Yasalar ve AİHM içtihatları ışığında mazbata tartışması

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçilmiş bazı HDP’li belediye başkanlarına olağanüstü hal döneminde KHK ile kamu görevinden atıldıkları gerekçesiyle mazbatalarının verilmemesi, mazbataların onların yerine sandıkta ikinci gelen adaylara (hepsi AK Parti’li) verilmesi yolundaki kararı büyük bir tartışma başlattı.

Haberin Devamı

Bu durumda olan Van, Erzurum ve Kars’ın muhtelif ilçelerinden seçilmiş HDP’li beş ilçe başkanına dün Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki HDP’li aday da eklendi. YSK, yine aynı gerekçeyle Bağlar ilçesinde seçimi kazanmış olan HDP adayı Zeyyat Ceylan’a mazbata verilmemesine karar verdi. Karar sonucu mazbata AK Partili aday Hüseyin Beyoğlu’na verilecek.

Bağlar, Diyarbakır’ın merkezdeki en büyük ilçesi. AA’nın seçim rakamlarına göre, HDP adayı Ceylan 31 Mart’ta oyların yüzde 70.34’ünü almış. 116 bin 369 vatandaş Ceylan’a oy vermiş. Kendisinden sonra gelen AK Partili aday için yalnızca 42 bin 117 oy (yüzde 25.46) çıkmış. Ceylan, büyük bir fark atmış AK Partili rakibine.

Ancak YSK’nın aldığı karar çerçevesinde Bağlar’da belediye başkanlığı koltuğuna seçimin galibi Ceylan değil, seçimin mağlubu Beyoğlu oturacaktır.

Haberin Devamı

Peki YSK’nın böyle bir karar alma yetkisi var mı?

ANAYASA NE DİYOR?

Bu soruya yanıt ararken önce Anayasa ile başlayalım. Anayasa’nın 67’nci maddesi “Vatandaşların kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme hakkına sahip olduğunu” belirtiyor.

Anayasa kanundaki şartlara uygunluk aradığına göre, önce bu şartların ne olduğuna bakalım. Bunun için başvuracağımız kaynak 2972 sayılı ‘Mahalli İdareler Seçimi Hakkındaki Kanun’ olacaktır.

Bu yasanın ‘Seçilme yeterliliği’ başlığı altındaki dokuzuncu maddesi, “2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11’inci maddesinde belirtilen sakıncaları taşımamak şartıyla, on sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı belediye başkanlığına, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliğine seçilebilir” hükmünü taşıyor.

Demek ki, milletvekili seçilmeye engel olan sakıncalar belediye başkanları için de aynen geçerli. O zaman bu sakıncaları öğrenmek için 2839 sayılı ‘Milletvekili Seçimi Kanunu’na başvurmamız gerekiyor.

2839 sayılı yasanın ‘Milletvekili seçilemeyecek olanlar’ başlıklı 11. maddesi bu yasaklama altındaki kişileri şöyle sıralıyor:

“A) İlkokul mezunu olmayanlar, B) Kısıtlılar, C) Askerlikle ilişiği olanlar, D) Kamu hizmetinden yasaklılar, E) Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giyenler, F) Affa uğramış olsalar bile 1) Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar (...) 3) Terör eylemlerinden mahkûm olanlar...”

Haberin Devamı

Burada mazbatası verilmeyecek olan HDP’liler hakkında bu maddede sayılan suçlardan verilmiş bir mahkûmiyet yoktur. Yasada geçen “kamu hizmetinden yasaklılar” sınırlaması da yine bu kişilerin durumuna uymuyor. Çünkü Türk Ceza Kanunu 53. maddesinde “Kamu haklarından yoksun bırakılma”nın ancak “Kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetinin kanuni sonucu olarak” ortaya çıkacağı belirtiliyor. Mahkûmiyet yoksa bu yasanın ilgili hükmünün işletilebilmesi mümkün değil.

SEÇİM KURULLARI İNCELEMEDİ Mİ?

