Durdurun bu ticareti

ÖNCELİKLE söylemeliyim. Eğitim ve sağlık konusundaki hassasiyetim diğer tüm konulardan daha fazla. İkisinin de ne yazık ki son dönemde iyice ticarete dökülmesi kamuoyunu oldukça rahatsız ediyor.

Haberin Devamı

Elbette ortada milyonlarca dolarlık yatırımlar var. Elbette bunların da bir şekilde eğitim ve sağlık konusunda yatırım yapanlara dönmesi gerekiyor. Ancak çocuk eğitimi ve hasta haklarını hiçe sayan tamamen ticari kaygılarla yapılmasına da bir yerde dur demek gerekiyor.
Sağlık sektöründe keşfedilen son ticari yöntem ise kadro satışı. Temmuz ayında yazarımız Şükrü Kızılot’un gündeme taşıdığı “Diyanet Vakfı’nın elindeki kadroları satışa çakarmasının” ardından bugün de arkadaşımız Şebnem Turhan’ın bu işin nasıl ticarete döküldüğüne dikkat çeken haberini yayınlıyoruz.
Türkiye’de doktor kadroları maalesef tıpkı taksi plakası gibi alınıyor satılıyor. Diyanet Vakfı elinde bir hastene ruhsatı ve 41 doktorluk kadronun boşta olduğunu açıklıyor. İlan vererek bu ruhsat ve kadroları satışa çıkarıyor. Yanlış anlamayın hastaneyi satmıyor bu haklarını satıyor, yani bir nevi hava parası istiyor. Yapılan ihaleyi bir büyük hastane grubu 7 milyon TL + KDV’lik teklifiyle kazanıyor. Ne beklersiniz. Bu şirketin o ruhsat ve kadroları kullanmasını. Yani yeni bir hastane açmasını ya da varolan hastanelerinde bu kadroları kullanmasını. Hayır öyle olmuyor. Sadece 20 gün sonra bu şirket, Lösemili Çocuklar Vakfı’nı (LÖSEV) arayarak Diyanet Vakfı’ndan aldığı ruhsat ve kadroları satılığa çıkardığını duyuruyor. LÖSEV’in bu kadrolara ihtiyacı olduğunu gayet iyi bilen grubun temsilcisi 8 milyon TL + KDV istiyor.Neresinden baksanız yanlış.

Haberin Devamı

Sağlık Bakanlığı’nın hastane enflasyonunu engellemek için 2008 yılında devreye soktuğu sistem adeta bir emtia piyasasına dönmüş durumda. Bu konuda sözde bir yasak var. Kadro satışı yasak. Ama ortada birçok ruhsat ve altında kadrolar fahiş fiyatlara satılağa çıkarılıyor. Geçmişte bir kardiyolog kadrosunun 1 milyon liraya satılığa çıkarıldığına ilişkin haberler arşivlerde duruyor. Peki neydi 2008’deki o düzenleme. Sağlık Bakanlığı her köşe başına hastane açılmasını engellemek için bir düzenlemeyi hayata geçirmişti. 15 Şubat 2008’de hangi hastanenin elinde ruhsat ve kadro varsa onlar hak sayıldı. Yenilerine izin verilmeyeceği açıklandı. Yani ruhsatlı hastanenizde 25 doktor varsa 26’ncısını almanız artık mümkün değildi. Ancak bu tarihten önce Sağlık Bakanlığı’na müraacat edenlere ön izin belgesi verileceği belirtildi. Dün konuyla ilgili Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Başkanı Reşat Bahat ile görüştüm. Kendisi de ruhsat ve doktor kadrosu konusunda bir planlamanın mutlaka olması gerektiğini düşünüyor. Bahat, “Eğer sektör yanlış yapılandırılırsa ortaya kalitesiz rekabet çıkar. Bunun sonunda da halkı sağlığı sıkıntıya girer. Türkiye’de şu anda 568 özel hastane ruhsatı var. Bu yeterli. Ancak içeriğinde sıkıntı var. Düşünün bir hastaneniz var. 2009 yılında 25 doktorunuz var. Yatırımla büyümek daha fazla kişiye hizmet vermek istiyorsunuz. Ancak yıl 2014 olmuş. Hala mecburen 25 doktorla ilerlemek zorunda kalıyorsunuz. Bu durum sıkıntılı” dedi.
Özetle, elbette önüne gelen hastane açmamalı, sınırsız sayıda doktor çalıştırmamalı. Kapanan hastanin kadrosu niye Sağlık Bakanlığı’na devrolmaz da satışa çıkar anlamak mümkün değil. Bir soruyla bitirelim: Bu yöntem devam eder karaborsada doktor kadrosu fiyatları da tırmanmaya devam ederse, o doktor kadrolarının parası kimin cebinden çıkacak?

Yazarın Tüm Yazıları