Sefer Levent

Çocuk mu kandırıyorsunuz?

30 Aralık 2023
Önce yoğurt kaplarıyla oynadınız.

Sonrasında sütü, tereyağı, peyniri hallettiniz. Şimdi sıra çocukların içeceklerine mi geldi? Aşağıdaki fotoğraf hafta sonundan. Çocukların içtiği 10 markanın meyveli kakaolu sütlerin paketlerine şöyle bir bakın. 10’unun da boyu posu aynı duruyor değil mi? Aynen öyle boyları posları aynı. Peki ya içlerindeki sütler? 5’inin içinde 180 ml süt var. 5’in de ise 200 ml. Eskiden hepsi 200 ml idi. Ancak 5 marka sütleri 20’şer ml azalttı. Peki ya paketler? Onları aynı bıraktılar. Kalan boşluk gaz ile dolduruldu. 200 ml görünümlü 180 ml’lik paketler piyasa sürüldü.


10 markanın meyveli ve kakaolu sütlerini inceledik. İlk bakışta aynı büyüklükte görünen bu ürünlerin 5’inin içinde 200 ml, 5’inde ise 180 ml içecek var.

200 ml’lik diğer markaların paketleriyle aynı raflarda yerini aldı. Şimdi diyeceksiniz ki, “Hangi pakette ne kadar süt olduğu paketlerin üzerinde yazıyor. Herkes ürününü istediği fiyattan satar. Sana ne.”  Hiç de öyle değil. 180 ml’lik sütler 200 ml olanlardan bir tık ucuza satılıyor. Aslında hesap etseniz onlar daha pahalı. Çünkü gizli zam yapmanın yolunu böyle bulmuşlar. Fiyatı tutuyor, gram gram sütü götürüyorlar. Tüketici geliyor rafın başına küçücük yazılmış gramajları okumak mümkün değil zaten. Bakıyor hangisi ucuz onu alıyor gidiyor. Ucuz aldım sanıyor ama aslında bilmiyor ki pahalıya aldı. 

ÜRÜN AZ PARA ÇOK

Üründe fiyat artışı olmamasına rağmen, ürün gramajlarında aşağı yönlü değişiklik yapılması, tüketicilerin daha az miktardaki ürüne, daha fazla para ödedikleri sonucunu ortaya çıkarıyor. Gramaj düşürülmesine rağmen ambalaj boyutları aynı tutularak tüketiciler yanıltılıyor. Üründe gramaj oyunu ile gizli zamlar yapılması alışkanlık haline geldi. 

EKSİK GAZLA DOLUYOR

180 ml ambalajlı kutu sütlerin 200 ml. ambalajlı sütler ile aynı ambalaj boyutunda satılmasının sadece ekonomik boyutu problemli değil.

Yazının Devamını Oku

Konutu yüzde 40 ucuzlatacak formül

25 Aralık 2023
Türkiye pür dikkat konut fiyatlarına kilitlenmiş durumda.

Satış fiyatlarının artış hızı kesildi ama konutlar hala çok pahalı. Hele hele büyük şehirlerin merkezlerinde yanına yaklaşmak pek mümkün değil. Ev satın almak ne kadar zorsa uygun fiyata kiralık ev bulmak da bir o kadar zor.

Peki bu böyle sürecek mi? Hükümetin aldığı önlemler ne kadar etkili olacak, konut fiyatları 2024 yılında ne olur, kiralar ucuzlar mı... Tüm bu soruları geçtiğimiz hafta bir araya geldiğimiz Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği’nin (KONUTDER) Başkanı Ramadan Kumova’ya sorduk. Gelin şimdi en önemli sorunun cevabı ile başlayalım. Konut fiyatları nasıl ucuzlar?

Kumova konuttaki en büyük maliyet kaleminin arsa olduğunu vurgulayarak girdi söze ve ekledi:

KONUTA ERİŞİM İÇİN ÖNEMLİ

“Arsa maliyeti Türkiye’de bütün dünyadaki örneklerine göre çok pahalı. Hamburg’ta yüzde 8, Düsseldorf’ta Nişantaşı gibi yerde yüzde 25. Dünya ortalaması yüzde 15. Türkiye’de ise yüzde 50 ve üstü. Arsa nedeniyle ürettiğimiz her konut için maliyeti önce ikiyle çarpıyoruz. Arsa maliyetlerinin dünyada olduğu gibi yüzde 15’lere çekilmesi halinde konut fiyatları yaklaşık olarak yüzde 40 geriler. Örneğin; yüzde 50 kat karşılığı olan bir projede, konutun metrekaresi 65 bin liraysa arsa maliyeti yüzde 15’lere düştüğünde aynı konutu 38 bin lira metrekare fiyatıyla satabilirsiniz.”

Arsa maliyetlerini ucuzlatmadan konuta erişimin mümkün olmayacağını ifade eden Ramadan Kumova, bu konuda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki ile geçtiğimiz aylarda görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi. Kumova, “Arsaların özel sektör-kamu işbirliği ile üretilmesinin daha doğru bir model olacağını, arsa maliyetinin düşmesi halinde konut fiyatlarının yüzde 40 ucuzlayacağını anlattık” dedi. Beyaz yakalıların dahi konuta ulaşmada zorluk yaşamaya başladığını söyleyen Kumova, “Türkiye’de ağırlıklı olarak sosyal konut projeleri konuşuluyor. Ama artık orta segmentte de sıkıntı yaşamaya başladık. Gelinen noktada herkes bir alt segmente geçiyor”

Yazının Devamını Oku

Elysee Sarayı’ndaki nişan töreninden notlar ve COP28

8 Aralık 2023
FRANSA’nın en yüksek dereceli sivil nişanı Légion d’honneur’ı bizzat Cumhurbaşkanı Macron’un elinden alan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol ile dün konuşma fırsatı buldum.

Sıcağı sıcağına duygularını sordum, aynen aktarıyorum:

“Nişan tabii beni çok mutlu etti bu. Çünkü enerji ve iklim değişikliği konusunda yaptığımız çalışmalar bir anlamda takdir görmüş oldu. Cumhurbaşkanı Macron konuşmasında çok güzel şeyler söyledi. Bir bölümde, ‘Fatih Birol öyle güzel konuşmacı ki sokaktaki hiç bu konuyu anlamayan bir insanı da ikna edebilir, benim gibi bir devlet başkanını da. Mesela hem beni hem Biden’ı ikna edebilen biri’ dedi. Enerji konusunda dünyadaki en önemli isim, uzman vurgusu da yaptı. Bu sözler çok önemliydi benim için. Bu nişan gerçekten bizim dünyada enerji ve iklim konularında önerdiğimiz ve çoğu kabul gören çözümlerle ilgili daha da fazla çalışmamızı şevklendirdi.”

Fatih Birol’dan aldığım bilgilere göre Macron konuşmasının önemli bir bölümünde Galatasaray’dan da bahsetmiş. Bilen bilir. Fatih Birol sıkı Galatasaraylı’dır. Hatta bu kadar yoğun temposuna rağmen seyahatlerini bile çoğu zaman Galatasaray maçlarına göre ayarlar. Macron konuşması sırasında Fatih Birol’un babası ve kardeşiyle ilgili anekdotlar da paylaşmış. Törene,  Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Yunus Demirer, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, GS Yönetimi’ni temsilen eski büyükelçi Hakkı Akil’in yanı sıra aralarında Amerika, Japonya, İngiltere, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, İtalya’nın da bulunduğu birçok ülkenin büyükelçisi de katılmış.

Fatih Birol nişan takdiminin bizzat Macron tarafından Elysee Saray’ında yapılmasının da nadir olduğuna dikkat çekti. Bu durum kendisini ayrıca gururlandırmış ve mutlu etmiş.

BİROL’UN GÖZÜYLE COP28

- 1992 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında her ülke tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmak ve sera gazı emisyonlarını küresel olarak adil bir şekilde azaltmanın yollarını bulmakla yükümlü. 30 yıldır hükümetler iklim krizine çözüm bulmak üzere bir araya geliyor.

Fatih Birol’u yakalamışken Birleşik Arap Emirlikleri’nde 30 Kasım’da başlayan ve 12 Aralık’a kadar devam edecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nı (COP28)  sormazsam olmazdı.

Dubai’den önceki gün dönen Birol ayağının tozuyla aldığı nişan sonrası muhtemelen tekrar Dubai’ye gidebileceğini söyledi.Dünyanın pek çok global sıkıntıyı aynı anda yaşadığı bir dönemde gerçekleşen zirvede görüşmelerin sürdüğünü, bazı konularda önemli kararların uzlaşmayla alınabileceğini belirtti.

Yazının Devamını Oku

Fonzedelere 3 kritik soru

7 Aralık 2023
Mesajlar, görüntüler, iddialar ortada uçuşup duruyor. Türkiye’nin günlerdir konuştuğu Seçil Erzan olayında noktayı yargı koyacak, buna kuşku yok.

Ancak geldiğimiz noktada fonzedelere bazı sorular sormamızın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. İşte ilki...

1. Madem her biriniz binlerce hatta milyonlarca doları adı geçen bankaya güvenip, yönetmeliklere uygun bir şekilde, yasal bir fona yatırdığınızı sandınız. Niye paranızı bankadan değil, aylarca mesajlarda dil döküp, telefonlarda yalvarıp Seçil Erzan’dan istediniz?

Paralar Seçil Erzan’ın sistemine 2022 yılında akmaya başlamış. Bu süreçte faiz adı altında hiç de normal olmayan getiriler vaat edilmiş, hatta bir süre bunlar ödenmiş. Paralar alınmış verilmiş. Ancak sistem tıkandığında kimi mesaj göndermiş, kimi aramış, kimi adam göndermiş, kimi sert çıkışmış. Sinir krizi geçirenler mi istersiniz, uykusuz kalanlar mı... Bu uğurda arkadaşlarına yalan bile söyleyen olmuş. Seçil Erzan ile konuşmalarda, mesajlarda herkes yalvar yakar parasını geri istiyor. Tekrar soruyorum. Paranızı bankadaki bir fona yatırdıysanız günlerce bir banka müdürüne neden yalvarırsınız? Müdür veya o şube işinizi görmüyorsa, ya kendiniz ya avukatınız aracılığı ile elinizdeki ‘belgelerle’ bölge müdürlüğüne, genel müdürlüğe başvurursunuz. Olmadı mı... BDDK’sı var, mahkemesi var... Hiçbir banka sizin paranıza el koymaz, koyamaz.

Hatırlatmakta fayda var. Geçmişte bazı banka personellerinin zimmetine para geçirdiği çok olay yaşanmıştır. Özellikle yaşlı müşterileri kandırıp para yatmış gibi gösteren, sahte hesap cüzdanı, sahte makbuzla işlem yapan bankacılarla ilgili haberler arşivlerde duruyor. O olayların mağdurları ellerindeki ‘belgelerle’ bankaya başvurmuş, sonrasında yasal prosedür işlemiş ve paralarını geri almışlardır. Tam bu noktada fonzedelere yeni bir soru soralım.

2. Binlerce hatta milyonlarca doları yasal bir şekilde bir bankanın fonuna yatırdığınızı düşündünüzse niye yasal bir belge olan ‘işlem makbuzlarını’ almadınız, saklamadınız. Milyonlarca doları belgesiz neden teslim ettiniz. Paranız geri ödenmediğinde, Seçil Erzan’ın sizi oyaladığını anladığınızda neden ‘belge’ telaşına düştünüz?

Vatandaş olarak bankaya nasıl para yatırdığınızı ve çektiğinizi düşünün. Vezne veya işlem bankosundaki görevli bizden parayı ‘sayarak’ teslim alır veya teslim eder. Para nakit olarak bir başka bankadan ‘balya’ şeklinde bile gelse bankacı o parayı ‘saymadan’ teslim almaz. ‘Para sayma’ dedik ve yeni bir noktaya geldik. O zaman gelin fonzedelere yeni bir soru soralım.

3. Günlerdir Seçil Erzan’ın para trafiğine ilişkin görüntüler yayınlanıyor. Görüntülerin çoğunda çeşitli mekânlarda torbalar ile para teslim ediliyor, alınıyor. Binlerce, milyonlarca dolar aldınız, verdiniz. Neden bu paraları hiçbir şekilde saymadınız?

Ne parayı alan veren bankacı ne de karşısındakiler sayma lütfunda bulunmuyor. Konu banka ve bankacılıksa para asla saymadan verilmez, alınmaz.

Yazının Devamını Oku

Hormonlu ev değerleriyle devleti dolandırmışlar

5 Aralık 2023
DÜN Hürriyet’in manşetten duyurduğu “Ev satışında çirkin oyunlar”ın derinlemesine incelenmesinde büyük fayda var. Önce Emre Eser’in haberini kısaca hatırlayalım.

SPK gözetiminde çalışan Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’nin (TDUB) Başkanı Yaşar Bahçeci açıkladı:

“Gayrimenkul değerlemelerinde çok sayıda manipülasyon tespit ettik. Özellikle yabancıya vatandaşlık için yapılan satışlarda büyük usulsüzlükler var. SPK lisansı olan 155 değerleme şirketinin üçte biri için soruşturma yürütüyoruz. Sonuçlanan dosyalara 15 milyon lira ceza kestik. 100’den fazla dosyada inceleme sürüyor. Çok büyük cezalar da yolda. İçimizdeki çürük elmaları temizleyeceğiz. Türk pasaportunun bu manipülasyonlara alet olmasına asla izin vermeyeceğiz.” 

TESPİT DEVLETE BİLDİRİLİYOR

Şimdi gelin Bahçeci’nin açıklamalarından yola çıkıp konuyu açalım. Türk vatandaşı olan yabancıların bunun için Türkiye sınırları içinde 400 bin dolarlık gayrimenkul edinmeleri gerekiyor. Alıcı ve satıcı anlaşırsa gayrimenkulün değeri lisanslı gayrimenkul değerleme şirketi tarafından resmi olarak tespit edilip resmi makamlara bildiriliyor. Bu tespit raporu, anlaşma ve ödeme belgeleriyle birlikte başvuru yapan yabancı izin çıkması durumunda vatandaşlık alabiliyor. Yani siz herhangi bir mülkün bedelini 400 bin dolar veya üzerinde bir fiyata yabancıya satmak isteseniz bile devlet o mülkün gerçekten değerini tespit ediyor ki kağıt üzerinde satışlar, usulsüzlükler olmasın.

SPK gözetiminde çalışan TDUB’un Başkanı Bahçeci’nin verdiği bilgilere göre Türkiye’deki değerleme şirketlerinin 3’te 1’i ile ilgili inceleme var. Usulsüz değer tespiti yaptıkları satışa konu gayrimenkullerin değerlerini şişirdikleri öne sürülüyor. Yabancı alıcı ile Türk satıcı daha düşük fiyata anlaşmasına rağmen gayrimenkuller 400 bin dolar veya üzerinde bir fiyata satılmış gibi gösterilmiş. 100 bin 150 bin dolara satılan gayrimenkuller ile birçok yabancı hak etmediği halde vatandaşlık almış. Bunun adı resmen dolandırıcılık.

KREDİ İÇİN DE RAPOR

Yapılan manipülasyonlar sadece vatandaşlığa konu değil. Gayrimenkul değerleme şirketleri bankalar için de konutların değerini tespit ediyor. Bankaların verdiği ev kredisi tutarları satın alınacak evin değeri baz alınarak hesaplanıyor. Bankalar ev alımında ev fiyatının tamamını kapsayan tutar kadar kredi vermiyor, kamunun koyduğu sınırlamalara uygun hareket ediyor. Ayrıca ipotek bedelleri de gayrimenkul değerleme şirketlerin tespit ettiği resmi değerler üzerinden belirleniyor.

Yabancılara satışa konu konutların değerini para karşılığında şişiren bazı değerleme şirketleri banka kredilesine konu satışlarda da manipülasyon yapıyor. Bu sayede bankadan daha fazla kredi temin ediliyor.

