Kambiyo kısıtı

ULUSLARARASI toplumu bir “tehdit” olarak algılamıyor ve onlara entegre olmakta bir sakınca görmüyorsanız, ekonomik sisteminizi alabildiği ölçüde liberalleştirirsiniz.

Haberin Devamı


Turgut Özal, 24 Ocak 1980 kararları ile işte tam bunu yapmıştı.
Ekonomi liberalleşmeye başlayınca, gelişmiş ülkelerin demokrasi anlayışlarına uyum çabası da kaçınılmaz olarak arkasından gelir.
Bu anlamıyla, biraz gecikmeyle de olsa askeri vesayetin kalkması, muhafazakarların iktidara gelmesi, Kürtlerle barış süreci... “Batı’nın muteberi” olabilmek için yaşanması gereken süreçlerimizdi.
Ancak, yer kürede rüzgarlar hep aynı yönde esmiyor.
2010’lu yıllardan itibaren Türkiye’de “devran” değişmeye başladı.
Gelişmiş ülkeler de kendi içlerine büzülmeye, milliyetçi söylemleri ön plana çıkartmaya başladılar.
Bağlı olarak, liberal ekonomik ve demokratik ilkeler kaçınılmaz bir şekilde zaafa uğrar hale geldi.
Geçmişte, 24 Ocak kararları çok cesur değişiklikler içeriyordu.
En önemli boyutu, “kambiyo kısıtı” içermemesiydi.
Türkiye yerleşikleri serbestçe dövizlerini tasarruf edebiliyor, yurtdışına gönderiyor, yatırım yapabiliyorlardı.
Hali hazırda bu serbesti devam ediyor.
Ancak, açık söylemek gerekirse, yeni politik duruşumuz bu tutumun sürdürülebilirliği hususunda soru işaretleri uyandırıyor.
AB, ABD ve komşu ülkelerle, sorgulayan, gerekirse tırmandıran ve dışlanmaktan ürkmeyen bir siyaset anlayışı, ekonomik modelimizin de daha temkinli ve içe dönük bir çizgiye evrilmesini dayatıyor.
Her ne kadar sonradan yumuşatılsa da yurtdışına sermaye aktarımına hoş bakılmayacağı Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiştir.
Bakınız, eşyanın tabiatında bazı durumlar eş zamanda, beraberce var olamaz.
Bu çerçevede Özal’la başlayan ekonomik sistemimizin, zamanın ruhuna uygun olarak revize edilmesi kimseye sürpriz olmamalıdır.

-----

Haberin Devamı

Ürkmez’de bir gastronomik mabed

DAHA ziyade hafta sonu gidilebilen bir yerdir Ciğerci Ali Cengiz beyin mekanı.
Gümüldür, Ürkmez’e ulaşmak yaklaşık bir saatinizi alır.
Deniz kıyısındaki dingin ortama ulaştığınızda kan şekeriniz biraz daha düşmüştür.
Adana - Tarsus mutfağının damağınızda infilak etmeye ayarlı lezzet topları “meze”ye bürünmüş halleriyle sizi bekliyordur.
Akabinde, muhteşem ana lezzetler arka arkaya sökün eder. Efsane ciğer, kuzu kavurma, köfte... “Aman tanrım” deyip freni patlamanız farz olmuştur.
Yaklaşık iki saat sonra sakinlersiniz. Gözleriniz bir “Çin Askeri” gibi tek çizgiye dönüşmüş, haliniz “gebe kedi”leri andırır olmuştur.
Ciğerci Ali Cengiz işte böyle bir yer.
Kendi halinde, salaş, dış görünüşüyle ihtimal vermeyen, ama lezzetli ile fütursuz bir yeme-içme mabedi.
Bir yıl arayla ikinci kez tavsiye olunur.
Mersin Alanı Mah. 6073 sk No: 19-A Ürkmez Tel: (0536) 550 30 60

-----

Haberin Devamı

Bir canlı sevmek insan sevmektir aslında

KÖPEK sevgisi başka bir şey.
Sık ev değiştirenler, memur aileleri, apartmanlarda yaşayanlar, evcil hayvanlarla haşır-neşir olma fırsatını daha az bulur.
Kendi adımıza bahçeli bir ev ortamı oluşunca, bir kurt, iki golden cinsi köpek sahibi olduk.
Geçenlerde kurt köpeğimiz bir kedinin peşinde arka omurlarını incitip hareketsiz kalınca tüm keyfimiz kaçtı.
Diyeceksiniz, memleketin bin bir derdi, her daim yaşanan acısı varken, hayvan sevgisinin sırası mı?
Öyle demeyin...
Bir canlıyı hisseden, böylesi bir duyguya gönlünü açan, tüm canlılara, hiç şüphesiz insanoğluna daha da anlayışlı oluyor, merhamet doluyor, içindeki barış çiçeklerini çoğaltıp etrafa saçar hale geliyor.
Pek tabii, sokak hayvanlarını da unutmuyor olmamız lazım.
Belediyelerimiz bu konuda giderek sahiplenici bir tutum alıyorlar.
Medeni olmak, olumlu anlamıyla “şehirli” kalitesine erişmek, dört ayaklı canlıları sosyal paydamıza ne oranda dahil ettiğimizle ölçülür.

Yazarın Tüm Yazıları