Karanlıkları yenmek insanın görevidir…

İnsanlar 1 Ocak sabahı iki hayal kırıklığıyla uyanırlar:

Haberin Devamı

Milli Piyango’dan bu yıl da havayı almışlardır.
Ve yeni yılla ilgili kararları bir kez daha fos çıkmıştır.

*
Birincisiyle ilgili, Hürriyet’te, 10 yıl önce, 3 Ocak 2005’te şöyle yazmışım: “1 Ocak sabahı kalkarsın, yılın ilk mesai günü işe gelirsin… 31 Aralık akşamı işten çıkarken yaptığın, kaçınılmaz, ‘Haydi arkadaşlar, hakkınızı helâl edin, aybaşında ben artık yokum, ararsanız Bahama Adaları’nda bulursunuz beni...’ esprisi / umudu boşa çıkmıştır...

Söylemesen bile, aklından geçirdiğin ‘Pazartesi sabahı işe gelirim abi, açarım müdürün kapısını, ‘Lan hıyar’ derim ‘ben senin ta dıııııt...’ umudun bir dahaki ‘büyük ikramiyeye’ kalmıştır...


*

İkinci konuyla ilgili ise şöyle demişim: “Bir sürü karar verirsin her seferinde, 1 Ocak’ta ne bileyim kimi ‘rejime yahut spora başlıyorum’, kimi ‘eşek gibi çalışmaya son, yaşıyorum artık, hayatımı yaşıyorum...’, kimi ‘yaşım 50’ye geliyor, hayat bitiyor... zamparalığa başlıyorum!..” Bir sürü iyi niyetli (!) karar...

Sonra? Sonra, sağ ön beyin lobunda gözünü açtırmayan bir ağrı, ağzında acı bir tat ve midende Diyanet’e hak verdiren bir yanmayla 1 Ocak sabahı kalktığında, ossaat anlarsın ki hepsi palavraymış!
1 Ocak’ın 31 Aralık’tan bir b.. farkı yoktur. Bırakın o büyük devrimi, perestroika bile fos çıkmıştır. ‘Düşmüş’ bir halde, mor ve moron, yeni yıla girersin...”

*
Çünkü ‘yeni yıl kararı’ diye bir şey vardır.

Her yeni yıl bir milattır ve her birimiz yeni yılda yapacağımız / yapmayı bırakacağımız işlerle ilgili küçük / büyük ama ‘kesinnnn’ kararlar alırız. Kimimiz sigarayı bırakacaktır, kimimiz artık böyle şeyleri kafasına takmayacaktır, kimimiz ‘ayağını gazdan kaldıracak’, kimimiz kendi işini kuracak, spora başlayacak, cak cak caktır.

Ama Fransızca’da, bugünkü Fransızlar’ın bile unuttuğu, çok eski bir söz vardır: “Noel’in azmi Epifani’ye kadar” derler. Noel’le Epifani bayramının arası 12 gündür.

Aslında o kadar bile sürmez. 31 Aralık’taki o sarsılmaz kararlılığımız, daha 1 Ocak’ta balon gibi söner.

Daha doğrusu, biz daha o kararı verirken, cayacağımızı, kendimize verdiğimiz sözü bırakın tutmayı, tutmayı denemeye bile kalkmayacağımızı bal gibi biliyoruzdur aslında.

Bunu bildiğimizdendir, kimi ‘kesiiin’ kararımızı anamıza babamıza, eşimize dostumuza da yüksek sesle ilan ederiz ki kendimizi bağlayalım: Sözümü tutmazsam mahcup olurum, dalga geçerler diye kendimi zorlarım, diye umarız. O da sökmez. Tükürdüğümüzü yalamak kaderimizdir.

*

Uzmanlar diyorlar ki (bir gün ben de sağdan soldan araklayıp kendi bilgim ve fikrim gibi satacağım, belki o gün çok okunan bir yazar olurum) “Başarısız olacağımız kararı alış şeklinden bellidir”. (1)

Genellikle bu tür kararları, ‘böylesi daha iyidir, daha doğrudur’ diye düşünerek veririz; bazen istemeye istemeye. Mesela sağlığımı düşünerek sigarayı bırakmam lazım, biliyorumdur, ama aslında hiç niyetim yoktur. Yahut çocuklarla daha çok ilgilenirsem eşimin mutlu olacağını biliyorum ama aslında sözümü tutmaya niyetim yoktur, ama yapabilsem de çok iyi olur-du.

Yani akılcı bir davranış biçimini yahut bir vazifeyi ‘karara dönüştürmek’ için kendimizi zorlarız. Yılbaşı gibi bir dönüm noktası bunun için iyi bir vesiledir.

Oysa gerçek kararlar ve projeler çok farklıdır. Başkalarını mutlu etmek için / yapsak iyi olurdu diye değil, ‘biz’ istediğimiz için yaparız. Aslında karar verdiğimizde şartlar oluşmuştur, beynimiz bu kararı çoktan almıştır, biz ‘adını koyarız’.

Proje gerçek ve derinlerden gelen bir arzunun, bir hayalin üstüne kurulur. Gücü de işte buradadır. (2)

*

Yeni yılda hayâllerinizden vazgeçmeyin. Faulkner’in sözünü unutmayın: “Gerçek bilgelik, peşinden giderken gözden kaybetmeyecek kadar büyük hayallere sahip olmaktır!

Ve kıvamının geldiğini hissediyorsanız, atın kendinizi suya. “Vakti gelmiş bir fikirden güçlü bir şey yoktur” der Victor Hugo.

Bu arada, memleketin durumu, yani ‘ahval ve şerait’ maneviyatınızı bozmasın. Üstümüzü örten karanlık sizi yıldırmasın. Peygamber Mani’ye atfedilen şu sözü hatırlayın:
Yaratılış insana emanet edilmiştir. Karanlıkları yenmek insanın görevidir...” (3)

Haberin Devamı

(1) Jaun Garneau, psikolog – La lettre du psy no. 11
(2) Aynı yazıdan.
(3) Amin Maalouf’un Işık Bahçeleri kitabından

Not: Serdar Devrim'in bu sitede yer almayan eski İK yazılarını http://serdardevrim-ik.blogspot.com.tr/ adresinde bulabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları