Mevcut durum savunulamaz

İZMİR’de kale arkasında eski tütün depoları yerine 42 katlı yeni bir gökdelen yapılacağı anons edilince kızılca kıyamet koptu.

Haberin Devamı

 

İzmir’in bağrına bir hançer saplanıyor nidalarıyla ve en çok da kent silüetinin bozulacağına vurgu yapılarak yüksekliğinin Kadifekale ile yarışacağıdan dem vuruldu ve müthiş bir anti kampanya başlatıldı.
Açık söylemek gerekirse “korunacak kent dokusu kaldı mı”, diye sormak gerekir.
Körfez boyunca sekiz katlı ucube apartmanlarla Çin Seddi gibi örülmüş bir kent için kurtuluş bu binaların yok edilmesidir.
Bunun yolu da özel mülkiyet ve kazanılmış haklar göz önüne alınarak 3-4 tanesini bir araya getirip dikey yapılaşmanın yolunu açmak ve oluşan boşlukları yeşil alanlara dönüştürmektir.
Böyle baktığınızda esasında yüksek katlı binalar kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, kentin mevcut duruma göre rehabilite edilmesi anlamını taşır.
Özellikle 1970’li yıllarda üstüste binmiş kötü binalar kentin en güzel yerlerini bir hastalık gibi sarmıştır.
Aynı şekilde içlere doğru dikey mimari, ilave yeşil alan yaratacak uygun bir çözüm olarak tartışılabilir.
Kent merkezine hiç bozulmamış Simi Adası muamelesi yapmak komiktir.
Son söz; herkes İzmir’i seviyor, bu kenti sevmek kimsenin tekelinde değil, hele tescilli istemezükçülerin hiç değil...
Her şeye itiraz ettiğinizde mevcuda arka çıkıyorsunuz demektir.
Hani kutsadığımız kentimizi ne hale getirdiğimiz ortadayken, ona Babil’in asma bahçeleri muamelesi yapmak pek anlaşılır değildir.
Gönül ister ki, kamu bu yerleri alsın, eski tarihi dokusunu iade etsin.
Bu mümkün değildir.
Kimsenin rantı savunduğu falan yok.
Vurguladığımız gibi itiraz değil, çözüm aranıyor, öneri bekleniyor...

Yazarın Tüm Yazıları