Kalıcı bozukluğa sebep olabilir

Üriner sistem taş hastalığı, toplumun her kesiminde rastlanılan en sık ürolojik hastalıklardan biri. Tedavi edilmeyen ve ihmal edilen taş hastalığı, böbrek fonksiyonlarının kalıcı bozukluğuna neden olabiliyor.

Haberin Devamı

Sevgili okurlar bu hafta konumuz insanoğlunun yüzyıllardır karşılaştığı hastalıklardan biri olan üriner sistem taş hastalığı. Üriner sistem (böbrekler ve idrar yolları) taşları, maalesef kişilerin yaşam kalitesini ciddi biçimde etkileyecek ağrılara yol açmakta, böbrek işlevlerinin bozulmasına neden olabilmektedir. Toplumda görülme sıklığı giderek artan bu hastalığa karşı farkındalık yaratmak amacıyla bu hafta konunun uzmanı, Medical Park Ankara Hastanesi’nden Üroloji Uzmanı olan Doç. Dr. Cengiz Kara ile üriner sistem taş hastalığının oluşumu, risk faktörleri, belirtileri, tanısı ve tedavisini konuştuk.
- Öncelikle hastalığın toplumda görülme sıklığı ve taş oluşumuna neden olan faktörler hakkında bilgi verir misiniz?
Üriner sistem taş hastalığı, toplumun her kesiminde rastlanılan en sık ürolojik hastalıklardan biridir. Toplumda her 10 kişiden biri yaşamının bir döneminde taş oluşumu ile karşılaşır. Yaşam tarzı ve diyetsel değişikliklere bağlı olarak erkeklerde yaklaşık 3 kat daha fazla oluşur. Tedavi edilmeyen ve ihmal edilen taş hastalığı böbrek fonksiyonlarının kalıcı bozukluğuna neden olabilir, Bu nedenle taş hastalığı ile ilgili bilinçli ve dikkatli olmak gerekmektedir. Taş oluşumuna neden olan faktörler ise yeterli sıvı alınamaması, beslenme alışkanlıkları, yaş ve cinsiyet, böbrek şekil bozuklukları/hastalıkları ve metabolik bozukluk ve hastalıklar, genetik faktörler, coğrafi ve iklimsel faktörler, idrar yolu enfeksiyonları ve idrar akışını engelleyen darlıklar ve tıkanıklıklar, bazı ilaçların kullanımı diyebiliriz.

BELİRTİ GÖRÜLMEYEBİLİR

Haberin Devamı

- Peki hastalığın belirtileri nelerdir, tanı nasıl konulmaktadır?
Hastalığın belirtileri genellikle ağrı, idrar yollarında kanama, bulantı ve kusma, idrarda yanma ve/veya zorlanma, ateştir. Bu belirtiler tanıya yardımcı olmakla beraber hastada hiçbir belirti olmayabilir. Şüphe ihtimalinde mutlaka üroloji hekimi tarafından muayeneye gidilmelidir. Hekim gerekli gördüğü taktirde kan ve idrar tahlillerine ek olarak röntgen, ultrasonografi veya tomografi gibi radyolojik tetkiklerle tanıyı koyabilir.
- Üriner sistem taş hastalığının tedavisinde uygulanan yöntemleri ve bu yöntemleri tercih sebeplerinizi kısaca açıklayabilir misiniz?
Eğer taş semptomatik ise, ağrı kesiciler, bulantı ilaçları ve sıvı tedavisi gerekebilir. Taşın boyutu, yeri ve tıkanıklık yapıp yapmamasına göre tedavi şekli değişebilir. Taşların çok büyük bir çoğunluğu küçüktür (6 mm’den küçük) ve kendiliğinden düşerler. Fakat bu boyuttaki taşlar da tıkanıklık yapabileceğinden düzenli takip gerektirir. Aktif taş tedavisinde ise çeşitli yöntemler vardır.
Bu yöntemlerden biri Şok Dalgaları ile Taş Kırılması (ESWL). Söz konusu yöntemde taşın kırılması için odaklanmış ses dalgaları ciltten taşa doğru aktarılır. Taş ses dalgalarının enerjisini emer ve parçalanır, idrar yollarından küçük parçalar halinde dökülür. Genellikle 1.5 cm’den küçük taşlara önerilir.
Bir diğeri Endoskopik Üreter Taşı Tedavisi. Bu yöntem ise taşların tıkanıklık yaptığı ve ESWL’nin etkin olmadığı durumlarda idrar kanalından ince çaplı sert veya yumuşak aletlerle girilerek taşın lazer veya havalı aletlerle parçalanarak dışarı alınmasıdır. Kapalı bir yöntem olup kesi gerektirmemektedir. Komplikasyon oranları oldukça düşüktür.
Retrograd Intrarenal Cerrahi (RIRS) yöntemi de bir diğer tedavi yöntemidir. Bu da esnek üreterorenoskop denilen ucu yönlendirilebilen ince endoskopik bir alet ile idrar kanalından böbreğin içine girilerek, böbrek içindeki taşların lazerle parçalanması ve dökülecek küçük parçalara ayrılması işlemidir. Hastalar kendi taşlarının kırılmasını izleyerek ameliyat olmaktadırlar. Kanama bozukluğu olan hastalarda, aşırı kilolu hastalarda, kas iskelet sistemi deformitesi bulunan hastalarda, 2 cm’den küçük böbrek taşlarında, vücut dışından şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi ile kırılamayan böbrek taşlarında tercih edilmektedir.

KAPALI AMELİYAT YÖNTEMİ

Haberin Devamı

Perkütan Nefrolitotomi yöntemi böbrek taşı problemleri yaşayan hastalarda, ağrı çekmeden ve kısa sürede günlük yaşama dönebilme imkânı veren kapalı ameliyat yöntemidir. Bu yöntem ile hastalar bir gün içerisinde ayağa kalkıp, en fazla birkaç gün içerisinde de normal hayatlarına dönebilmektedir. Açık cerrahi yöntemlerine göre çok daha avantajlı olan Perkutan Nefrolitotomi yöntemi, gebelik ve kanama problemi olan hastalar dışında tüm hastalara ve taşların hemen hemen hepsine uygulanabilmektedir.Bu yöntem genel anestezi ile uygulanmaktadır. Bel bölgesine bir santimetre civarında bir kesi açılmaktadır. Kesinin ardından bir kanal oluşturularak tüp yerleştirilmekte ve oluşturulan bu tüp yardımıyla böbreğin içerisine girilmektedir. Daha sonra taşlar bulunduğu yerde özel aletler (pnömotik,ultrasonik,laser litotripsi) ile kırılarak dışarı çıkarılmaktadır. Çok yüksek oranda başarı sağlanan yöntem ile en sert taşlar bile rahatlıkla kırılabilmektedir. Vücut dokularının normal yapısının koruyan yöntemin en önemli avantajı iyileşme süresinin oldukça kısa olmasıdır. Perkütan Nefrolitotomi, açık böbrek taş ameliyatı ile karşılaştırıldığında oldukça kısa bir sürede tamamlanmaktadır. Açık cerrahi ile tedavi ise günümüzde en az kullanılan ve komplike taşlarda tercih edilen yöntemdir.

Haberin Devamı

DOÇ. DR. CENGİZ KARA KİMDİR

Tıp eğitimini Gülhane Askeri Tıp Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlayan Cengiz Kara, uzmanlığını ise Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaptı. Halen Medical Park Ankara Hastanesi’nde görevli olan Kara’nın tıbbi ilgi alanları; endoüroloji, laparoskopik üroloji, üroonkoloji, çocuk ve kadın ürolojisidir. Üroloji ile ilgili ulusal ve uluslararası pekçok bilimsel kuruluşa üye olan Doç. Kara’nın, yine üroloji üzerine yaptığı çok sayıda araştırma ve yerli-yabancı dergilerde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA

Sevgili okurlar önümüzdeki hafta konumuz ‘Çocuklarda Kronik Öksürük. Tek başına ya da başka belirtilerle birlikte çocuklarda en sık rastlanan solunum yolu yakınması olan öksürük, alt solunum yollarının kendini temizleme ve koruma amacıyla; istemli, istemsiz reflekslerle ya da bunların kombinasyonu ile oluşturduğu refleks bir mekanizmadır. Çoğumuzun doktora başvurmadan halletmeye çalıştığı bu önemli konuyu Ankara Acıbadem Hastanesi Doktorlarından Çocuk Hastalıkları ve Allerji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Cem Razi ile konuşacağız. Sizler de bu konuyla ile merak ettiklerinizi hafta boyunca skalyoncu@hotmail.com adresinden bana iletebilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları