Portekiz Havrası

KENTİMİZDE sivil toplum etkinliklerinin sıklıkla gerçekleştirildiği bir mekandan söz etmek istiyoruz.

Haberin Devamı

Tarihi Portekiz Havrası. Mezarlıkbaşı yokuşunda, hemen Agora’nın karşısında, çok kültürlü geçmişin simgelerinden biridir bu çok özel sinagog.Kemeraltı bir havralar bölgesidir. 9 adet havrası ile, aynı zamanda müthiş bir potansiyel içeren “inanç turizmi” beldesidir. Başta TARKEM olmak üzere her duyarlı kesim bu gizli hazineleri ayağa kaldırmak için kolları sıvamıştır. Bu yönüyle ilk ön alan kuruluşlardan biri de EGİAD’dır. İzmir’in iftihar ettiği genç iş insanları Portekiz Havrası’nı restore etme işini üstlenmiş ve çok kısa zamanda hayranlık uyandırıcı bir çabayla bahse konu tarihi mekanı kullanılabilir haliyle kentimize kazandırmıştır.17. yüzyılda inşa edilmiş havra, Portekiz’den göç eden Yahudilerinin ibadethanesi idi. Son durumu haraptı. Böylesi yerlerin restorasyonu kolay değildir. Zira, eski yapılardır, Lozan’ı ilgilendirir, Dış İşleri Bakanlığı her aşamada müdahildir, Anıtlar Kurulu’ndan belediyeye hemen herkes, hem teşvik eder, hem de zora koşmak için elinden geleni yapar. Neticede “iş” başarılmıştır.Mekan hali hazırda “Egiad Sosyal Kültürel Etkinlik Merkezi” adıyla faaliyetini sürdürmektedir. Dernek yetkilileri “Portekiz Havrası” unvanının kullanılmasında bürokratik zorluklar olduğuna işaret etmektedir.Oysa “Portekiz Havrası” ismi bu kentin tarihi kimliğini bütünleyen, adeta “büyülü bir melodi” keyfi veren bir mücevher tanımlamadır. İsminin bu şekliyle anılması faal bir sinagog olarak kullanıldığı manasına gelmez. Bu unvan bir “otantik kalıp”tır. Yanı sıra, bu neviden yapılır, anıldıkları isimlerle bir kültür ve turizm abidesi olarak gayrimenkul kostümüne bürünmüş stratejik elçilerimizdir. Bu nedenlerle, dileğimiz, sevgili EGİAD’lıların bu fnvanı daha bir ön plana çıkartmalarıdır.

 

Haberin Devamı

SORUNLAR BİTMİYOR
Yerel seçimler tamamlandı. Artık ülkenin önünde 4.5 yıllık bir “seçimsiz” süreç var. Siyasi iktidar önemli büyükşehirlerde istediği sonucu elde edememiş olsa da yüzde 52’lik halk desteği ile güven tazelemiş görünüyor. Şimdi, sıra ülke sorunlarına gelmiş durumda. Açık söylemek gerekirse, “ekonomi” maalesef iyi gitmiyor. Devletin resmi kurumlarının açıkladığı verilerden hareketle; enflasyon, mart ayı itibari ile tüfe 19.71, üfe 29,64’dür. İşsizlik ocak itibariyle yüzde 14,7 dir. Kamu ve özel ülkenin dış borcu 445,9 milyar dolar, risk primi (CDS) nisan itibariyle 450’dir.IMF, 2019 yılı için GSYH’nın 706 milyar dolara, kişi başı gelirin ise 8.507 dolara ineceğini ve ekonominin yüzde 2,5 küçüleceğini öngörmektedir. Türkiye, dünyanın 17. büyük ekonomisi iken, 20’nci sıraya doğru gerileyeceği tahmin edilmektedir. 2019 yılı ilk çeyreğinde bütçe gerçekleşmelerimiz pek iç açıcı değildir. Vergi gelirleri enflasyonun çok altında kalmıştır. Mali disiplinimiz bozulmaktadır. Cari açığımız iyileşmiştir. Sebebi ithalatımızdaki keskin düşüş ve bağlı olarak ekonomimizin daralmasıdır. Bankacılık sisteminde 2,4 trilyon TL kredi hacmi bulunmaktadır. Bahse konu kredilerin “yapılandırma” adı altında mecburi bir “yüzdürülme” durumunda olduğu ve sıkıntılı kredi oranın yüzde 20’ler civarında olduğu ve pek çok şirketin “zombi” diye nitelendirilen “yaşayan ölü” konumunda bulunduğu, ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi çok zor bir tablo ile karşı karşıyayız. Sayın Berat Albayrak bazı tedbirler açıklamaktadır.Ancak sağlıklı ve taze kaynak sağlanmadan ve hiç şüphesiz güven verici bir ortam tesis edilmeden kısa vadede toparlanmak güç gözükmektedir. İktidarın IMF’ye yönelik katı bir tutum içinde olduğu bilinmektedir. Beri yandan, iç ve dış siyasi gelişmeler, gerginliği besleyen ve ekonomiyi olumsuz etkileyen unsurlar olarak hayatımızın içindedir. Anlaşılan, bahar aylarının tazeliği morallerimize takviye yapsa da, siyaset ve ekonominin giderek artan ağırlığı hayatımızı birinci derecede meşgul etmeye devam edecektir.

Yazarın Tüm Yazıları