Döviz huzur ister

GEÇEN hafta döviz aşağı yukarı dalgalanırken, bir süredir yolumun düşmediği Kıbrıs Şehitleri’nde yürüyordum.

Haberin Devamı

Hiç beklemediğim bazı büyük mağaza ve kafe türü yerlerin kapandığını gördüm. Hatırladığım kadarıyla her zaman kalabalık ve iyi iş yapan yerlerdi. Aslında son zamanlarda vitrinleri boş mağazalar İzmir’in her yerinde daha fazla karşımıza çıkmaya başladı.

Bir alışveriş merkezindeki mağazalarda ise her zaman mal dolu rafların yarı yarıya azalmaları dikkatimi çekti. Özellikle ithal mallar ortadan kaybolmuştu. Dövizde belirsizlik demek, fiyatların yukarı yuvarlanması demek. Bir gün 3.94’e fırlayıp, ertesi gün 3.76 düşerek çok sert hareketler yapan doları gören esnaf, özellikle ithal malları satmak istemiyor. Ya da fahiş fiyat istiyor. Yarın öbür gün elindeki mal bittiğinde yerine yenisini hangi fiyattan koyacağını bilemediğinden bunu yapıyor.


İZMİR İÇİN ÖNEMLİ
Dövizdeki hareket, ekonomisinde dış ticaretin büyük payı olan İzmir için ayrı bir önem taşıyor. Tekstilden üzüme, ihracatçılar yurt dışına sattıkları malların fiyatını belirlemede zorlanıyor. Zaten dışarıdaki alıcılar da Türkiye’de dövizin halini bildikleri için daha fazla indirim istiyor. Yurt dışından ithalat yaparak hammadde, ara mal getirmek zorunda olanların durumu ise iyice kötü. Siparişini vereceği malın maliyetini 3.90’dan mı, 3.70’ten mi hesaplasın, içeriye ne fiyat versin bilemiyor. Ama bir gerçek var. Ekim ayı ortasından ocak ortasına kadar TL dolara karşı yüzde 25 civarında değer kaybetti.
Dövizdeki son durumun güven ortamı ve belirsizlikten kaynaklandığında işin uzmanları hem fikir. Anayasa gerilimi ve Suriye’den bulaşan terör belalarının yarattığı güven bunalımı, ekonominin çarklarının dönmesi için gerekli dış kaynakları giderek daha pahalı hale getiriyor. İçeride ve dışarıda huzuru bulmadan dövizin her an sürpriz yapması bizler için sürpriz olmayacak.

Haberin Devamı


Teröre karşı birlik eylemleri sürmeli

İZMİR Adliyesi’nde önceki hafta patlayan bombaların ilk sarsıcı etkisi geçmeye başladı. Ama terörizme karşı sivil toplum hareketleri durmadı. İzmir Barosu öncülüğünde hakim, savcı ve avukatların el ele zincir oluşturarak şehit polis Fethi Sekin ile mübaşir Musa Can’ı öldüren terörü protesto etmeleri önemli bir adımdı. Hemen ardından aynı yerde DİSK üyesi işçilerin terörü protesto eylemleri de çok önemliydi.
Geçen hafta da yazdığım gibi teröre karşı ancak birlik olan toplumlar başarılı oldular. O nedenle İzmir Barosu ve sendikaların terörü protestoları gibi eylemler meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından sürekli yapılırsa bu toplumun sinmeyeceği mesajı giderek güçlenir.
Unutmayalım, uykuya yatan terör hücreleri hiç beklenmedik anlarda toplumları derinden sarsıyor. İzmirliler teröre karşı uyanık olduklarını ne kadar çok gösterirlerse teröristlerin işi o kadar zorlaşacak.

Yazarın Tüm Yazıları