Eşitsizlik uçurumu 202 yılda anca kapanır

Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin sadece sözde kalan tepkilerin ve bir türlü eyleme dönüşmeyen taahhütlerin yerimizde saymamıza neden olduğunu belirterek, “Bugünkü değişim hızıyla devam edilirse dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğindeki uçurumu kapatmamız için 202 yıl gerekiyor” dedi.

Haberin Devamı

Eşitsizlik uçurumu 202 yılda anca kapanır

Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli

Sürdürülebilirliğin bir sosyal sorumluluktan öte bir risk ve itibar yönetimi aracı olduğunu anlatan Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü, artık farkındalığın aksiyona dönüşmesi, bunun için de taahhütlerin bir adım öteye taşınarak; uygulama, ölçme ve raporlama ile desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Dördüncü ile Kadının Güçlenmesi Bursa Platformu tarafından organize edilen 2. Gücümüz Eşitliğimiz Zirvesi kapsamına bir araya gelerek, UN Global Compact’in uluslararası kabul görmüş 10 ilkesi ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında insan haklarından çevre alanlarına kadar imzacılar tarafından verilen taahhütleri ve hedeflerin gerçekleştirilme sürecini konuştuk.

Haberin Devamı

UN Global Compact taahhüdü imzacılarına neler kazandırıyor?
UN Global Compact 10 bine yakın şirket ve 3 binin üzerinde şirket dışı üyesi ile dünyanın en büyük kurumsal sürdürülebilirlik inisiyatifidir. UN Global Compact’e imza atan kurumlar, operasyonlarını insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarındaki uluslararası kabul görmüş ‘10 İlke‘ye uyumlu hale getireceklerini ve bu alandaki çalışmalarını şeffaf bir şekilde raporlayacaklarını taahhüt ediyor. UN Global Compact, aynı zamanda 10 ilke ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde strateji geliştirilme, taahhüt verme, hedef koyma ve performansı raporlama konularında üyelerine rehberlik ediyor.

İYİ ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLDİK

Türkiye’de kaç aktif imzacı oldu ve uygulamalar açısından ağdaki konumu nedir?
Türkiye olarak 141’i şirket, 88’i şirket dışı üyelerden oluşmak üzere 229 üyemiz bulunuyor. Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da birinci, Avrupa’da sekizinci sıradayız. Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne (WEPs) imza atan şirket sayısı bakımından dünyada birinci olduk ve bu alanda yaptığımız çalışmaları geçen yıl 160’dan fazla ülkeden katılımcının olduğu Yıllık Yerel Ağ Toplantısı’nda iyi örnek olarak sunduk. Dünyada bir ilk olan ‘Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi’ni yayımladık ve 7 bankamız bu ilkelere imza attı. Global Compact Türkiye bugün gerek sunduğu değer önergesi gerekse üyelerinin uygulamaları ile takdir edilen bir platform haline geldi.

Haberin Devamı

FARKINDALIK AKSİYONA DÖNÜŞMELİ

BM’nin sürdürülebilir kalkınma amaçları kapsamında Türkiye’nin hedefleri gerçekleştirme oranı nedir?
OECD’nin son araştırmasına göre, Türkiye 169 alt hedeften ancak 15’ine (örneğin; anne, bebek ve yeni doğan ölümleri) ulaşmış durumda. En uzak olduğumuz hedefler ise eğitim, eşitsizliklerin azaltılması ve toplumsal cinsiyet eşitliği. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin sadece sözde kalan tepkilerimiz ve bir türlü eyleme dönüşmeyen taahhütlerimiz sürekli yerimizde saymamıza neden oluyor. Bugünkü değişim hızıyla devam edersek, dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğindeki uçurumu kapatmamız için 202 yıl gerekiyor. Bu uçurumu en hızlı şekilde kapatabilmemiz yolu ise hepimizin önce ailemizden başlayarak eğitim öğretime, kamu politikalarından iş hayatına kadar toplumun her alanında cinsiyet eşitsizliğine karşı topyekün mücadele etmemizden geçiyor.

Haberin Devamı

Sürdürülebilirlik konusunda iş dünyasında farkındalık arttı mı?

Türkiye’de iş dünyası hem yabancı ortaklıklar ve işbirlikleri, hem ihracat ve yatırım gibi yollarla yurt dışına açıldıkça sürdürülebilirliğin bir sosyal sorumluluktan öte bir risk ve itibar yönetimi aracı, işin olmazsa olmazı olduğunu da anlamaya başladı. Son yıllarda, Türkiye’de konunun birçok kurumumuzun artık gündemine girdiğini ve sürdürülebilirlik uygulamalarını hayata geçiren kurum sayısının her geçen gün arttığını memnuniyetle görüyorum. Bununla birlikte artık hedefimiz farkındalığın aksiyona dönüşmesi olmalı. Taahhütlerimizi bir adım öteye taşımamız; bunları uygulama, ölçme ve raporlama ile desteklememiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Eşitsizlik uçurumu 202 yılda anca kapanır

HEDEFLERİN ÇOK UZAĞINDAYIZ

2000 yılından bu yana yapılan çalışmalara bakıldığında, dünyanın daha yaşanabilir bir yer haline getirilmesi açısından şirketler üzerine düşen çalışmaları yeterince gerçekleştirebildi mi?
Bu soruya tam olarak “Evet” diye cevap verebilmek çok zor. Bunun belirli aşamaları var çünkü; birinci aşamada bunun doğruluğuna inanıyorsunuz, farkına varıyorsunuz ve imzalıyorsunuz. Farkında olmakla içselleştirmek arasında ise çok büyük fark var. “Gerektiği kadar yapılıyor mu?” sorusunun cevabı ise hayır. Çünkü daha yapılacak çok şey var. OECD’nin temmuz ayında BM Üst Düzey Siyasi Forum’da paylaştığı araştırma da, ekonomik açıdan en gelişmiş ülkelerin dahi yoksulluğun azaltılması, gençlerin istihdamı, eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi alanlarda hala hedeflerin çok uzağında olduğunu; hatta eşitsizliklerin giderilmesi gibi kimi alanlarda hedeflerden giderek uzaklaşıldığını gözler önüne seriyor.

Haberin Devamı

İNSAN HAKLARI EN ZORLANILAN ALAN

Sizce en zorlanılan ya da yerine getirildiğinde çarpan etkisi yaratan ilkeler nelerdir?
UN Global Compact’in 2018 yılı İlerleme Raporu’na göre, 2000 yılından bu yana iş dünyasında İnsan Hakları, Çalışma Standartları, Çevre ve Yolsuzlukla Mücadele konularında en az yüzde 10’luk bir ilerleme kaydedildi. Bunların arasından özellikle insan hakları hem çok geniş çerçevesi hem politik yanından dolayı iş dünyasının nasıl adımlar atacağını belirlemede en çok zorlandığı alan. Diğer yandan da olumlu adımlar atıldığında da en çok çarpan etkisi yaratacak alan. Dünya genelinde iş dünyasının elindeki kaynaklar ve gücünü düşündüğümüzde aslında insan hakları alanında yapabileceği çok şey var, sadece daha fazla destek ve yönlendirmeye ihtiyaç var.

Kadının işgücüne katılımının kazanımlarının yeterince farkında mıyız sizce?
Türkiye, alan fark etmeksizin (sosyal, ekonomik, politik) toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yapılan tüm araştırmalarda da en alt sıralarda yer alıyor. Bu noktada özellikle iş dünyasının bu işin ekonomik boyutunun çok farkında olmadığını düşünüyorum. Yapılan çalışmalara göre, Türkiye kadın işgücü katılım oranını yüzde 30’lardan OECD ortalaması olan yüzde 63’e yükselttiğinde, GSYİH’sini 2025 yılında yüzde 20 oranında artırma potansiyeline sahip. Kadınların toplumun ve çalışma hayatının her aşamasında daha çok yer alması, daha adil ve istikrarlı bir kalkınma ve daha güçlü bir ekonomi anlamına geliyor.

GÜÇLÜ KADINLARLA ÇALIŞTIM

Aslında toplumsal cinsiyet eşitliğini de insan hakları çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor değil mi?
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde istenilen seviyede olamamak, benim içimde de yaradır. Bırakın cinsiyeti ilk önce bir insanın başka bir insanın bütünlüğüne saygı göstermesi, koruması kollaması gerekiyor. Sonuçta belli bir pariteye getirmek için insan haklarını da konuşmamız gerekiyor. Ben aynı zamanda Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu›nun şirketlerin üst yönetimindeki kadın oranını artırmak için hayata geçirdiği Yüzde 30 Kulübü’nün de Dönem Başkanıyım. Yanındayız Derneği’nin de kurucu üyesiyim. Ben hep kuvvetli kadınların olduğu ortamlarda büyüdüm. Annem Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerindendir. Aynı zamanda 25-26 sene Güler Sabancı ile çalıştım. Eşim, kızım, çalışma arkadaşlarım da hep öyle. Kadının iş hayatında güçlenmesi adına yapılan tüm çalışmalar benim için çok daha büyük anlam taşıyor.

ÇEVRE KONUSUNDA TREN KALKTI

Ya çevre?

Çevre konusunda hakikaten tren kalkmış durumda. Geriye döndürmek çok fazla mümkün değil. Yapılması gereken tek şey, bugünden itibaren değişen şartlara nasıl uyum sağlayacaksak onu yapmak. Var olan mevzuatlar özel sektöre bir takım kuralları ön görüyor. Ancak bu işe yatırım yapabilen özel sektörün, kuruluşların mevzuatın ötesinde bir şeyler yapması gerekiyor. Yeni dönemde ’Çevre Çalışma Grubu’muzla, iklim değişikliği ile mücadele için UN Global Compact’in ’Bilim Temelli Hedefler’ inisiyatifine destek vereceğiz. Öte yandan artık insanlar da daha temiz sağlıklı ortamlarda yaşamak istiyor. Bir Ergene Nehri’nin nasıl aktığını, balıkların öldüğünü, Bergama’da ağaçların kesildiğini görüyor. Dolayısıyla yaşanan hassasiyet, toplum ve sivil toplumda da farkındalığın belirli bir noktaya geldiğini gösteriyor. Geç fakat iyi bir gelişme.

Eşitsizlik uçurumu 202 yılda anca kapanır

İŞBİRLİĞİ KÜLTÜRÜNÜ OLUŞTURAMADIK

Toplumsal olarak daha iyi bir yaşam kalitesine kavuşmanın taahhüdü veriliyor aynı zamanda, mümkün mü?
Dünya genelinde 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmek çok büyük hedefler. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı daha önceki girişimlerden ayıran en önemli özellik de sadece hükümetlere değil tüm paydaşlara görev ve sorumluluk vermesi. Herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirirse ve en önemlisi, işbirliği yaparsak tüm bu hedeflere ulaşmamız mümkün. Kaynaklarımız sınırlı, bir yandan zamanımız daralıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşılması için gerekli olan finansman, kapasite gelişimi gibi konular ancak güçlü işbirlikleri ile karşılanabilir. Türkiye’de kurumlararası işbirliği açısından iyi niyetli çabalar olmakla birlikte hâlâ istenen seviyede bir işbirliği kültürünü henüz oluşturamadık.

KOBİ’LERE ÖNCELİK VERİLECEK

Yeni dönemde yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Önümüzdeki dönemde UN Global Compact’in küresel çapta başlattığı kimi inisiyatifleri Türkiye’de de uygulayarak şirketlere hedefler koymalarını destek sağlayacak programlar sunacağız. Diğer yandan farkındalık yaratma, kapasite geliştirme çalışmalarımıza ve ilkini geçtiğimiz dönem Bursa’da yaptığımız WEPs eğitimlerine devam ediyoruz. Yeni dönem odak noktalarımızdan biri Türkiye’de yaygınlaşmak olacak. Bu alanda önceliğimizi tedarik zincirindeki şirketlere ve KOBİ’lere vereceğiz. Özellikle İzmir, Bursa, Denizli, Gaziantep, Eskişehir ve Antalya illerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırıp KOBİ’ler arasında ‘On İlke’ taahhüdünü yaygınlaştırmaya çalışacağız.

 

Yazarın Tüm Yazıları