Yazının Devamını Oku

İnegöl’de sahte çek depremi

1 Aralık 2023
Hatırlarsanız 2023 yılının ilk yarısında otomotiv sektöründe al-sat furyası yaşanmıştı. Araçlar, neredeyse değerinin iki katına ulaşan rakamlara satılmıştı. Sonrasında hükümet düğmeye basmış ve birtakım önlemler alınmıştı.

İşte bu önlemlerden hemen önce araç alım satım furyasının merkezlerinden biri de İnegöl oldu. İnegöl geliri yüksek bir ilçe. Bu nedenle oldukça iyi bir araç portföyü var.

İnegöl’de ne mi olur o dönemde? Sanayici, esnaf, vatandaş o dönemde araçlarına teklif edilen fiyatlar karşısında adeta şok yaşar. Yapılan teklifler kredi musluklarının kısılması nedeniyle kaynak ihtiyacı olanların ekstra işine gelir. 1 milyon liralık araçlar 2 milyon liraya, 2 milyon liralıklar 3-3.5 milyon liraya kadar teklif alır. Ancak bir şartla. Ödemelerin bir bölümü nakit olacak, kalanı 6 aya kadar uzanan vadelerde çek ile yapılacaktır.

İnegöl’deki yerel medya yayınlarındaki iddialara göre o dönemde sadece çekle yapılan araç satım rakamları İnegöl bölgesinde 1 milyar TL’yi bulur. Çeklerin yazıldığı tarihler genellikle ağustos-aralık aylarını kapsamaktadır.

Vade gelip çattığında gerçek gün gibi ortaya çıkar. Çeklerin çok büyük bir bölümü sahtedir. Araçlarını neredeyse iki katına, ‘uçuk kaçık rakamlara’ sattığını düşünenler aslında gerçek değerlerinin yaklaşık 3’te 1’ini alabilmiştir.

Suç duyuruları arka arkaya yağmaya başlayınca operasyonlar için de düğmeye basılır. Açıklamayı 26 Eylül 2023’te bizzat İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yapar:

“Bursa İl Jandarma Komutanlığımız ve Jandarma Genel Komutanlığı KOM Daire Başkanlığımızın takibi neticesinde Tefecilik, Yağma, Nitelikli Dolandırıcılık ve İnsan Ticareti suçlarını örgütlü olarak işleyen 35 şüpheliye yönelik operasyon düzenlendi. Bursa İnegöl merkezli dört ayrı ilde 450 Jandarma personelinin katıldığı operasyonda 35 şüphelinin tamamı yakalanarak gözaltına alındı. Yapılan aramalarda çok sayıda silah, çek, senet, 6 milyar TL değerindeki gayrimenkul ve 31 şirkete el konuldu.” 

İTİBARI ZEDELENDİ

Yazının Devamını Oku

Bunun adı ‘fon’ değil, bal gibi Ponzi

30 Kasım 2023
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, kamuoyunun günlerdir gündeminde başrolü üstlenen Fatih Terim Fonu’yla ilgili olarak açıklama yaptı.

Bugün Neşe Karanfil’in haberinde de yer aldığı üzere Gönül özetle şunu söyledi:

“Söz konusu olay, bir dolandırıcılık olayı. Sermaye Piyasası mevzuatına göre bir fon değil bu, tamamen dolandırıcılık.”

Dün bazı medya kuruluşları, bu açıklamayı “İlginç yorum” diye duyurdu ama aslında ortada ilginç bir durum yok. Her ne kadar skandal kamuoyunda Fatih Terim Fonu olarak adlandırılsa da SPK Başkanı Gönül’ün de belirttiği gibi aslında ortada bir fon yok.

Fon, ‘Sermaye Piyasası Kurulu’nca yetkilendirilmiş kurumların yatırımcılardan topladığı birikimlerle riski dağıtmak amacıyla; içerisinde birden çok hisse senedi, devlet tahvili, döviz, değerli maden ya da faiz getirili değerli kâğıt olacak şekilde çeşitlendirerek oluşturduğu portföy’e verilen isim olarak tanımlanıyor.

Türkiye’de bir fonun ‘fon’ unvanı kazanması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor.

SPK’YA BAŞVURU ŞART

Fon kurmak isteyen şirket, buna ilişkin talebini içeren bir dilekçe hazırlamalı, dilekçe ekinde yer alan fon içtüzüğü, içtüzük ve kuruluş başvuru formunu doldurarak başvuru formunda belirtilen belgeler ile birlikte SPK’ya başvurmalı.

Portföy yönetim şirketi

Yazının Devamını Oku

Konut ve kira bedelleri işçilerin göç nedeni

23 Kasım 2023
KREDİ faizlerinin düşük, paranın bol olduğu dönemde talep de çok olunca konut fiyatları yükselişe geçti.

Bu yoğun talebe enflasyona paralel maliyet artışları da binince fiyatlar daha da coştu. Türkiye’nin dört bir tarafındaki konut fiyatları, artan kiralar aylarca gazete manşetlerinde yer aldı. Yeni ekonomi yönetimi özellikle faiz konusunda politika değişikliğine gidince işler değişti. Bugün geldiğimiz noktada tablo şöyle: 

Konut satışları ocak-ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.3 düşüşle 993 bin 835 olarak gerçekleşti. Konut satışları neden geriledi?

Gelin adım adım inceleyelim. 

- Konut kredi faizleri çok yükseldi. Buna ek BDDK ikinci evini alacaklar için kredi sınırlaması getirdi. Kişinin kendisinin, eşinin ya da 18 yaşından küçük çocuğunun evi varsa ve yeni bir ev almak isterse, evin değerinin yüzde 90’ı değil, yüzde 22.5’i kadar kredi kullanabiliyor.

Bu sınırlamayı bir örnekle şöyle anlatabiliriz: 3 milyon liralık konut alacak kişi, kaç mülkü olursa olsun evin değerinin yüzde 90’ı kadar kredi talebinde bulunabiliyordu. Şimdi, bir evi varsa yüzde 75 kısıtlama ile kullanabileceği kredi, evin değerinin yüzde 22.5’ine düşmüş oldu. Bu durumda alıcı 3 milyonluk evde 2 milyon 700 bin lira değil, sadece 675 bin lira kredi çekebiliyor. Yani artık geçmişteki gibi peşinat olarak da 300 bin lira değil 2 milyon 325 lira ödemesi gerekecek.

- Konut fiyatları erişilebilir olmanın çok ötesine geçti. Endeksa tarafından yapılan son araştırmaya göre İstanbul’da ortalama ev fiyatı yaklaşık 4.2 milyon TL. Bankanın kredi talebinize olumlu yanıt verdiğini düşünelim. Evin değerinin yüzde 90’ı için kredi çekerseniz (3 milyon 780 bin TL), kamu bankasının %3.89 faiz oranı ile 10 yıllık kredide aylık ödemeniz yaklaşık 149 bin TL. Sıkıntı da işte tam bu nokta. Çünkü aylık 149 bin TL taksit ödeyebilecek hane sayısı çok sınırlı.

Kira artışları ise alınan tüm önlemlere rağmen sürüyor. Özellikle İstanbul’da kira bedelleri sadece dar gelirlileri değil, beyaz yakalı çalışan çiftleri de zorluyor. İstanbul’da ortalama metrekare kira bedeli 160 lirayı aştı. Bu da 100 metrekare evde ortalama kiranın 16 bin lirayı geçtiğini gösteriyor. Tabi depreme karşı güvenli yeni bir konuta yaşamanın bedeli ise bu ortalamanın çok üzerinde...

Gelinen bu nokta tersine göçü tetikliyor. Bugün birçok sektör ‘işçi bulamıyoruz’ diyor. Çünkü çalışanlar kira bedellerini karşılayamadığı için büyükşehirleri terk ediyor. Tüm ihtiyaçları ötelenir, kemerler sıkılır da barınmanın ertelenmesi mümkün değil. Bu nedenle ilgili kamu yöneticileri kalıcı bir çözüm için bir an önce harekete geçmeli.

Yazının Devamını Oku