‘Şüpheli’ ya da ‘sanık’ olmanın çaresizliği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Yargı Reformu Paketi’nin “Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Arttırılması” başlıklı yedinci bölümünün dipnotları arasındaki tek cümlelik bir kayıt dikkatime takıldı.

Haberin Devamı

(55) numaralı dipnotta aynen şu ifade yer alıyor: “2018 yılında şüphelilerden yüzde 51.1’i hakkında ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair’ karar verilmiş ve açılan davalarda mahkûmiyet oranı yüzde 43.7 olmuştur”.

Bu dipnotun Türkiye’de yargı sisteminin içinde bulunduğu durum, daha doğrusu vatandaşlarımızın yargı karşısındaki ‘korunmasızlığı’nı gösteren çarpıcı bir özet olduğunu düşünüyorum.

*

Meselenin ne kadar vahim olduğunu vurgulayabilmek için bu istatistiksel veriyi bin kişilik bir ölçek üzerinden anlatmaya çalışalım.

Varsayalım ki, savcılıklar muhtelif suçlardan dolayı bin kişi hakkında soruşturma açtı. Savcılık nezdinde ‘şüpheli’ durumuna giren, soruşturma dosyası açılmak suretiyle suç işlediği zannıyla hakkında delil toplanan, ifadesi alınan, hatta bir bölümü gözaltına alınan, tutuklanıp hapse gönderilen tam bin kişiden söz ediyoruz.

Haberin Devamı

Bu bin kişi, bulundukları sosyal çevre ve toplum nezdinde suç işledikleri şüphesiyle insanların artık ‘kaşlarını kaldırarak’ baktıkları şahıslar haline gelmiştir.

Gelgelelim dipnottaki bilgi, bunlardan yüzde 51.1’i hakkında ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair’ karar verildiğini söylüyor. Yani savcılar, şüphelenmekle birlikte başlattıkları soruşturma sonunda anlamışlar ki, şüphelerini destekleyecek delil olmadığından bu gruptakiler hakkında dava açılmasına gerek yoktur. Takipsizlik kararı verilmiş, suçlamalar düşmüştür.

Birinci aşamada örneklemdeki bin kişiden 511’inin masum olduğu anlaşılmıştır. Bu 511 kişi toplum hayatına masum insanlar olarak dönse de, kendilerine yine de ‘soruşturma geçirmiş, yolu savcılığa düşmüş şahıs’ gözüyle bakılacaktır. Bazılarının adliyeye girerken ya da çıkarken çekilmiş fotoğrafları arşivlerdeki gazete sayfalarında kalmaya devam edecektir.

*

Geriye kalıyor 489 şüpheli... Savcılar, bu 489 kişi hakkında soruşturma evresinde toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğuna kanaat getirerek iddianame düzenlemiştir. İddianameler mahkeme heyeti tarafından kabul edilmiş ve böylelikle ‘soruşturma’dan ‘kovuşturma’ aşamasına geçilmiştir. ‘Şüpheli’ler bu durumda hukuken ‘sanık’ sıfatını almış ve kovuşturma sürecinin sonunda mahkeme heyeti bir hükme varmıştır.

Haberin Devamı

Dipnota göre, bu gruptakilerden yalnızca yüzde 43.7’si mahkûm olmuştur. O zaman yüzde 56.3’ü de beraat etmiş ya da haklarındaki suçlamalar düşmüştür.

Bu verilerden toplam bin kişilik örneklem içinde hâkim karşısına çıkan 489 sanıktan 214’ünün (yüzde 44) mahkûm olduğunu, 275’inin (yüzde 56) ise beraat ettiğini anlıyoruz.

Şimdi en başa dönelim. Savcıların şüphe duyarak haklarında işlem başlattıkları bin kişiden sonuçta yalnızca 214’ü mahkûm olmuştur (yüzde 21.4).

Tabii, bu hesaba sonraki aşamalarda istinaf ve Yargıtay’daki temyiz süreçlerinde çıkması muhtemel ‘bozma’ kararları dahil değil. Bu kararlarla şüpheliler açısından yüzde 21.4 olarak hesapladığımız mahkûmiyet oranının daha da aşağı ineceğini tahmin etmek güç değil.

*

Haberin Devamı

Neresinden bakarsak bakalım, bunlar kabul edilebilecek makul oranlar değil. Sorunun birinci boyutu, gelen bütün duyumların, ihbarların savcılar tarafından ‘soruşturma’ konusu yapılmasıdır. İkincisi, iddianameler yeteri kadar kuvvetli deliller olmadan hazırlandığından kovuşturma aşamasına geçildiğinde sanıkların zaten yarıdan fazlasının beraat etmesidir. Oysa Batı’da birçok ülkede kovuşturma sonunda çıkan mahkûmiyet oranları yüzde 80-90 gibi eşiklerde seyrediyor.

Belgedeki bir başka dipnota (54) göre, iddianamelerin hazırlandıktan sonra mahkeme tarafından iade edilme oranı yüzde 2.6’dır. Bu da düşündürücü bir orandır. Mahkemelerin ezici çoğunlukla yeterli gördükleri iddianamelerdeki sanıkların yarıdan fazlası için sonradan beraat kararı vermelerinde izaha muhtaç bir çelişki yok mu?

Haberin Devamı

Sonuçta ‘şüpheli’ olarak yolu yargıya düşen her 5 kişiden neredeyse 4’ünün suçsuz olduğunun ortaya çıktığı bir yargı sisteminde vatandaşların hukuk güvenliğinin bulunduğu söylenemez.

*

Açıklanan yargı reformu paketinde “Lekelenmeme Hakkı” çerçevesinde mevzuatta “Cumhuriyet savcılarına şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması veya konusunun suç unsuru oluşturmadığının açıkça anlaşılması durumunda ‘Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığına Dair Karar’ verme yetkisinin verildiği” hatırlatılıyor.

Ardından İnsan haklarının korunmasına hizmet eden bu müessesenin yeni dönemde daha etkili kullanılması için bir dizi eğitim ve farkındalık çalışması yapılacağı” vurgulanıyor.

Haberin Devamı

Özetle, savcıların daha işin başında soruşturmayı açarken yeteri kadar seçici ve özenli davranmadıklarını aslında reform belgesi de kabul ediyor. Ancak buradaki sorunun aşılması için ‘eğitim ve farkındalık çalışmaları’nın üstüne çıkacak kuvvette adımlar atılması gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları