Rusya’nın samimiyetinin sınanması gerekiyor

TÜRKİYE-Rusya ilişkileri bundan bir hafta öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ulusal güvenlik” meseleleri nedeniyle bizzat Rusya’ya giderek Vladimir Putin ile yüz yüze görüşmesini gerektirecek kadar kritik bir eşikte seyrediyordu.

Haberin Devamı

İlişkilerdeki durumun ciddiyeti bir yönüyle İdlib’de sahadaki askeri gelişmelerden kaynaklanıyordu. Rusya, hava kuvvetleriyle Suriye ordusunun güney cephesinde karada yürüttüğü askeri harekâta kuvvetli bir destek vererek kuzeye, Türkiye’ye doğru bir göç dalgasını tetiklerken, Esad rejiminin sahada alan kazanmasıyla İdlib’deki statükoyu Türkiye’nin beklentileri hilafına değiştirmekteydi.

Aslında daha da ciddi olan gelişme, TSK’nın İdlib’in en güney ucunda Morik’te bulunan (9) numaralı gözlem noktasının ikmal yolunu açık tutmak üzere giden bir Türk askeri konvoyunun 19 Ağustos tarihinde havadan saldırıya uğramasıydı.

Milli Savunma Bakanlığı, sorumluluğu doğrudan Rusya’ya atfeden bir açıklama yaparak, bu saldırıyı “kınadığını” duyurdu. Kınamanın öncelikle gittiği adres Moskova’dan başka bir başkent değildi. Dahası, Türk konvoyunu hedef alan saldırıyı bizzat bir Rus savaş uçağının gerçekleştirdiği yolundaki tekzip edilmeyen haberler durumun vahametini bütün çıplaklığıyla gösterdi.

Haberin Devamı

Bütün bu gelişmelerin Ankara ile Moskova arasında yarattığı gerilim Erdoğan’ın 23 Ağustos’ta bizzat Putin’le telefonda görüşüp İdlib’deki ateşkes ihlalleri ve “büyük insani kriz”in “Türkiye’nin milli güvenliği bakımından çok ciddi bir tehdide dönüştüğünübelirtmesiyle en üst noktasına çıktı. Bu telefon konuşması Putin’in davetiyle iki lider arasında yüz yüze diplomasiye kapıyı araladı.

*

İlişkilerin bu kadar yoğun bir basıncın altına girmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta gerçekleşen Rusya gezisi, ziyaretin öncesinde ortalığı kaplayan gergin havadan -şaşırtıcı bir şekilde- uzaklaşan bir iklimde gerçekleşti.

Bu gezi öncelikle Rusya’nın Havacılık ve Uzay Fuarı’nın bir NATO ülkesi liderinin ziyaretine sahne olması, Rusya’nın yeni nesil savaş uçaklarının tanıtımı ve halkla ilişkiler boyutunda uzay istasyonundaki kozmonotlarla diyalog ve ‘dondurma diplomasisi’ tanımlamasıyla literatüre geçen görüntülerle ön plana çıktı.

Buluşmanın dikkat çeken bir sonucu, Putin’in İdlib’deki terör yuvalarının “nötralize edilmesi” için “planlanan ortak ek önlemlerden söz etmesi, İdlib’le ilgili meselelere ne şekilde çözüm bulunacağı hususunda “anlaştıklarını” açıklamış olmasıdır. Erdoğan’ın açıklamalarında bu ölçüde kuvvetli bir mutabakat vurgusu olmamakla birlikte Astana mekanizması çerçevesinde ortak çalışmaların sürdürüleceği mesajı ön plana çıkıyor. Putin’in sözünü ettiği önlemlerin neler olduğunu önümüzdeki günlerde sahadaki uygulamada görebiliriz.

Haberin Devamı

Bu arada Erdoğan’ın Moskova dönüşü yaptığı açıklamalar sırasında DEAŞ ve PYD/YPG ile birlikte “HTŞ’nin bertaraf edilmesi gerektiğini” söylemesinin altı çizilmelidir. İdlib’in büyük bir bölümü BM’nin ‘terörist’ kategorisinde gördüğü HTŞ’nin kontrolü altında bulunuyor.

*

Erdoğan’ın önemli bir diğer açıklaması, TSK’nın İdlib’deki gözlem noktalarının ve konvoyun uğradığı saldırılarla ilgili Türkiye’nin “millet olarak ciddi manada rahatsızlığını” dile getirdiğinde, Putin’in kendisine “Türkiye’nin ve bu gözetleme kulelerinin çevresinde görev yapan askerlerinin zarar görmesini istemiyoruz” yanıtını verdiğini aktarmasıdır.

Putin’in özellikle Türk askeri konvoyunun 19 Ağustos’ta hedef olduğu ve Ankara’nın Rusya’yı sorumlu tuttuğu hava saldırısından sonra “Türkiye’nin zarar görmesini istemiyoruz” şeklinde konuşması, birçok bakımdan düşündürücüdür.

Haberin Devamı

Bu sözleri, en azından Rusya’nın bundan sonra Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığı karşısında dikkatli bir tutum izleyeceği ve Suriye’yi kontrol edeceği şeklinde yorumlanabilir. Ancak yaşanan “ciddi manada” rahatsız edici tecrübenin ardından Rusya’nın samimiyetini ölçmek açısından bu taahhüdün önce sahada hayata geçirilmesini görmek gerekiyor.

*

Rusya gezisinin belki de en önemli sürprizi Putin’in Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda ABD ile müzakere etmekte olduğu ‘güvenli bölge’ konusunda, Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliğiyle ilgili kaygılarını “meşru bulduğunu” belirten bir açıklama yapmış olmasıdır.

ABD’nin Fırat’ın doğusundaki Kürt politikasına genellikle her seferinde eleştirel bir şekilde yaklaşan Rusya’nın Türkiye ile ABD arasındaki bu düzenlemeye karşı çıkmamış olması başlı başına ayrı bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.

*

Haberin Devamı

Türkiye ile Rusya arasında yaşanan son sıkıntılı hadiseler gösteriyor ki, iki tarafın karşılıklı çıkarlarının büyüklüğü, yaşanan bütün sorunların her seferinde -bir noktada- yeni bir kâr-zarar muhasebesiyle kontrol altına alınması sonucunu doğuruyor.

Yaşanan sarsıntıdan sonra Ankara ile Moskova arasında yeni bir denge arayışının ortaya çıkmakta olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kabul edelim ki, bu yeni denge, Suriye’de Esad rejiminin İdlib’in güneyinde Rusya’nın desteğiyle muhalefet karşısında elde ettiği son alan kazanımlarının tescil edildiği yeni bir durumu yansıtacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları