Türkiye-ABD ilişkilerine 24 Nisan gölgesi mi?

Bugün, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin kritik günlerinden biri olmaya aday.

Haberin Devamı

Ankara ile Washington arasında yaşanmakta olan hassasiyetin temelinde ABD Başkanı Joe Biden’ın Ermenilerin her yıl “Soykırım Günü” olarak andıkları 24 Nisan tarihi nedeniyle yayımlayacağı mesajda “soykırım” sözcüğünü geçirip geçirmeyeceği sorusu asılı duruyor.

Biden’ın bu sözcüğü kullanıp kullanmamasına göre Türkiye-ABD ilişkilerinin önümüzdeki günlerdeki seyri de farklı yönelişlere girebilecek. Demokrat Başkan’ın açıklamasında bu ifadeyi telaffuz etmesi halinde ABD ile ilişkilerde kuvvetli bir sarsıntının ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor.

Meselenin iki ülkenin ilişkilerinde taşıdığı ağırlığı gösterebilmek bakımından çok kısaca dosyanın tarihi arka planını hatırlamamız gerekiyor.

ERMENİLERİN STRATEJİSİ

ABD’deki Ermeni grupların “soykırım” tezlerine siyasi ve hukuki dayanak oluşturabilmek amacıyla Washington’da izledikleri strateji bugüne dek iki önemli zeminde yürüdü: Kongre ve Beyaz Saray...

Haberin Devamı

Ermeni lobisi, geride bıraktığımız on yıllar içinde bütün mücadelesinde önce A) “Soykırım” iddialarını içeren karar tasarılarını Kongre’de kabul ettirmeyi, ardından B) Beyaz Saray’da oturan başkana bu yönde bir açıklama yaptırıp, bunu ABD yönetiminin resmi görüşü olarak kayda geçirmeyi hedefledi.

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler son 40 yıldır bu girişimler üzerinde sayısız çekişme, gerilim ve krize sahne olmuştur. Terazide ABD’nin Türkiye’ye dönük çıkarlarının ağır basması sonucu yönetimlerin her seferinde ağırlıklarını Türkiye’den yana koymasıyla Ermeni lobisi bu hedeflerine -istisnalar dışında- çoğunluk ulaşamamıştır. En azından yakın bir zamana kadar durum önemli ölçüde bu çizgide devam etmiştir.

KONGRE’DEN GEÇEN TASARILAR

İstisnalara bakarsak, ABD Temsilciler Meclisi’nde “soykırım” tasarıları 1975 ve 1984 yıllarında olmak üzere iki kez kabul edilmiştir. Ancak sonrasında özellikle ABD Senatosu kanadındaki girişimler iki ülke arasında yaşanan büyük krizlerin ardından her seferinde püskürtülmüştür. Gazete arşivleri bu krizlere ilişkin sayısız manşet ve haberle doludur.

Bu tablo bundan bir buçuk yıl kadar önce 2019 yılı sonuna doğru değişmiştir. ABD Temsilciler Meclisi, 29 Ekim 2019 tarihinde 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelendiren bir tasarıyı kabul etmiştir. Meclisin 435 üyesinden 405’i lehte, 11’i
aleyhte oy kullanmıştır.

Haberin Devamı

İş burada kalmamış, 12 Aralık 2019 tarihinde bu kez Kongre’nin Senato kanadında benzer içerikteki bir “soykırım” tasarısı üstelik hiçbir itiraz olmaksızın oybirliği ile kabul edilmiştir. Senato’da bu içerikte bir tasarının kabulü bir ilktir.

Birlikte her iki sonuç, Türkiye açısından Kongre’de on yıllarca sürdürülen bir mücadelenin ardından ortaya çıkan büyük bir zemin kaybı anlamına geliyor.

EN SON 1981’DE REAGAN KULLANDI

Bilek güreşinin yaşandığı ikinci zemin Başkanlık açıklamalarıdır. Bugüne dek yalnızca bir kez bir ABD Başkanı “soykırım” sözcüğünü kullanmıştır. Başkan Ronald Reagan, 22 Nisan 1981 tarihinde “Holokost Anma Günü”nü anmak üzere yaptığı bir açıklamada “Ermeni soykırımı” ifadesine Yahudilerin uğradığı soykırımla birlikte yer vermiştir.

Haberin Devamı

Türkiye’nin gösterdiği tepkilerin ardından ABD başkanları daha sonra bu sözcüğü telaffuz etmekten uzak durmuştur. Beyaz Saray’da oturan başkanlar, her yıl 24 Nisan tarihlerinde Ermenilerin maruz kaldıkları tehcir ve bu sırada yaşanan hadiselerle ilgili olarak çok kuvvetli ifadeler kullanmakla birlikte, bu hiçbir zaman “soykırım” sözcüğünün telaffuz edilmesine kadar varmamıştı.

Burada hatırlatılması gereken bir nokta, ABD başkanlık seçimleri öncesinde -genellikle- iki partiden de adayların her seferinde ABD’deki Ermeni gruplarına seçildikleri takdirde “soykırımı tanıyacakları” hususunda vaatte bulunmalarıdır. Ancak seçimi kazanan başkanlar ant içip göreve başladıktan sonra Türkiye faktörü nedeniyle bu taahhütlerini hayata geçirmemişlerdir. Barack Obama, başkanlığı döneminde Ermenice “Büyük felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” ifadesini kullanmaya başlamıştır. Halefi Başkan Donald Trump da bu çizgiyi sürdürmüştür.

Haberin Devamı

Demokrat aday Biden, geçen kasım ayında yapılan son başkanlık seçimi öncesindeki kampanya sırasında Ermeni gruplara seçildiği takdirde “soykırımı tanıyacağı” konusunda taahhütte bulunmuştu. Bu nedenle gözler 24 Nisan tarihi yaklaştıkça Biden’ın vereceği karara çevrilmiştir.

Biden, daha önce tanık olunduğu üzere Türkiye’yi karşısına almamak için bu vaadini unutacak mıdır? Yoksa Türkiye’ye rağmen “soykırım”ı tanıma yönünde mi hareket edecektir?

Bugün, bu zor soruların yanıtının alınacağı gün. Son günlerde ABD’nin prestijli yayın organlarında çıkan Beyaz Saray kaynaklı haberler, Biden’ın bu kez geleneği bozacağına ve “soykırım” diyeceğine işaret ediyor. Ancak yine de resmi açıklamayı beklemek gerekiyor.

Haberin Devamı

BÜYÜKELÇİ ELEKDAĞ’IN UYARILARI

ABD Başkanı’nın, bu kavramı kullanması ne anlama gelir? Ne gibi sonuçlar doğurur?

Kuşkusuz, Ermeni lobisi kendi tezini ABD Başkanı’na kabul ettirebildiği için elde ettiği sonucu çok değerli bir kazanım olarak görecektir. Buna karşılık, on yıllardır korunmuş olan çizgideki kırılma nedeniyle Türkiye cephesinde büyük bir hayal kırıklığı ve rahatsızlık yaşanacaktır .

Bu ihtimalin hukuki ve siyasi açılardan ne gibi sonuçlar doğurabileceği konusunda Türkiye’yi Washington’da büyükelçi olarak temsil etmiş iki tecrübeli diplomatımızın görüşlerini aktarmak fikir verici olabilir.

Birinci büyükelçimiz, 1979-89 yılları arasında ABD’nin başkentinde toplam 10 yıl görev yapan ve mesaisinin hatırı sayılır bir bölümünü Ermeni dosyası üzerinde geçirmiş olan Şükrü Elekdağ.

Elekdağ, geçenlerde Sözcü’de Uğur Dündar’a bu konuda yaptığı son derece ayrıntılı bir değerlendirmede, Biden’ın bu kavramı telaffuz etmesinin “Türk-Amerikan ilişkilerini yıkıma uğratacak ve telafi edilmez şekilde kökten tahrip edecek bir potansiyele sahip olduğunu” belirtiyor.

Zira...” diyor Elekdağ: “Soykırım tabirinin yürütme erki (başkan) tarafından tanınması, Ermeni kökenli Amerikan vatandaşlarının Türkiye’ye karşı tazminat ve mülkiyet davaları açmalarına ve bunların Türkiye aleyhine sonuçlanmalarına yol açar.”

Büyükelçinin özellikle dikkat çektiği bir konu, geçmişte ABD’de açılan bazı tazminat ve mülkiyet davalarının hâkimlerce “soykırım iddiasının yürütme erki tarafından kabul edilmemesi nedeniyle” reddedilmiş olmasıdır. Elekdağ, ABD başkanlarının “Açıklamalarında soykırım tabirine yer verdikleri takdirde, bunun bir dava furyasına yol açarak Türkiye ile ilişkileri zehirlemesinden korktukları için” bu adımı atmaktan kaçındıklarına dikkat çekiyor.

BÜYÜKELÇİ TAN DA KAYGILI

Kaygı vurgusu ağır basan bir başka değerlendirme, Türkiye’yi 2010-2014 yılları arasında Washington’da temsil eden Büyükelçi Namık Tan’dan geliyor. Tan, geçenlerde düşünce kuruluşu Global İlişkiler Forumu’nun web sayfası için kaleme aldığı “24 Nisan ve Soykırım” başlıklı değerlendirmede “Biden soykırım sözcüğünü kullanırsa ne olur” diye sorduktan şu yanıtı veriyor:

Böyle bir açıklamanın hemen ertesinde elbette hiçbir şey olmaz. Ancak sonu kestirilemeyecek, karanlık bir sürecin kapısı açılır...”

Büyükelçi Tan, şöyle devam ediyor: “Açıklamanın içeriği Ermenistan’ın Türkiye’den tazminat ve hatta toprak talebinde bulunmalarına hukuki bir zemin oluşturacak mahiyette olursa, Kongre’nin bugüne kadar aldığı yaptırım gücü olmayan kararlar, orta vadede yasalaştırılarak, hükümlerinin uygulama zorunluluğuna bağlanması iyice kolaylaşır. Bu yol yakın gelecekte ülkemizin kurtuluş ve kuruluş mücadelesi ile beraber deyim yerindeyse meşruiyetini dahi sorgulamaya kadar gidebilir.”

Her iki büyükelçinin de dikkat çektikleri ihtimaller, Biden’ın bu yönde bir adım atmasının ne kadar ciddi sıkıntılar doğurabileceği konusunda göz açıcı olmalıdır.

---------------------------------------------------- 

Bu yazının kaleme alınmasından sonra dün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında başkanlık seçimi sonrasındaki ilk telefon görüşmesi gerçekleşmiştir.

Yazarın Tüm Yazıları