Kars’ta ‘474212...’ diye başlayan bir ankesörlü telefonun sırrı

Bundan iki hafta kadar önce 11, 12 ve 13 Şubat tarihlerinde, geçen yaz yapılan Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısında tuğgeneralliğe terfi ettirilen Serdar Atasoy adındaki bir FETÖ’cü askerin durumunun sonradan fark edilerek gözaltına alınması ve ardından itirafçı olması hadisesiyle ilgili üç ayrı yazı kaleme aldım.

Haberin Devamı

Bu yazılar sırasıyla “Kod adı ‘Servet’in örgüt abilerinin gözetiminde generalliğe uzanan öyküsü”, “FETÖ’cü general bilmecesinde bakın hangi bağlantılarla karşılaştım”, “Resmi Gazete’de FETÖ’cü generalle ilgili dikkat çekici ayrıntı” başlıklarını taşıyordu.

Tam bu sırada Kuzey Irak’a düzenlenen “Gara harekâtı” gibi başka önemli konuların gündemde ön plana çıkması bu konuyu bir süre için geriye atmama neden oldu. Bugün dosyanın daha önce de değindiğim bir boyutuna biraz daha detaylı bir şekilde bakmak istiyorum.

ASLINDA DEVLETİN RADARLARINA GİRMİŞTİ

Bunu yaparken önce ana saptamayı bir kez daha tekrarlamamız gerekiyor. Karşımızdaki mesele, organik bir FETÖ’cünün lise yıllarından itibaren örgüt abileri”nin kontrolü altında seyreden ve generallik rütbesine kadar çıkan yükselişinin öyküsüdür. Bu meselenin en düşündürücü kısmı, öykünün 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra da bir YAŞ terfisiyle devam edebilmiş olmasıdır.

Haberin Devamı

İşin kafa karıştırıcı tarafı şurada: Aslında Atasoy devletin radarlarından kaçabilmiş biri de değil. Bangladeş’te askeri ataşeyken 15 Temmuz kalkışmasından sonra Kasım 2016’da merkeze alınan Atasoy, hakkındaki iddialar nedeniyle ciddi bir soruşturmanın da öznesi olmuş, hatta 2017 yılında gözaltına alınıp, pasaportuna da el konulmuştur.

Gelgelelim, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017’den itibaren yürütülen “Askeri Ataşeler Soruşturması” sonunda kendisi hakkında 1 Nisan 2019 tarihinde “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verilmiştir.

Zaten 23 Temmuz 2020 tarihinde düzenlenen YAŞ’ta terfi alıp general olmasının önünü açan da Savcılığın bu kararıyla aklanması olmuştur.

2019’daki bu kararın isabet derecesi üzerinde biraz durmamız gerekiyor.

GİZLİ HABERLEŞME ANKESÖRLÜ HATLARDAN YÜRÜDÜ

Bunu yapabilmek için önce Atasoy hakkındaki –kovuşturmaya yer yok- kararındaki bir ayrıntıyı büyütecin altına yatıralım. Kararın üçüncü sayfasına göre, kendisi hakkındaki delillerden biri, 2006-2008 yılları arasında görev yaptığı Kars’ta bulunduğu sırada bu ildeki bir işyerinde bulunan “474 212...” koduyla başlayan ankesörlü bir telefondan 22 Eylül 2007 tarihinde aranmış olmasıdır. “474 212” Kars’ın şehir merkezi telefon kodlarından biridir.

Haberin Devamı

Bu ankesörlü telefondan söz konusu tarihte saat 12.16 ile 12.20 arasında geçen yaklaşık 4 dakika içinde önce bir asker (Ruhi Bağçivan), sonra bir öğretmen (Neriman Saygılı), daha sonra da yine bir asker (Serdar Atasoy) aranmıştır.

Bilindiği gibi, FETÖ bünyesindeki mahrem imamlar kontrol ettikleri askerleri ve diğer kamu görevlilerini gizlilik çerçevesinde iz bırakmamak için genellikle büfe hatlarından, ankesörlü telefonlardan aramaktaydılar.

2017 sonrasında kurulan bir sistemle Türkiye’de geçmişteki bütün ankesörlü telefonlardan yapılmış olan aramalara ilişkin HTŞ kayıtlarının bir havuzda toplanarak, savcılıkların incelemesine açılması, FETÖ ile mücadelede önemli bir dönüm noktası oldu. HTŞ kayıtlarının incelenmesi, örgüt abileriyle temaslarında yakalanmamak için ankesörlü telefonlar üzerinden haberleşen binlerce FETÖ’cü askerin tespit edilebilmesini mümkün kıldı.

Haberin Devamı

Bu arada, mahrem imamlar bağlantılı oldukları asker ya da diğer kamu görevlilerini ankesörlü telefonlardan sıkça birbiri ardına aradıkları için “ardışıklık” önemli bir delil olarak değerlendiriliyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2019’da -kovuşturmaya yer yok- kararını alırken, Kars’taki ankesörlü telefondan o gün yapılan birbiri ardına aramalarda iki askerin arasında öğretmen olan Neriman Saygılı isimli ikinci bir kişinin bulunmasının ardışıklığı ortadan kaldıracağı değerlendirmesinde bulunmuştur. Savcılık, ayrıca Atasoy’un ilk aranan kişiyle (Bağçivan) bağlantısının bulunmadığını, aynı askeri personel ve başka askeri personelle bu tarihten önce ve sonra başka ardışık aramasına rastlanmadığını da belirtmiştir.

Haberin Devamı

BÜTÜN YOLLAR YİNE ANKESÖRLÜ TELEFONA ÇIKIYOR

Serdar Atasoy, bundan bir ay kadar önce 27 Ocak 2021 tarihinde gözaltına alınıp itirafçı oldu. Atasoy’un Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan sorgusundan sonra düzenlenen 1 Şubat 2021 tarihli ifade tutanağında yine Kars’ta bu “474 212” koduyla başlayan bir ankesörlü telefona rastlıyoruz.

İfade tutanağının 10’uncu sayfasındaki sorulardan biri FETÖ’nün İhsan Baykut isimli bir mahrem imamının kullandığı değerlendirilen “Aks2309302608” numaralı bir ankesör kartından yapılan aramalarla ilgilidir. İhsan Baykut, 26 Ekim 2016 tarihinde Sakarya’daki mahrem imamlar soruşturmasında tutuklanan bir öğretmendir.

Haberin Devamı

Atasoy’a Ankara Emniyeti tarafından yöneltilen soruda, Kars’ta görev yaptığı 2006-2008 döneminde Baykut’un “Aks2309302608” numaralı kartıyla kendisinin “474 212 (1592)” numaralı ankesörden arandığının tespit edildiği belirtiliyor.

Atasoy, İhsan Baykut ile ilişkisini kabul ediyor. İtiraf ettiği üzere, Baykut kendisinin Kars’taki mahrem imamıdır. Temaslarında “Ahmet abi” kod adını kullanmıştır. Atasoy, Baykut’un öğretmen olduğunu söylüyor.

Buradaki önemli bir nokta, Ankara’da kendisini sorgulayan polisin, Atasoy’un Kars merkezde “474 212” diye başlayan bir ankesörlü telefondan FETÖ’cü bir mahrem imamın kullandığı “Aks2309302608” kartıyla arandığı bilgisine sahip olmasıdır.

NEDEN DAHA ÖNCE TESPİT EDİLEMEDİ?

Yanıt bulmamız gereken temel soru burada beliriyor. 2019 yılında -kovuşturmaya yer yok- kararıyla kapatılan soruşturmada, Ankara’daki savcılık, Atasoy’un Kars merkezdeki bir ankesörlü telefondan arandığını biliyordu. Ancak 2016’da tutuklanan FETÖ’cü mahrem imamın kullandığı bilinen ankesör kartıyla bu ankesörlü telefon irtibatlandırılamamıştı.

Devletin elindeki veri havuzu 2018’den bu yana soruşturmalarda savcıların erişimine açıksa, 2021 başında bu ankesörlü telefon üzerinden tesis edilen Atasoy-mahrem imam Baykut ilişkisi, neden 2019 ve öncesinde aynı şekilde detaylı bir şekilde tesis edilememiştir?

İlginçtir ki, bu ayrıntılara Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 21 Ocak 2021 tarihli kararıyla elde ettiği HTŞ verilerinin incelemesi üzerine ulaşılmıştır. Peki, savcılığın bu verilere daha önce ulaşması mümkün değil miydi?

Sorular bu şekilde uzayıp gidiyor. Bu sorular, en azından Atasoy dosyasında, FETÖ’cülerin ankesörlü aramalarına ilişkin devletin veri havuzundaki bilgilerin değerlendirilmesindeki sıkıntılı bir duruma işaret ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları