İstanbul gibi olmamak için

GELİŞMELER İzmir’in yeniden ‘Yükseliş Devri’ne girdiğini çok açık gösteriyor.

Haberin Devamı

Ama bu yükseliş sadece, ekonomi ve altyapı yatırımlarıyla kalkınma anlamında değil, sosyal, kültürel ve siyasi olarak da öne çıkıyor. Önce Alaçatı Ot, ardından Urla Enginar festivallerine başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından gösterilen ilgiye bakın. İğne atsanız yere düşmeyecek kadar çok insan herhalde sadece ot yemek, enginarın tadına bakmak için İzmir’e gelmedi. Bulundukları kentlerdeki trafik sıkışıklığının yarattığı bunalımdan, işte, evde, kahvede, siyasetten, başka bir şey konuşamaz hale gelmenin neden olduğu psikolojik çöküntüden kaçmak, nefes alabilmek için insanlar kendilerini İzmir’e attı.

İstanbul gibi olmamak için

Haberin Devamı

Neden İzmir derseniz, bunda İzmir’in batılı ülkelerde olduğu gibi insanların kendilerini özgür ve rahat hissedebildikleri, herkesin birbirine saygılı olduğu modern ve çağdaş bir kent algısını yaratmış olmasının payı büyük. Bir de İstanbul’a bakalım. Metrobüsler, tramvaylar bağrış çağrış. Caddelerde trafik kuralları değil, yol vermeyip, oradan buradan kafa çıkaranların yol almaya çalışanların bıçkınlık kuralları geçerli. Oralarda insana saygı değil, yumruğunu vuranın, kara parasını konuşturanın gücünü gösterdiği orman kanunları geçerli. Göç alıp, nüfus arttıkça kıyısından, köşesinden İzmir’de de bu görüntüler rastlanıyor, ama henüz kent yaşamına hakim olabilmiş değil.


MAGANDAYIM, AMA PARA BENDE
Ancak bundan sonrası çok önemli. Önceki hafta ‘İzmir’i Keşfet’ projesi kapsamında gelen Hürriyet yazarlarının dikkat çektiği gibi, İzmir’e gelip yerleşmeyi düşünen çok kişi var. Zaten Başkan Aziz Kocaoğlu’nun verdiği bilgiye göre; geçen yıl 80 bin kişi kente yerleşmiş. İzmir yükselen değer oldukça yeni zenginlikten pay kapmak isteyen her çeşit insan kentin yolunu tutacak. Belki de İstanbul’da olduğu gibi arabalarının arkasına “Magandayım, ama para bende” diye yazdırıp, dolaşanlar bile olacak.


İstanbul gibi olmamak için yeniden yükseliş devrinde geçiş sürecinin çok iyi planlanması gerek. İzmir, İstanbul’un aksine göç edenlerin kalıbına giren değil, gelenlere kendi kültürünü kazandırmasıyla ünlü bir şehir. Kenti yönetenler, sivil toplum kuruluşları herhalde sosyologlar ve üniversitelerle işbirliği yaparak önümüzdeki geçiş döneminde kentin kültürel kimliğini korumak için çalışmalara başlamışlardır. Aksi takdirde kente kara paracıların, magandaların kültürü hükmederse İzmir’e çok yazık olur...

Yazarın Tüm Yazıları