıl sorun

TÜRKİYE 2000-2008 yılları arasındaki iyi performanstan sonra yeniden patinaja girmiş gözüküyor.

Haberin Devamı

Başa çıkmaya çalıştığımız sorunlardan ziyade, “sorun çözme” formasyonumuzun yetersizliği yüzünden.

İşte yine siyasi güç kavgası temeldeki bu sorunumuzun üstünü örtüyor.

Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya; bunların sistemleri birbirinden farklı fakat onları güçlü ve gelişmiş ülke yapan faktör kurumlarının “rasyonel” ve “hukuki” işlemesidir.

Siyasetten Merkez Bankalarına, mahkemelere kadar.

“Rasyonel” yani verimli ve kurallara uygun çalışan, üretken ve güvenilir kurumlar.

Bizim temel sorunumuz kurumlarımızın rasyonel ve hukuki olmaktan ziyade siyasete fazlaca bağımlı olmaları, dahası ataerkil ve partizan kayırmacılık kültürüyle bozulmalarıdır.


KURUMSAL ZAYIFLIK
İşte idealist İslamcı ve siyaseten iktidarı destekleyen kaliteli yazar Kemal Öztürk’ün gözlemleri:

“Genel olarak sistem ve kurumsallaşma yerine, insan merkezli bir çalışma modeli hâkim Ankara’da şu anda. Derin krizlerin olduğu zamanlarda bunu mazur görmek mümkün. Lakin bunun komplikasyonlarını da hesaba katmak zorundayız. Bugün tel tel dökülen, bir adım ilerlemediği gibi, geri giden ve artı değer yerine, sorun üreten birçok kurum, kuruluş yanlış insan seçimi yüzünden bu halde... Gözler hep Cumhurbaşkanı’nda, her şeyi ondan istiyorlar.” (Yeni Şafak, 8 Eylül)

Dünkü Karar’da siyaset bilimci Etyen Mahçupyan da “Türkiye’de temel meselelerden birinin kurumların çoktan çökmüş, yozlaşmış” olduğunu yazdı, hukuk kurumları dahil.

Bizde ister vesayet olsun, ister seçilmiş olsun siyasi güç karşısında kurumlarımızın son iki asırlık tarihimizde şu veya bu ölçüde zayıf kaldı. Bu yüzden
devlet hayatında verimlilik, liyakat, rasyonellik, performans ölçümü gibi değerler yeterince gelişmedi.


KURUMLARIN ÖNEMİ
İşin uzmanı olan eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez’in sitesinde okudum. Moody’s puanımızı düşürdü ya; bunun sebeplerinden biri “kurumsal yapıda ortaya çıkan zayıflamalar” imiş.

Görüyor musunuz “kurumsal yapı”nın önemini?

Evet, Sayın Başbakan’ın dediği gibi bizim notumuzu seçimlerde millet verir ama döviz kurunu etkileyen faktörlerden biri de “kurumsal yapı” faktörüymüş.

Dövizdeki hızlı tırmanışın sebeplerini TV’lerde uzmanlar anlatıyor.

Daniel Kaufman’ın “Dünya çapında yönetişim göstergeleri” diye bir araştırması var. Dikkate aldığı 5 göstergeden ikisi şu: “düzenlemelerin kalitesi, hukuk devleti” ve “yolsuzluk denetimi”.

Siyaset meydanlarında hiç konuşmadığımız “kurumsal” sorunların önemini görüyor musunuz?


FERMANDAN KANUNA
Bilim falan diyoruz ya, bu gözlemlerden “teori” ve “bilim” düzeyinde neler yazılı, bir bakalım. Büyük sosyolog Max Weber’in “karizma ve kurumlar” konulu eseri temel bir müracaat kitabıdır. (On Charisma and Institution Building, özellikle s. 48 vd)

Modernleşmeyi Batılı yaşam tarzına indirgemek, Ortadoğulu toplumların bir yanılgısıdır. Weber, modernleşmenin asıl “rasyonelleşme” ve “kurumlaşma” boyutlarını ortaya koydu.

Modern toplum, objektif hukuk kurallarının hâkim olduğu, kurumların özel buyruklarla değil kurallara göre ve “rasyonel” işlediği toplumlardır.

“Ferman”dan “kanun”a geçiş... “Mülk”ten “devlet”e geçiş...

Amerikan, Alman, İngiliz, Fransız sistemleri farklı. Fakat bu ülkelerde Merkez Bankalarının, yargı organlarının ve düzenleyici kurulların hukuki ve rasyonel gücünü düşünün!

Gelişmiş ülke düzeyidir bu.

Türkiye bu coğrafyada bu düzeye çıkmak zorundadır. Vatanseverliğin de en önemli programı bu olmalıdır. Yani siyaset kadar demokratik, hukuki ve düzenleyici kurumların da güçlü ve fonksiyonel olması...

Asıl konuşmamız gereken, budur. Yoksa ikide bir patinaja tutuluyoruz işte.

Yazarın Tüm Yazıları