İzmir’e yeşil kolye

 HAVA limanından gelişte, Yeşildere’den geçerken İzmir’e ilk kez gelenlerin zihinlerindeki Avrupa kenti hayali tuz buz olur. Üst üste yığılmış binlerce gecekondudan bozma, harap binaların arasından geçen yoluyla, ünlü İzmir, korkunç, hayalet şehir görüntüsüyle misafirlerini karşılar. Bu şaşırtıcı yolculuk denizle buluşuncaya kadar sürer... Ancak Körfez görüldüğünde, İzmir’in Avrupalı yüzü kendini gösterir.

Haberin Devamı


Neyse ki, Başkan Tunç Soyer, Yeşildere’yi, belki de İzmir’in sembolü olacak, yeni bir çehreye kavuşturmaya kararlıymış. Bölgeyi baştan yaratmak için uluslararası bir yarışma açılması bile söz konusuymuş. Belki ona da gerek yoktur. Eskişehir’e kadar gidip, neler olup bittiğini görmek yeter.


YEŞİLDERE KÜLTÜR, SANAT VE EĞLENCE VADİSİ
Geçtiğimiz günlerde Hürriyet’te Ertuğrul Özkök, bugüne kadar okuyup gördüklerimizden farklı bir gözle Eskişehir’i yazdı. Başkan Yılmaz Büyükerşen’in Porsuk çayından, sanatın gücünden yararlanarak yarattığı yeni dünyayı anlattı. Belki Büyükerşen ve ekibi, Yeşildere için de çok yaratıcı önerilerde bulunabilir. Ne bileyim, vadinin iki yakasına Babil’in asma bahçeler gibi sıralanmış kafeler, kültür merkezleri, müzeler ve bunların arasından akan, artık gerçekten yeşil olacak dereden, teknelerle Körfez’e yol almak gibi...
Aslında Yeşildere’nin hayata dönüşü Konak belediye başkanları tarafından hep hayal edilmiş. Dere kenarında setler, çay bahçeleri, kafe, bar, aquapark, göletler, teleferikler, kano kanalları gibi pek çok proje düşünülmüş. Ancak, bunlar ilçe belediyelerinin altından kalkamayacağı büyük bütçeli işler olduğundan hayata geçirilememiş.
Belki bu kez Başkan Soyer projeyi mutlaka yapılacak işler arasına alırsa, bakarsınız birkaç yıl sonra Yeşildere İzmir’in boynunda ışıl ışıl, yeşil bir kolye olur.

Haberin Devamı


Görünmez kahramanlar

BAZI insanlar vardır ki, pek çok başarı hikayesinin arkasında onlar vardır, ama bilinmezler. Ben onlara görünmez kahramanlar derim. Aynı Almanya’da yaşayan Türklerin çok yakından bildiği, artık hafızası kendine yeterince eşlik etmediği için İzmir’de ailesinin yanında yaşayan Ali Gürcan gibi... Gürcan, 60’larda gittiği Almanya’da uzun yıllar Türkler ile Alman devleti ve bürokrasisi arasında köprü olur. Türklerin uyumu için eğitimler, gençlik gruplarına seminer, konserler gibi etkinlikler düzenler.
Öyle bir dönem gelir ki, Almanya’ya yolu düşen herkes önce Ali Gürcan’ı bulur. Ressam İbrahim Balaban, Muzaffer İzgü gibi isimler evinde misafir olur. Abidin Dino’dan Zülfü Livaneli’ye bir çok ünlü Türk sanatçı ve yazar onun girişimleriyle Almanya’daki Türklerle buluşur.
Almanya’da dönemin tek Türk gazetesi Hürriyet, TRT, DWR Türkçe’ye muhabirlik de yapan Gürcan, Joan Baez, Gioria Fedman gibi ünlü sanatçılarla röportajlar yapıp, yakın dostluklar kurar. Onların Türkiye’de konserler vermesine ön ayak olur. Öyle ki, Joan Baez ünlü Türkiye konserinde seyircilerle birlikte söylediği iki Türkçe şarkının diksiyon çalışmasını bile kardeşi Ayşe Ertan’la birlikte yapar.
Evet, hayat böyle bir şey. İyi ki, binlerce kişinin yaşamında iz bırakan Ali Gürcan gibi görünmez kahramanlar var.

Yazarın Tüm Yazıları