Maden kazalarında fıtrat faktörü ve bilimsel bakışın gereği

SOMA’da yaşanan büyük faciadan sonra -bu gibi büyük kazaların ardından her seferinde yaşandığı gibi- yine aynı soru karşımıza çıkıyor:

Haberin Devamı

Teknolojideki gelişmeler izlenmiş, gereken bütün önlemler alınmış, ayrıca bu konudaki prosedürler, kurallar titizlikle gözetilmiş olsaydı, bu kaza önlemez miydi?
Muhtemelen pek çok vatandaş soruya “Tabii ki önlenirdi” ya da “En azından ölü sayısı daha az olurdu” diye yanıt verecektir.
Buna karşılık, ülkenin karar vericileri arasında bu konuda biraz değişik yaklaşımlara da rastlamak mümkün. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Soma’da yaptığı açıklamada maden kazaları için “Bunun yapısında, fıtratında bunlar var demesi” bu yaklaşıma örnek gösterilebilir.
Başbakan, konuşmasının ilgili bölümünde aynen şunları söylemiş: “Arkadaşlar, biz bir defa bu tür ocaklarda, kömür ocaklarında, madenlerde bu olanları, lütfen, ‘Buralarda hiç bu tür olaylar olmaz’ diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Bakın literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bu sadece madenlerde olur diye bir şey yok. Başka işlerde de olur, iş kazası. Burada da oldu. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey madenlerde yok.”

* * *

Haberin Devamı

Evet, Başbakan’ın dediği gibi bu tür maden kazaları işin fıtratında, doğasında var ve dünyanın her yerinde olabiliyor. Hiçbir ülkede maden kazaları sıfıra inmiş değil. Ama bu “olağan şeyler” nedense bazı ülkelerde daha çok oluyor, bazı ülkelerde ise çok daha az oluyor. O zaman bu çelişkiyi nasıl izah edeceğiz? Bu durumda maden kazalarında “olağanlığın” ölçüsünü nerede tutturacağız?
Belki de bu tartışmadaki sorulara verilecek en geçerli yanıt, konuyla ilgili araştırmalardan yola çıkarak farklı ülkelerde kömür madeni kazalarındaki ölüm oranlarını kıyaslamak olacaktır.
Ankara’da saygın bir düşünce kuruluşu olan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) 2010 yılında hazırlamış olduğu “Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı rapor bu açıdan karşımıza çok düşündürücü bir tablo çıkarıyor.
TEPAV’ın araştırmacıları Selin Arslanhan ve Hüseyin Erem Cünedioğlu tarafından hazırlanan bu raporda önce Türkiye’deki kömür sektöründe iş kazaları ve meslek hastalığı nedeniyle meydana gelen ölümler inceleniyor. Ülkede 1991-2008 döneminde bu şekilde hayatını kaybeden işçilerin sayısı 2 bin 554’tür. Bu, yılda ortalama yaklaşık 142 maden işçisinin hayatını kaybettiğini gösteriyor. Aynı dönemde iş göremez hale gelen işçilerin sayısı ise 13 bin 87.
Raporda özel işletmeler tarafından yapılan üretimdeki ölüm oranının devlet kuruluşu Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı işletmelere kıyasla belirgin bir şekilde daha yüksek olduğuna da dikkat çekiliyor. Bu ölümlerin sıklığını değerlendirebilmek için dünyada kullanılan başlıca kriter “milyon ton taşkömürü üretimi başına düşen işçi ölümü” oranı. 2008 yılında TTK’da üretilen 1 milyon ton taş kömürü başına 4.41 kişi ölürken, bu sayı özel işletmelerde 11.50’ye çıkmış. 2007 rakamlarına bakılırsa, TTK’da bu oran 2.98, özel işletmelerde ise 18.36.
* * *
Raporun en çarpıcı bölümü, taşkömürü kazalarına sahne olan üç ayrı ülkedeki ölüm oranlarının karşılaştırıldığı tablo. Araştırmacılar, bu tabloyu hazırlarken dünya taşkömürü üretimi sıralamasında 44’üncü olan Türkiye’nin durumunu dünyanın en büyük iki üreticisi Çin ve ABD’deki maden kazası ölümleriyle kıyaslamışlar.

Maden kazalarında fıtrat faktörü ve bilimsel bakışın gereği

Tablo herhangi bir yorum gerektirmeyecek kadar açık aslında. Araştırmacılar, Türkiye’deki oranın Çin’den 5 kat fazla olmasını “oldukça kaygı verici” buluyor. ABD ile hiç kıyaslama yapmamak en doğrusu herhalde. ABD, özellikle 1970’li yıllarla birlikte kömür madenlerinde teknolojiyi yenileyerek ölüm oranlarını ciddi bir şekilde aşağı çekmiş. Çin’de ise özellikle 2004 yılında uygulanmaya başlanan madenlerle ilgili yeniden yapılandırma programı sonucu ölümlerde önemli bir düşüş sağlanmış.
Rapora göre, “bütün araştırmalar maden ocaklarında kullanılan sistemlerin ve teknolojinin kazaların ve ölüm oranlarının düzeyi ile ilişkili olduğunu gösteriyor.” Yeni teknolojiler klasik teknolojinin yerini aldığı oranda zarar gören işçi sayısı azalıyor. Kazalar ve ölümlerin nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yollarının yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar gösteriliyor.
Ama siz bütün bu olgulara karşılık, “Bu işin fıtratında var” demeyi tercih ediyorsanız başka...

Yazarın Tüm Yazıları