Yargıtay’ın Ilıcak ve Altanlar kararı nasıl yorumlanmalı?

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin geçen hafta gazeteciler Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlerle Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu altı sanıklı davada aldığı karar, hem bu davanın bundan sonraki seyri hem de FETÖ/PDY çerçevesinde yürümekte olan bazı ceza davaları açısından önemli sonuçlar doğuracaktır.

Haberin Devamı

Kararın en ağırlıklı sonucu, Yargıtay’ın ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’, yani ‘darbecilik’ suçundan mahkûm edilmiş sanıklar hakkında bu suç iddiası yönünden verilmiş hükmü bozmuş olmasıdır.

*

Bu davadaki sanıklar FETÖ/PDY örgütünün 15 Temmuz darbe girişimini destekledikleri yolundaki bir isnatla suçlanıp yargılanmışlardı. Darbecilik iddiasını yönelten savcılık makamı, bu iddiayı hukuken geçerli görerek mahkûmiyet kararı veren İstanbul’daki 26. Ağır Ceza Mahkemesi ve daha sonraki istinaf aşamasında bu hükmü onayan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tam bir görüş birliği içinde hareket etmişti.

Altını çizmemiz gereken husus, temyize gelene kadar savcılık/mahkeme/istinaf aşamalarında süren bu görüş birliğinin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde ‘oybirliği’ ile bozulmuş olmasıdır. Temyiz ile öncesindeki süreçler arasında majör bir bakış farkı söz konusudur.

Haberin Devamı

Yargıtay’ın dün açıklanan gerekçeli kararının ortaya koyduğu gibi buradaki temel nokta, 2004 yılında çıkartılan 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda darbe suçları konusunda getirilen, fiilin “cebir ve şiddet kullanılarak” işlenmesi kriteriyle ilgilidir. Kararda, “Sanıkların medya organlarında sarf ettikleri sözler ve kaleme aldıkları yazılarla maddi cebri ne şekilde gerçekleştirdikleri izahtan eksik olduğu, hukuki olmayan gerekçe ile yazıldığı” belirtiliyor.

Yargıtay’ın bu kararıyla 15 Temmuz kalkışmasından sonra görülen bazı davalarda cebir ve şiddet unsuru içermeyen fiillerden dolayı darbe suçundan hüküm verilmesine kapıyı kapatan önemli bir içtihat yerleşiyor.

*

Kararın ikinci boyutuna gelelim. Yargıtay, darbe isnadına katılmamakla birlikte, beraatı yönünde görüş belirttiği Mehmet Altan dışındaki diğer beş sanığın yürüttükleri gazetecilik faaliyetleri üzerinden ‘örgüt üyeliği’ ya da ‘örgüte yardımcı olma’ suçlarını işlediklerine hükmetmiştir.

  1. Ceza Dairesi, davanın sanıklarından kapatılan Samanyolu kanalı sunucusu Şükrü Tuğrul Özşengül, yine kapatılan Zaman gazetesi grafik tasarımcısı Fevzi Yazıcı ve aynı gazetenin pazarlama direktörü Yakup Şimşek’e TCK 314/2 maddesi uyarınca ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan ceza verilmesine hükmetti.

Daire, aynı kararında Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın yaptıkları açıklamalar ve kaleme aldıkları yazılarla TCK’nın 314/3 ve 220/7 maddelerindeki ‘Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçunu işlediklerine kanaat getirmiştir. Mehmet Altan’ın açıklama ve yazılarını ise basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmiş, bunun dışındaki diğer suçlamalarla ilgili delilleri yeterli ve inandırıcı bulmamıştır Yargıtay...

Haberin Devamı

Burada üzerinde durulması gereken bir konu, Yargıtay’ın kararında hem Ilıcak hem de Altan’ın örgüte yardım ettiği öne sürülen yayınlarının örgütün darbe gerçekleştirme ihtimalinin kuvvetle muhtemel görüldüğü bir dönemde” yapıldığının belirtilmiş olmasıdır. Hüküm verilirken “darbe ihtimalinin muhtemel görülmesi” gibi bir varsayımdan yola çıkılması kararın tartışmaya açık bir noktası olarak beliriyor.

Yargıtay kararının Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’la ilgili kararının yayın yoluyla örgüte yardımcı olunabileceği yolundaki kabulü, gazetecilerin yargılandığı FETÖ/PDY bağlantılı başka davalar açısından da bir hukuki emsal yaratabilecektir.

*

Bundan sonrasında ne olacağı sorusuna gelirsek... Karşımızda iki senaryo beliriyor. Bunlardan birincisi, mahkûmiyet kararı veren 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay kararına katılmayarak mahkûmiyet kararında direnmesidir. Bu takdirde konu yeniden Yargıtay’ın önüne gelecek, ancak dosya bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda genişletilmiş bir heyet tarafından ele alınacaktır. Buradan çıkacak sonuç Yargıtay’ın nihai kararını oluşturacaktır.

Haberin Devamı

İkinci senaryo, İstanbul’daki mahkemenin Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararına uyması, bunun üzerinden yeni bir hüküm kurmasıdır. Bu takdirde mahkemenin özellikle Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’a örgüte yardımcı olma suçundan vereceği cezanın süresi her ikisi açısından kritik bir önem taşıyor. Şu nedenle...

Türk Ceza Kanunu’nda verilecek cezaların  en üst ve en alt sınırları -arttırım ya da indirimlerle- 15 yıl ile 4 yıl arasında değişebiliyor. 75 yaşındaki Nazlı Ilıcak 30 Temmuz 2016 tarihinden bu yana tutukludur ve bu ay sonunda cezaevindeki üç yılını geride bırakmış olacaktır. Ahmet Altan ise 23 Eylül 2016 tarihinden bu yana cezaevindedir.

Mahkeme heyetinin alacağı karar yüksek bir ceza süresi içermediği takdirde yapılacak infaz indirimleri ve yatmış oldukları süreler de hesaba katıldığında, her ikisinin de serbest kalmalarının önü açılabilir. Ancak ceza sürelerinin yüksek bir sınırdan verilmesi mahkûmiyetlerinin sürmesi anlamını taşıyacaktır.

Haberin Devamı

Önümüzdeki günlerde bu meslektaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını sağlayacak bir kararın çıkması son dönemde yargı reformu çalışmalarıyla uç vermeye başlayan yeni bir iklimin güçlenmesi bakımından da yararlı olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları