Primatlara böyle dendiğini hiç duymamıştım

Bir iş idaresi kitabından (hangisiydi bilmiyorum) kesip saklamışım:“Düşmanla dolu bir dünyada hayatta kalabilmek için canlıların, tecrübelerinden ve özellikle de hatalarından ders çıkarması şarttır. Bu da çevredeki bazı şeylere daha çok dikkat etmeyi (yani birtakım hatıralar oluşturmayı) gerektirir. Yüzlerce senedir dersliklere ve ofislere hapsedilmiş olsa da, insan beyni aslında önce vahşi ormanlarda, sonra savanada hayatta kalmak için şartlanmıştır. Hâlâ da öyledir.”

Haberin Devamı

Sciences dergisinde bu notu destekleyen bir de makale okumuştum. Primatların daha büyük bir mükafata hak kazanmak için riski göze aldığını ve hatalarından ders çıkarmayı başardığını anlatıyordu.

(Bu vesileyle öğrendim ki, primatların bir diğer bilimsel adı da ‘iri beyinli yüksek memeliler’ imiş. Bunların bir de ‘küçük beyinli alçak memeliler’ türü vardır ki, burada sık sık söz ediyorum zaten.)

Yani daha iyi bir sonuç almak için riske girmek, demek ki hata yapmayı göze almak yaşamın bir parçası.

Beynini kullanan canlılar, ilaveten, yaptıkları hatalardan ders çıkarıp, bir daha sefere daha doğru bir karar almayı da biliyorlar.

Yani içgüdüsüyle yahut beyinciğiyle yetinmeyip, beynini iyi kötü kullanan bütün canlılar (1) hata yaparlar, (2) hatalarından ders çıkarırlar, (3) böylece tecbrübe sahibi olurlar ve (4) aynı hatayı tekrarlamamayı öğrenerek (5) hayatta kalma şanslarını arttırırlar.

Zaten tabiat, canlıların hayatî bir hata yapmasına, hele aynı hatayı tekrarlamasına asla izin vermez.

Bu kadar ‘salak’ bir birey, avcılara yem olur gider. Böylece tabiat salakların üremesinin de önüne geçer.

Ders almayıp aynı hataları defalarca tekrarlama özgürlüğü (günah işleme özgürlüğü gibi) insana mahsustur.

*
Kapitalizm tabiata en yakın, bu sayede en başarılı ekonomik düzendir. (Bu, beğendiğim anlamına gelmez.)

Sistem, hatalarından ders çıkarmayan şirketleri, aslında yönetici ve patronları, affetmez.

Affetmez ama, ekonominin kendi kuralları içinde bile bu ‘salakların’ elenmesi yıllar alabilir.

Daha da kötüsü, kimi sistem dışı etkenler, kapitalizmin doğal kurallarının işlemesini engelleyerek bu ‘salakları’ korur. (Mesela açgözlülükleri yüzünden Amerikan bankacılık sistemini çökerten bankacıların kovulacaklarına primle ödüllendirilmesi gibi.) Toplum ne kadar az gelişmiş, hukuksuz ve denetimsiz ise, sistem dışı etkenler o kadar etkili (oyun bozan) olur.

Buna bir de, ‘işini iyi yapmanın bir getirisi / bir mükafatı olmayan; işini kötü yapmanın bir götürüsü / bir cezası olmayan’ Türkiye gibi ölçü özürlü bir memlekette yaşamayı eklerseniz… bırakın hatalarından ders çıkarmayı, aynı hataları dozunu arttırarak bir daha, bir daha yapan yöneticilere tahammül etmek zorunda kalırsınız.

Üstelik, yukarıdaki ‘Serdar Kanunu’ gereği, bu ‘primatlar’ (bakınız yukarıdaki tanımı) şirketin içine ettikçe muteber olurlar, maddî manevî faturayı siz çalışanlar ödersiniz.

Yazarın Tüm Yazıları