Mali’deki darbe ve Türkiye’nin tutumu

Mali’de geçen ay meydana gelen askeri darbenin yarattığı durum uluslararası politikada yeni bir çekişme konusu olarak karşımıza çıkmaya aday görünüyor. Darbeden sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mali’ye giderek darbeyi yapan askeri konseyin liderliği ile görüşmesi, Türkiye’yi de Mali’deki denklemin ve bu konudaki tartışmaların bir parçası haline getiriyor.

Haberin Devamı

Önce kısaca Mali’de ne olduğunu hatırlayalım. Mali, Afrika’nın kuzeybatısında denize çıkışı olmayan, 19 milyon dolayında bir nüfusa sahip, kıtanın sekizinci büyük ülkesi. Nüfusun çoğunluğu Müslüman olan Mali, Türkiye gibi İslam Konferansı Örgütü’ne üye.

Ülke 1968 sonrasında tam dört kez darbeye sahne olmuş. Geçen ağustos ayında devrilen Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita, 2018 yılında düzenlenen seçimde ikinci turda oyların yüzde 67’sini alarak seçilmiş bir lider. Ancak son yıllarda Mali’deki çalkantılar bir türlü dinmemiş. Son olarak geçen nisan ayındaki parlamento seçimleri sonuçlarının ilan edilmesi aşamasında hile yapıldığı yolundaki iddialar, bunu izleyen protesto gösterileri ve muhalefet lideri Soumaila Cisse’nin tutuklanması ülkeyi ciddi bir buhranın içine sürüklemiş.

Haberin Devamı

MUHALEFETİN BAŞINDA İMAM DİCKO

Keita’ya karşı sokaklardaki sivil itaatsizlik eylemlerini yürüten ‘M5-RFP Platformu’ (5 Haziran Hareketi) bir dizi muhalefet grubunun bir araya geldiği bir çatı örgütü. Hareketin başını ise Mali’nin eski Yüksek İslam Konseyi Başkanı İmam Mahmud Dicko çekiyor.

Cumhurbaşkanı Keita’nın, istifa etmesi yolundaki çağrılar karşısında seçim sonuçlarıyla oynamakla suçlanan Anayasa Mahkemesi’ni feshedip mahkemeye yeni üyeler ataması sokak gösterilerinin şiddetini kesmeye yetmedi. Derken, 18 Ağustos günü Albay Assimi Goita’nın başında bulunduğu darbeciler, yönetime el koyarak Cumhurbaşkanı Keita ve Başbakan Boubou Cisse’yi tutukladılar.

Ve her darbede genellikle yaşandığı üzere Mali’de de bir konsey ipleri eline aldı: Halkın Selameti İçin Ulusal Konsey... Yolsuzluklar, ekonomik kriz ve ulusal güvenlik sorunlarını müdahale gerekçesi olarak gösteren Konsey, demokrasiye dönme hedefiyle bir geçiş dönemine girildiğini duyurdu. Geçiş döneminde Cumhurbaşkanlığı görevini de 37 yaşındaki Albay Goita üstlendi.

Albay Goita, darbenin başını çektiği sırada Mali’nin merkez bölgesindeki Özel Kuvvetler birliklerinin komutanı olarak görev yapıyordu. Goita, ABD’de özel kuvvetler eğitimi almış bir subay.

Haberin Devamı

Fransa’ya yakın bir isim olarak bilinen devrik Cumhurbaşkanı Keita’nın sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine tedavi görmek üzere yurtdışına çıkışına izin verildi. Keita da 6 Eylül tarihinde kendisini sahiplenen Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Hem Fransa hem de BAE’nin Türkiye’nin son dönemde sıkça karşı karşıya geldiği iki ülke olduğunu not edelim.

BM VE BATI DÜNYASINDAN SERT KINAMALAR

Mali’deki darbe uluslararası camiada büyük tepkilere, ciddi ‘kınama’ açıklamalarına yol açtı.

İlk kınamalardan biri, ilginçtir ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden geldi. Konsey adına yapılan açıklamada “Üyelerin başkaldırıyı kuvvetle kınadıkları” belirtilerek, isyancılara tutukladıkları yetkilileri serbest bırakarak derhal “kışlalarına dönmeleri” çağrısında bulunuldu.

Haberin Devamı

Bir kınama da Avrupa Birliği Dış İlişkiler Sorumlusu Josep Borrell’den gelirken, Almanya Başbakanı Angela Merkel de “Askeri darbeyi kınıyoruz” diyerek siyasi bir çözüm bulunmasını istedi.

Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da yaptığı bir sosyal medya paylaşımı ile Mali’deki darbeyi “kuvvetli bir şekilde kınadığını” duyurdu.

Afrika Birliği Örgütü ise yalnızca darbeyi kınamakla kalmadı, Mali’nin örgüt üyeliğinin askıya alındığını da duyurdu. 15 ülkenin bir araya geldiği Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) da Mali’yle sınır kapılarını kapattığını duyurdu.

Listeyi uzatmak mümkün.

ANKARA’DAN DARBEYE ‘DERİN ENDİŞE VE ÜZÜNTÜ’

Türkiye’nin tutumuna baktığımızda, öncelikle gösterilen resmi tepkinin ‘kınama’ çizgisine gelmediğini görüyoruz. Dışişleri Bakanlığı’nın darbenin ertesi günü 19 Ağustos’ta yaptığı açıklamada “Mali’de Silahlı Kuvvetler içerisindeki bir grup tarafından yapılan darbe sonucu Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita’nın parlamento ve hükümeti feshederek istifa etmeye zorlanmasını derin endişe ve üzüntüyle karşılıyoruz” denildi.

Haberin Devamı

Açıklamada “Cumhurbaşkanı Keita ve tutuklu diğer üst düzey yetkililerin derhal serbest bırakılmaları ve ülkede anayasal düzene bir an önce geri dönülmesi yönündeki güçlü beklenti” de vurgulandı.

DARBECİLERE ‘BİR AN ÖNCE SEÇİM’ MESAJI

Ancak Ankara cephesindeki daha önemli bir adım Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçen hafta 9-11 Eylül tarihleri arasında Mali, Gine Bisseau ve Senegal’i kapsayan bir geziye çıkması oldu. Çavuşoğlu, 9 Eylül’de Mali’nin başkenti Bamako’da darbecilerin lideri Albay Goita ve diğer konsey üyeleriyle bir araya geldi.

Çavuşoğlu, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, Konsey ile “geçiş sürecini konuştuğunu” belirterek, şunları söyledi:

Haberin Devamı

Bundan sonraki süreçte hangi adımlar atılabilir, bunu görüştük. Arzumuz, Mali’nin sorunsuz bir şekilde geçiş sürecini tamamlamasıdır. Ve bir an önce anayasal düzen tesis edilerek demokratik şekilde seçimlerin yapılması için gerekli adımların atılması Mali’nin geleceği bakımından önemlidir. Tüm bu konudaki görüşlerimizi samimiyetle bir kardeş gibi paylaştık. Şu anda Mali’nin içinde bulunduğu şartlarda, sivil toplumla ve siyasi partilerle kapsamlı bir şekilde görüşmelere başlanmasını olumlu buluyoruz.

DARBELERE NASIL TAVIR ALINMALI?

Ankara’nın Afrika’da kendisine yakın gördüğü bir ülkedeki darbe karşısında sergilemiş olduğu bu tutumun Batılı ülkelerin ‘kınama’ şeklindeki çizgisinden önemli bir şekilde ayrıldığını belirtmek gerekiyor. Ankara, kınama yerine darbe yönetimiyle temasa geçerek bir an önce kapsayıcı bir anlayışla demokrasiye dönülmesi yönünde telkinde bulunma stratejisini benimsiyor.

Mali karşısında sergilenen bu tutumun, Ankara’nın özellikle Mısır’daki darbe karşısında gösterdiği sert tepkiyle yapılacak karşılaştırmaları tetiklemesi kaçınılmazdır. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda gerçekçi bir zeminde esneklik göstererek bir an önce demokrasiye dönüşe ikna yönünde bir tutum alınabiliyorsa, bu tutumu başka ülkeler karşısında da sergilemek gerekebilir mi?

Mali’deki darbe bu gibi tartışmaları gündemimize taşıyacak gibi görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları