Türk-ABD ilişkileri buzdolabına konmalı

GAZETECİLİK kariyerimde 40 yılı çoktan geride bıraktım. Bu süre içindeki önemli uğraşlarımdan biri, dış politika konuları bağlamında -kesintisizlik içinde- Türk-ABD ilişkilerini izlemek oldu.

Haberin Devamı

Bunun kayda değer bir süresini diplomasi muhabiri ve Ankara temsilcisi olarak başkentte, altı yıla yakın bir bölümünü de Hürriyet’in Washington muhabiri kimliğimle bizzat ABD’nin başkentinde Kongre, Pentagon ve ABD Dışişleri koridorlarını turlayarak geçirdim.

1970’li yılların ortalarında genç bir muhabir olarak Ankara’da yola koyulduğumda, ilk izlediğim dosyalardan biri, o tarihte ABD Kongresi’nin Türkiye’ye koyduğu silah ambargosunun Türk-ABD ilişkilerinde yol açtığı krizdi. Ecevit hükümeti 1978 yılında kurulduğunda, ambargonun kaldırılması için nasıl canhıraş bir mücadele verildiğini bütün sıcaklığıyla hatırlıyorum.

İlişkilerin Özal dönemi gibi zirve yaptığı dönemleri de, 1 Mart tezkeresi hadisesi ve sonrasında Süleymaniye’deki çuval krizinde olduğu gibi dibe vurduğu yılları da, Ankara ya da Washington’da sahada yakından izledim.

*

Haberin Devamı

Bu, hiçbir zaman kolay bir ilişki olmadı. Gözlemlerim, bana ne kadar yakın müttefik olsalar da iki ülkenin birbirini aslında çoğu zaman anlamadığını gösterdi. Türk karar vericilerin Amerikan sisteminin işleyişini tam olarak çözebildiklerini düşünmüyorum. ABD’deki karar alma mekanizmasına da Türkiye’de düşünüldüğü ölçüde bir sofistikasyonu hiçbir zaman atfetmedim. Vahim hatalar yapabilmeye çoğunlukla müsait bir yapı, ABD’deki karar alma süreçleri. Türkiye politikalarında da büyük değil, çok büyük hatalar yaptılar; yapmaya devam ediyorlar.

Ancak her zaman iki tarafı bir arada tutan çıkarlar o kadar baskın ve o kadar köklüydü ki, bazen çok ağır bunalımlara girilse de, eninde sonunda bu çıkarların belirleyiciliği, vazgeçilmezliği her şeyin üstüne yerleşiyor ve ilişkiler eninde sonunda düzlüğe çıkıyordu.

*

Bu kez yaşanan krize baktığımda bundan öncekilerin hiçbirine benzemediğini, birçok faktör ve olumsuzluğun karşılıklı olarak iç içe geçmesiyle tam bir kördüğüm haline geldiğini ve idare edilebilmesinin büyük ölçüde, imkânsızlaştığını görüyorum. Ve bu kördüğümü bir dokunuşta çözecek bir sihirli değnek yok ve olmayacak da...

Demek istediğim şu: Uzmanlığın, tecrübenin ve bunlar üzerine inşa edilecek sağlıklı, gerçekçi bir analizin hiçbir işe yaramayacağı, rasyonellik ölçülerinin tümüyle dışına çıkılmış bir ‘anomali’ durumu yaşanıyor Ankara ile Washington arasında.

Haberin Devamı

Bunu söylerken, sadece bir taraf haklıdır, diğer taraf tümden haksızdır gibi ‘mükemmel haklılık’ düşüncesine itibar eden bir gazeteci olmadığımı da belirtmeliyim. Bu tür karmaşık krizlerde, değişen derecelerde olmak üzere, aslında iki tarafın da sorumluluk taşıdığı sonradan acı tecrübelerle teslim edilir genellikle.

Örneğin, şu rahip Andrew Brunson meselesinin Amerikan tarafında yol açtığı rahatsızlığın ulaşabileceği boyutların Ankara tarafından zamanında ve yeterince algılanmadığı kanaatini taşıyorum. Bunun gibi örnekleri arttırabilirim.

Ancak Amerikan tarafına baktığımda da, Türkiye’nin çok temel bir dizi yaşamsal meselesi karşısında sergilenen vurdumduymazlığın hiçbir mazereti olmadığına inanıyorum. Kanlı bir darbe girişiminin liderine ev sahipliği yapmanın utanç vericiliği de buna dahildir. 15 Temmuz’dan bu yana geçen sürede bu dosyada ABD cephesinde ciddi bir kıpırdama olmaması, Türkiye’de yaşayan 80 milyon insana karşı büyük bir saygısızlıktır.

Haberin Devamı

Keza Suriye’de Türkiye’nin güvenlik kaygılarını çok uzun bir süre kulak arkası ederek, bir terör örgütünün Suriye’deki uzantısı ile göstere göstere askeri ittifak kurmak bir diğer aymazlık örneğidir.

*

Yazının girişinde mesleğe başladığımda ilk baktığım dosyalardan birinin ABD silah
ambargosunun kaldırılması olduğunu yazmıştım. Tam 40 yıl sonrasında ABD Kongresi’nden benzer nitelikte kararlar çıktığına ve yönetimin de yaptırım çağrılarında bulunduğuna tanıklık edince, gerçekten tuhaf bir durumun içinde buluyorum kendimi; geçmişe ışınlanmak gibi bir duygu bu...

İtiraf etmeliyim ki, Türk-ABD ilişkilerinin buradan nereye gidebileceği konusunda da hiçbir fikrim yok. Görebildiğim tek şey, bu ilişkinin artık uzun bir süre kolay kolay iflah olmayacağıdır. Ayrıca, bütün yaşananlardan sonra hiçbir şey olmamış gibi “İki önemli dost ve müttefikiz”, “Stratejik ortağız” gibi söylemlerle karşılaşınca rahatsızlık duyuyorum.

Haberin Devamı

Bu ilişkinin bir süre için buzdolabına kaldırılması her iki taraf için de belki en hayırlısı olacaktır. Nasıl yapılabilir, doğrusu onu da bilmiyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları