Yıldırım’ın belediye başkan adaylığı tartışmasına devam

TBMM Başkanı Binali Yıldırım İstanbul belediye başkan adayı olduğuna göre bu görevinden istifa etmesi gerekir mi?

Haberin Devamı

Dünkü yazımız Yıldırım’ın Anayasa’nın 94. maddesi çerçevesinde istifa etmesi gerektiği tezini konu alıyordu. Anayasa’nın 94. maddesi şu hükmü içeriyor:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.”

TBMM Başkanvekili Prof. Mustafa Şentop, dünkü yazımız üzerine arayarak, bu teze katılmadığını belirtti. AK Parti Tekirdağ Milletvekili Prof. Şentop, sohbetimizde konuyu değerlendirirken yalnızca Anayasa’nın 94. maddesinden hareket etmenin yeterli olmayacağını belirtti.

Prof. Şentop, buradaki Anayasa hükmü Siyasi Partiler Kanunu’nun 24. ve Mahalli Seçimler Kanunu’nun 36. maddeleri ile birlikte değerlendirildiğinde hukuken bir sorunun bulunmadığı görüşünü savundu.

Haberin Devamı

Şimdi meseleye kendisi de hukuk profesörü olan Şentopun görüşleri çerçevesinde bakalım ve önce 1983 tarihli 2820 sayılı ‘Siyasi Partiler Kanunu’na göz atalım.

Yasanın 24. maddesinde şöyle deniliyor:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin ve parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar. Ancak, yeniden milletvekili adayı olmaya ilişkin faaliyetleri bu hükmün dışındadır.”

Görüleceği gibi, bu maddenin birinci cümlesi Anayasa’nın Meclis Başkanı’na siyasi faaliyet sınırlaması getiren 94. maddesinden aynen alınmış. İkinci cümlede ise Meclis Başkanı’nın milletvekili seçimine katılabilmesi için bu sınırlamaya bir istisna getirilmiş ve aday olmasına kapı açılmış.

Belli ki, bu yasa hazırlanırken Anayasa’daki sınırlamanın TBMM Başkanı’nın milletvekili seçimine katılabilme hakkı açısından hukuki bir sorun yaratmaması için böyle bir istisna hükmünün konulmasında yarar görülmüş.

Prof. Şentop’un dikkat çektiği 1984 tarihli 2972 sayılı ‘Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkındaki Kanun’un 36. maddesinde ise şöyle bir hüküm var:

Haberin Devamı

Bu kanunda özel hüküm bulunmayan hallerde 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanun ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu uygulanır.”

Prof. Şentop, bu yasada Meclis Başkanı’nın yerel seçime katılmasıyla ilgili bir özel hüküm bulunmadığı için bu durumda Siyasi Partiler Kanunu’nda milletvekili seçilebilmesine izin veren 24. maddenin esas alınması gerektiğini söylüyor.

TBMM Başkanvekili, Anayasa’daki yasağa Siyasi Partiler Kanunu’nda istisna getirildiğine, Mahalli Seçim Kanunu’nda da bu istisnanın uygulanacağının belirtildiğine dikkat çekmiş oluyor.

Sonuçta Şentopa göre, bütün bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmasında, hukuken bir sorun bulunmuyor. Dolayısıyla istifa etmesi de gerekmiyor

Haberin Devamı

Bu konudaki tartışmalarda kuşkusuz Prof. Şentopun tezinin de dikkate alınması gerekiyor.

Buradaki sorun, aslında bir TBMM başkanının belediye başkanlığı seçimi için aday olması gibi bir durumla ilk kez karşılaşılmasından kaynaklanıyor. TBMM başkanlarının yeniden milletvekili seçilebilmesi yasada düzenlenirken, belediye başkanlığına adaylıklarının söz konusu olabileceği ihtimali yasa koyucu tarafından öngörülmemiş olan bir durum. Geçmişte örneği yok.

Meclis Başkanı’nın yerel seçim adaylığı öngörülmeyen bir durumsa şu soruya da yanıt aramak gerekebilir. Bu takdirde esas alınacak referans, Prof. Şentopun işaret ettiği gibi Mahalli Seçim Kanunu’ndaki Özel hüküm yoksa” göndermesi üzerinden “Başkan milletvekili adayı olabilir” diyen Siyasi Partiler Kanunu mu olmalıdır, yoksa “Başkan siyasi parti faaliyetlerine katılamaz“ diyen Anayasa mı?

Haberin Devamı

Hukukta bir normlar hiyerarşisi geçerliyse ve bu hiyerarşide en üstte Anayasa yer alıyorsa ortaya çıkan çelişkide Anayasa öncelik almaz mı?

Kaldı ki, Anayasa’nın yorum gerektirmeyen açık hükümleri ile yoruma açık maddeleri bulunduğu hatırlandığında, 94. maddenin yorum gerektirmeyen bir açıklık içerdiğini de gözden uzak tutmamalıyız.

Her halükârda önümüzdeki günlerde bu konuda ciddi bir tartışmaya hazırlanmalıyız.

 

Yazarın Tüm Yazıları