Şimdi meselenin başka bir yönüne gelelim. YSK bu adaylara mazbatalarının verilmesinde sakınca görünce “Bu sakıncaların daha önceden fark edilmesi gerekmez miydi” sorusu da tartışılıyor. Bu açıdan baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Haberin Devamı

Yine 2972 sayılı ‘Mahalli İdareler Seçimi Hakkındaki Kanun’un ‘Adayların incelenmesi’ başlığı altındaki 15’inci maddesinde şöyle deniliyor: “İlçe seçim kurulları kendi seçim çevrelerinin adayları hakkında yapacakları inceleme sonucunda bu kanunda yazılı adaylık şartlarında noksanlık ve aykırılık bulunduğunu görürlerse durumu (...) ilgili adaya ya da siyasi partilerin ilçe başkanlıklarına bildirirler.”

Aday ya da siyasi parti ilçe seçim kurulunun bu bildirimine itiraz ederse, karar için il seçim kuruluna gidiliyor. İl seçim kurulunun kararı kesin. İtiraz reddedilirse aday yerel seçime katılma hakkını kaybediyor.

Adayların seçilme süreci yasanın bu maddesi açısından değerlendirildiğinde HDP’li adayların bu inceleme sürecinden geçtikleri anlaşılıyor. Başkanlığını bir hâkimin yaptığı seçim bölgelerindeki ilçe seçim kurulları, her bir adayın durumunu incelemiş ve seçime katılmalarında bir sakınca görmemiştir. Listeler ardından Ankara’daki Yüksek Seçim Kurulu tarafından da ilan edilerek kesinlik kazanmıştır.

Haberin Devamı

KHK İLE ATILANLAR MİLLETVEKİLİ OLDU

Şimdi meseleye başka bir açıdan yaklaşalım. KHK ile görevine son verilmiş olan 8’i HDP’li toplam 10 siyasetçi seçime katılıp mazbatalarını aldıktan sonra halen TBMM’de milletvekili olarak görev yapıyor. CHP İstanbul Milletvekili anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu bunlar arasındadır. YSK, 24 Haziran 2018 seçimi öncesinde aldığı bir kararda KHK ile atıldığı için Kaboğlu’nun milletvekili adaylığına yapılan itirazı reddetmiştir.

Belediye seçimlerine katılabilme milletvekili seçilme koşullarına bağlandığına göre, Kaboğlu için geçerli olan durumun belediye başkanlarına da uygulanması gerekmez mi?

AİHM KARARLARI

Haberin Devamı

YSK’nın kararı ulusal mevzuatın yanı sıra AİHM’nin seçme ve seçilme hakkı açısından aldığı kararlar çerçevesinde de tartışmaya açık  görünüyor. AİHM’nin 2006 yılında aldığı ‘Lykourezos/Yunanistan kararı’ bu açıdan en önemli referanslardan birini oluşturuyor. Bu karar seçildiği halde milletvekilliği mazbatası verilmeyen bir milletvekili adayının durumunu konu alıyor.

AİHM, bu kararında yeni bir içtihat geliştirerek, ilk kez seçme ve seçilme hakkı ile ‘meşru beklenti ilkesi’ni ilişkilendirmiştir. AİHM, adayların seçime katılmasına izin verilmesinin kendilerini seçmenler gözünde seçilebilir hale getirip, onları bu yönde meşru bir beklenti içine soktuğuna dikkat çekip, milletvekilliğinin sonradan iptalinin meşru beklenti ilkesinin ihlalini oluşturduğuna hükmetmiştir. AİHM’ye göre, bu yöndeki bir tasarruf seçim hakkını “yanıltıcı/aldatıcı” (illusory) bir duruma sokmaktadır.

Tabii AİHM kararını sıralamada Anayasa’nın da önünde yazmam gerekiyordu. AİHM içtihatları ulusal mevzuatın da üstünde olduğu için siz başa koyabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları