Adalet kültürü

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “adalet yürüyüşü”nü iktidarın eleştirmesi normal. Çünkü sokaklarında adalet yürüyüşü yapılması bir ülke için iyi bir görüntü değildir.

Haberin Devamı

Neyse ki iktidar OHAL yetkilerini kullanarak bu yürüyüşü yasaklamadı bari. Yasaklama çok daha büyük gerilim yaratırdı.

Bu tabloya Başbakan Binali Yıldırım’ın şu sözlerini de eklemek lazım:

“Adalet sokakta bulunmaz, adalet sokakta aranmaz. Adaletin olacağı yer mahkemelerdir.”

Doğru fakat adaleti mahkemede bulmanın önşartı, yargının bağımsız ve tarafsız olmasıdır.

DREYFUS DAVASI

Fransa’da masum Binbaşı Alfred Dreyfus 1894 yılında casusluk ve vatana ihanetten mahkûm edildiğinde çok büyük bir tepki doğmuş, ünlü romancı Emile Zola “İtham Ediyorum!” başlıklı yazısıyla mahkemeye böyle bir karar verdirten Genelkurmay’ı suçlamıştı.

Çeşitli dönemlerde başbakanlık yapan ünlü politikacı Clemenceau da kampanyaya aktif destek vermişti.

Zola faili meçhul bir cinayette hayatını kaybedecek fakat uzun mücadeleler sonunda sivil mahkemede yeniden yargılanan Dreyfus 1906’da beraat edecekti.

Haberin Devamı

Jakoben kuvvetler birliği fikriyle cumhuriyet kuran Fransa’nın adalet tarihinde kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı fikrinin gelişmesinde en önemli demeçlerden biri bu Dreyfus davasıdır.

Artık gelişmiş demokrasilerde hak ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı teneffüs edilen hava gibi olağandır.

CELAL BAYAR VE DREYFUS

3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 27 Mayıs darbesinin siyasi aleti olan Yassıada Mahkemesi’nde idama mahkûm edilip cezası müebbete çevrilerek Kayseri Hapishanesi’ne konulmuştu. Oradan kızı Nilüfer Gürsoy’a yazdığı mektuplarda Dreyfus hakkında Fransa’dan kitap getirtip tercüme edilerek yayınlanmasını istemişti.

Merhum Celal Bayar’ın Kayseri Cezaevi Günlüğü’ne 1 Ağustos 1962 günü yazdıklarından birkaç cümle aktarıyorum:

“Dreyfus davasını tetkik için kitap ısmarladım. İftira ve mahkeme yönünden bizimkine çok benzemektedir. Fransız milleti bu adaletsizliği tamir etmiştir... Bizde bir Zola, bir Clemenceau çıkmamıştır...”

Nilüfer Hanım’ın getirdiği Fransızca kitabı aynı hapishanede hükümlü Bahadır Dülger tercüme etmiş, 1964 yılında yayınlamıştır.

Ben hukuk fakültesine yeni girmiştim. Yassıada zulmünden yüreğim yanıyordu zaten, okuduğumda çok etkilenmiştim.

Haberin Devamı

Bu, yanılmıyorsam, Dreyfus  davası hakkında bizde Latin harfleriyle çıkan ilk kitaptır.

Hiçbir dava öbürünün aynısı olmaz, Dreyfus’tan bahsetmemin sebebi toplumsal huzur için adaletin önemini vurgulamaktır.

ADALETE GÜVENMEK

Elbette “adalet mahkemede aranır” fakat bütün milletlerin tarihi gösteriyor ki, bazen mahkemeler de adalete aykırı kararlar veriyor. Onun için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı son derece önemlidir.

Bizde yargının ne ölçüde bağımsız ve tarafsız olduğunu görmek için mesela “Hukuk Yoluyla Demokrasi Avrupa (Venedik) Komisyonu”nun son raporuna bakılabilir. HSK üyelerinin tamamının siyasi irade tarafından atanmasının yargı bağımsızlığı için“son derece problemli” olduğunu yazıyor. (Paragraf 119)

Haberin Devamı

“Hukuk Devleti İndeksi”nde Türkiye, 113 ülke arasında 99’uncu sıradadır!

Türkiye’deki yargı hakkında dış dünyada var olan olumsuz görüşlerin asıl kaynağı, uluslararası itibara sahip bu tür kurumların raporlarındaki tespitlerdir.

Suçluların iadesi konusunda “bizim de yargımız bağımsızdır” dediğimizde bunun inandırıcı olması için ne lazım?

Çok geniş kesimlerin adalete güvenmesi için ne lazım?

Yargının bağımsız ve tarafsız olmasının evrensel ilkelerini devletin kabul etmesi, toplumda da hak arama kültürünün gelişmesi lazım.

Yazarın Tüm Yazıları